Mektubat-ı Rabbani-Tam Metin Tercümesi-Abdülkadir Akçiçek-Çile Yayınları-1979
448.Mektup
- Ayrıntılar
- Kategori: Mektubat-ı Rabbani
- Gösterim: 3975
448. MEKTUP
MEVZUU: Kabir azabını inkâr edenlerin şüphelerini kaldırmak.
NOT: İmam-ı Rabbani Hz. bu mektubu, Mir Muhammed Nu'man'a yazmıştır.
***
Allah'a hamd olsun . Seçmiş olduğu kullarına da selâm...
Bilesin ki:
Bir cemaatın, kabir azabı hakkında tereddüdü vardır. Halbuki, kabir azabı; Kur'an ayetleri, meşhur sahih hadislerle sabit olmuştur. Neredeyse onlar, kabir azabını inkâr edecekler ve onun muhal olduğuna karar verecekler!
Onları bu şüpheye düşüren durum da, medfun olmayan ölülerin hallerini görmeleridir. O, tek hal üzere devam edip durur. Onun bu durumunda, azap ve elem yoktur. Azabın levazimi arasında, zıplamak ve ıstırap duymak ve çırpınmak vardır. Halbuki böyle bir şey onda görülmemektedir.
Bu müşkil sualin cevabı şudur ki:
Kabir yeri olan berzah aleminin hayatı, dünya hayatı kabilinden değildir. Dünya hayatında iradi hareketler ve ihsas vardır; her ikisi de dünya hayatının levazimi arasındadır. Zira, dünya hayatının intizamı, bu iki işe bağlıdır.
Berzahta ise, asla harekete ihtiyaç yoktur. Hatta hareket, o berzah hayatına münafidir. Orada hissetmek yeterlidir. Bu da, azab acısını duymak içindir.
Berzah hayatı, dünya hayatının yarısı gibidir. Ruhun, oradaki bedenle taahluku; dünya hayatındaki taallukun yarısı kadardır.
Medfun olmayan ölülere gelince... Onlar berzahiyet hayatı ile azab acısını duyarlar; amma, bu hayata göre olan çırpınma ve hareket onlarda görülmez.
Muhbir-i Sadık Resulullah Efendimizin verdiği haberler doğrudur. Ona ve âline salâtların en tamamı, selâmların dahi ekmeli.
Bu müşkil maddeyi ve benzerini kesip atmak için, şöyle de diyebiliriz:
-Nübüvvet tavrı, akıl ve fikir tavrının ötesindedir. O işler ki, akıl onları idrakten yana kusurludur. Onlar, münübüvvet tavrı ile sabittir.
Şu mana dahi açıktır ki, eğer akıl yeterli olsaydı; peygamberlerin gönderilmesi neden olacaktı? Onlara salât ve selâm olsun. Ve neden dolayı, ahiret azabı onların gönderilmesi ile bağlantılı olacaktı? Bu manada, Allahu Teala şöyle buyurdu:
"Biz resul göndermedikçe, azab ediciler değiliz..."(17/15)
Akıl, her ne kadar hüccet olsa da, lâkin o, tam bir hüccet değildir. Asıl hüccet-i baliğa (tam hüccet) ancak, peygamberlerin gönderilmesi ile tahakkuk etmiştir. Mükelleflerin özürleri de onunla kesilmiştir. Bu manada Allahu Teala şöyle buyurdu:
"Sevindirici ve çekindirici peygamberlerdir. Ta ki, resullerin gelişinden sonra, insanların Allah'a (arz edecekleri) olmaya... Allah Aziz Hakim'dir."(4/165)
Bazı işleri idrak etmekte, aklın kusuru sabit olduğuna göre; bütün şer'i hükümleri, akıl mizanı ile tartmak iyi olmaz.
O hükümleri, akla uydurmaya kalkmak, aklın istiklaline hüküm olur ki, nübüvvet tavrını inkâr sayılır. Allahu Teala bizi böyle bir şeyden korusun.
Başta, Resulullah (sav)
Efendimize imanı düşünmek gerek; bir de onun risaletini tasdik etmeyi... Ta ki,
bütün hükümleri tasdik etmek mümkün ola... Onun vasıtası ile de, seklerin ve
şüphelerin zulmetlerinden halâs müyesser ola...
önce, asla akıl erdirmek
gerektir ki, sonra parçaya akıl erdirile. Bir zorlama olmadan da biline...
Aslın isbatı olmadan, her parçaya akıl erdirmek cidden zordur.
Anlatılan tasdik yolların
en yakını, kalb itminanının husulü yüce Sultan Allah'ın zikridir. Bu manada,
Allahu Teala şöyle buyurdu:
"Dikkat ediniz;
kalb, Allah zikri ile tatmin olur.
Onlar ki, iman edip
güzel amel işlerler; ne mutlu onlara. Dönecekleri yer de
güzeldir."(13/28-29)
O yüce matluba nazar ve
istidlal yolu ile varmak, cidden uzak görünüyor.
Bir şiir:
Ağaçtandır nazar ehlinin ayakları;
Ne gücü var ki, ağaçtır basamakları...
Şunun da bilinmesi gerekir ki:
Nübüvvetlerini isbat, risaletlerini tasdik ettikten sonra; peygamberlere uyanlar da istidlal ehli olanlardan sayılırlar. Onlara uymaları ve sözlerini tasdik etmeleri aynen istidlaldir. Misal olarak diyelim ki:
-Bir şahıs usullerden bir usul bulmuştur. Yani istidlal ile... Bütün teferruat dahi, o asıldan oluşup gelmiştir; istidlale dayanmıştır.
O aslın istidlali de, bütün teferruata delil olmuştur.
Dua makamında bir ayet-i kerime meali:
"Allah'a hamd olsun
ki; bizi buna hidayet etti. Allah bize hidayet etmeseydi; biz hidayeti
bulamazdık. Rabbimizin resulleri hakkı getirmişlerdir."(7/43)
Hüdaya ittiba edenlere
selâm...
***