Mektubat-ı Rabbani-Tam Metin Tercümesi-Abdülkadir Akçiçek-Çile Yayınları-1979
76.Mektup
- Ayrıntılar
- Kategori: Mektubat-ı Rabbani
- Gösterim: 5653
76. MEKTUP
MEVZUU :
a) Terakkinin vera'a ve takvaya bağlı olduğunun beyanı,
b) Fuzuli sayılan mubahları' terk etmeye teşvik.. Ve., bu münasebetle bazı
hususların beyanı..
***
NOT : İMAMI RABBANİ Ra. bu mektubu, Kılıçhan'a yazmıştır.
Sübhan Allah, sizi zararınıza olan şeylerden korusun; şanınızda ayıp olacak şeylerden sizi saklasın. Kendisinden zeyğ-i basar atılan Seyyid'ül-beşer hürmetine.. Ona ve âline salâtların ekmeli.. Selâmların en faziletlisi..
***
Allah-ü Taâlâ, şöyle buyurdu:
— «Resul, size ne getirdiyse., ona tutunun; size yasak ettiği şeylerden dahi sakının..» (59/7)
Üstte mana olarak anlatılan âyet-i kerime icabı olarak, necatın medarı iki kısma ayrılır:
a) Emirlere istisal etmek..
b) Yasaklardan sakınmak..
Bu iki kısmın muazzamı, (daha üstünü) ikinci olarak anlatılan kısımdır ki, ondan:
— Vera' ve takva..
Olarak tabir edilir..
Resulûllah S.A. efendimizin yanında bir kimse: İbadeti ve içtihadı ile anlatıldı.. Diğer bir kisme dahi, vera' hali ile anlatıldı. Bunun üzerine Resulûllah S.A. efendimiz şöyle buyurdu:
— «Hiç bir şey, vera' haline denk olamaz..»
Bir başka hadis-i şerifinde Resulûllah S.A. efendimiz şöyle buyurdu:
— «Dininizin dümen direği, vera'dır..»
İnsanın, melekler üzerine olan fazileti ise., ancak, bu ikinci kısım sebebi iledir. Terakki basamaklarına çıkmak dahi, yine bu ikinci kısımda zikredilen vera sebebi ile olacaktır. Şundan ki: Melekler birinci kısımdaki ile insanlarla müşterektirler; kendilerinde terakki de yoktur.
İşte buraya kadar anlatılan sebeblerdendir ki: Vera ve takvaya riayet İslâm dininde mühim işlerin en mühimmidir; dinin en çok zarurî sayılan işleri arasındadır.
Esası haramlardan kaçınmak olan bu cüz'ün tam manası ile yapılabilmesi; fuzuli mubahlardan kaçınmak ve onlardan ancak alınması zarurî mikdarıyla yetinmekle olur.
Nefsin dizgini, mubahları işlemekte salınırsa.. şüpheli olanlara girer. Şüpheli olanlar ise., harama yakındır. Bu mana bir hadis-i şerifte şöyle anlatıldı:
— «Bir kimse korunun yakınına gelince, içine düşme korkusu vardır.»
Durum anlatıldığı gibi olunca, vera halinin ve takvanın, tam manası ile husul bulması için, mubahlardan zarurî mikdarla yetinmek mutlak gerekli olur. Bu zarurî mikdar ise, şu niyetle alınmalıdır: Kulluk vazifelerinin edası için kuvvet hâsıl olması.. Böyle bir niyet olmadığı takdirde, o alman mikdar bir vebal olarak kalır. Bu şekilde olunca, az alman dahi çok hükmündedir..
Fuzuli mubahlardan her yönü ile çekilmek, bütün vakitlerde, bilhassa şu zamanda pek zor ve elde edilmesi pek kıymetli olduğundan; bu durumda, haramlardan çekilmek gerekir. Mümkün olduğu kadar, mubahlar çenberini daraltmak icab eder. Yapılan fuzulî mubahlar için de, pişman olmalı; tüm vakitlerde Yüce Allah'a tazarru ve iltica üzere olmalıdır. Bilhassa itikad etmeli, ki: Bu fuzulî mubahlar, haram sınırlarının kapısını açmaktır. Ola ki: Bu nedamet, istiğfar, bu iltica ve bu tazarru fuzulî mubahlardan çekilme yerine geçer.. Kendi sınırlarını ona karşı kapatır; onun afetlerini def edip ve ondan korur..
Büyük azizlerden biri, üstte anlatılan manada şöyle dedi:
— Asi kulların gönül kırıklığı, itaat edenlerin sultasından, Allah katında daha sevimlidir.
***
Haram işlerden kaçınmak iki kısımdır. Şöyle ki:
a) Yüce Sübhan Allah'ın hakları ile ilgili kısım..
b) Kulların hakları ile ilgili kısım..
Burada sayılan iki kısımdan, ikinci kısma riayet etmek; birinci kısımdan daha önemlidir.
Sübhan Hak, mutlak ganidir, merhametliler merhametlisidir; kullar ise., cimri, muhtaç fakirlerdir; aynı zamanda ve düşük seviyeli..
İkinci anlatılan kısma dair Resulûllah S.A. efendimiz şöyle buyurdu :
— «Bir kimsede, kardeşinin, namus veya başka bir şeyden alacak Hakkı varsa., bugünden helallik alsın. Yani: Dinarın ve dirhemin bulunmadığı yere gelinmeden evvel.. O zaman, yararlı bir ameli varsa, zulmettiği kadar kendisinden alınır; zulmettiğine verilir. Şayet hasenat cinsi bir şey kalmazsa., o zaman, zulmettiğinin seyyieleri alınır; kendisine yüklenir..»
Resulûllah S.A. efendimiz, bir gün meclisinde, ashabına şöyle sordu:
— «Müflis kimdir, bilir misiniz?.» Şöyle dediler:
— Bize göre müflis, parası ve metaı olmayandır.. Bunun üzerine Resulûllah S.A. efendimiz şöyle anlattı:
— «Ümmetimden müflis odur ki, kıyamet günü; namaz, oruç, ve zekâtla gelir. Ama, bu arada sövdüğü şu kimse, iftira attığı bu kimse, malını yediği o kimse, kanını akıttığı bir başka kimse, dövdüğü bir başka kimse dahi gelir. Bunun üzerine, kendisinin hasenatından şuna verilir; buna verilir.
Üzerinde bulunan haklar bitmeden, kendi hasenatı tükenirse., o zaman, onların hatalarından alınır; kendisine yüklenir. Daha sonra, doğru cehenneme atılır..»
***
İyiliğinizi açıklamak, yaptıklarınıza teşekkür olarak deriz ki:
— Şer'î hükümlerin pek çoğu, mübarek varlığınız sebebi ile Lahor beldesinde revaçtadır. O yerde, dinin takviyesi, milletin revacı hâsıl olmuştur.
Fakir'e göre, bu belde; sair Hindistan beldelerine bakarak; diğer insanlara nazaran irşad kutbu olan zat gibidir. Bu beldenin hayrı ve bereketleri sair Hindistan beldelerine sirayet etmiştir. Burada bir terviç olduğu zaman, aynı tervic diğer beldelerde de olmaktadır. Hem de her yerinde..
Noksan sıfatlardan münezzeh Allah, size kuvvet versin ve yardımcınız olsun.
Resulûllah S.A. efendimizin hadis-i şerifi, bu manada nekadar güzeldir:
— «Ümmetimden bir taife, Hakka yardımcı olarak kalacaklardır. Allah'ın emri oluncaya kadar, onlar bu işe devam edeceklerdir.»
Maden-i Maarif şeyhimiz ve önderimiz —Allah sırrının kudsiye-tini artırsın— hazretlerine sevgiye dayalı irtibat bağınız kuvvetli ve muhkem olduğundan; bazı cümleleri yazarak bu yaprakları karalamak sureti ile, o sevgiye dayalı bağı tahrike kalkıştım.
Bundan daha fazlasını yazmak, yormak olur..
***
Bu dua mektubunu getiren, salih bir kimsedir. Pâk bir nesebe bağlıdır. Zatınıza bir işi düştü. Onun Hakkında teveccüh göstermek, ihtiyacını görmek temennidir.
***
Sübhan Allah bize ve size hakikî devlet, ebedî saadet nasib eylesin. Resulûllah ve onun pâk ali hürmetine.. Ona ve âline salâtlar ve selâmlar..