Mektubat-ı Rabbani-Tam Metin Tercümesi-Abdülkadir Akçiçek-Çile Yayınları-1979

219.Mektup

219. MEKTUP

MEVZUU: Bir insanın, kendisine lâzım olan şeyleri bırakıp lâzım olmayan şeylerle uğraşması onun cehaletinden ve gafletindendir.

***

NOT : İMAM-I RABBANİ Hz. bu mektubu, Mirza Ebrec'e yazmıştır.

***

Noksan sıfatlardan münezzeh olan Allah, zararınıza olan şeylerden sizi korusun; size yakışmayan şeyleri yapmaktan saklasın.

Seyyid'ül-evvelin vel-âhirin hürmetine.. Ona ve âline salât ve selâm..

***

Ey Said Necib,

Bir insana zahiri marazlardan biri gelse, azalarından birine bir âlet uğrasa, çok çok çalışır ki: O marazı kendinden def ede; âfeti kendinden gidere..

Halbuki onu: Kalbi marazlar istilâ etmiştir. Ki bu marazlar: Yüce Hakkın gayrına kalbin alâka duymasıdır. Öyle bir yoldan ki: Nerede ise., kendisini ebedî ölüme götürecektir; sonsuz azaba atacaktır. Ne var ki o: Bunun izalesini hiç düşünmemektedir. O yolda hiç bir çalışma yapmamaktadır.

O kimse, eğer böyle bir alâkanın hastalık olduğunu bilmiyorsa o kimse sefihtir. Eğer bildiği halde, umursamaz bir durumda ise., sırf geri zekâlıdır.

Anlatıldığı manadaki hastalığın idrâki için, akl-ı maad lâzımdır. Zira, akl-ı maaş böyle bir şeyi tefekkür etmekte kusurludur. Onun idrâki ancak zahire varır; batını işlere geçemez..

Akl-ı maaş manevi marazı nasıl idrâk edemiyorsa., yahut onu nasıl maraz olarak görmüyorsa., ki: Bu durum, onun fani lezzetlerle iptilâsı, onların içine dalıp gitmesi sebebi ile olur. Akl-ı maad dahi: Uhrevî sevaplara dalıp gitmesi sebebi ile; surî marazları hissetmez ve onlan hastalıktan saymaz..

Akl-ı maaşın nazarı kısırdır.

Akl-ı maadın basireti keskindir.

Akl-ı maad peygamberlerin ve velilerin nasibidir. Onlara salât ve selâm olsun.

Akl-ı maaş ise., zenginlerin ve dünya erbabının rağbet ettiği bir şeydir.

İkisi arasmda o kadar fark var ki..

Akl-ı maadı hazırlayan sebepler arasında şunlar vardır:

a) Ölümü hatırlamak..

b) Âhiret hallerini düşünmek..

c) Âhiret düşüncesini taşıma devleti ile müşerref olan cemaatle oturup kalkmak..

Bir şiir:

Gösterdim sana hazinenin yolunu; Ben eremedim, sen yetişip bul onu..

***

Bilinmesi gerekir ki: Zahirde hastalıklar, şer'i hükümlerin edasında, zorlamayı ve sıkıntıyı getirir. Batın marazı dahi aynı şekildedir.

Allah-ü Taâlâ şöyle buyurdu:

— «Kendilerini davet ettiğin şey, müşriklere pek ağır geldi..» (42/13)

Bir başka âyet-i kerimede ise.. Allah-ü Taâlâ, şöyle buyurdu:

— «Bu (sabır ve namaz) elbette ağırdır.» (2/45)

Anlatılan manada zahirde meydana gelen zorluk, kuvvelerin ve cevahirin zaafa uğramasıdır.

Batıni manadaki zorluk ise., yakin zaafı ile iman noksanlığıdır.

Halbuki, şer'î tekliflerin hiç birinde zorluk yoktur. Hatta, hemen hepsinde tahfif ve suhulet (kolaylık) vardır. Nitekim, bu manada Allah-ü Taâlâ, şöyle buyurdu:

— «Allah size kolaylık murad eder; sizin için zorluk dilemez..» (2/185)

— «Allah, ağır teklifleri sizden alıp hafiflemenizi murad eder.

Zira insan zaif yaratılmıştır.» (4/28)

Bu iki âyet-i kerime, anlatılan manalara iki adil şahittir.

Bir şiir:

Güneşe ne zarar duha vakti ufukta doğar; Göremez hiç aydınlığını gözü yoksa bakar..

Anlatılan marazın izalesi lâzım olduğuna göre; nazik tabibler iltica farz olur.

— «Elçinin vazifesi ancak tebliğdir.» (5 99)

Vesselam vel-ikrâm..

***

 

Günün Sözü

"“Allah (c.c.), bu ümmete her yüz senenin başında onlar için dinlerini yenileyecek birini gönderir.” (Hadîs-i Şerif—Ebû Davûd)"
Telif Hakkı © 2024 Open Source Matters. Tüm Hakları Saklıdır.
Joomla!, GNU Genel Kamu Lisansı altında dağıtılan özgür bir yazılımdır.