Mektubat-ı Rabbani-Tam Metin Tercümesi-Abdülkadir Akçiçek-Çile Yayınları-1979

463.Mektup

463. MEKTUP

MEVZUU: Kalbin tasdiki ile yakıni arasındaki fark.

NOT: İmam-ı Rabbani Hz. bu mektubu, Molla Şir Muhammed Lahori'ye yazmıştır.

***

Allah'a hamd olsun; onun seçmiş olduğu kullarına da selâm.

***

Bir sual:

-Kelâm ulemasının muhakkiklerinden bazıları demiş ki:

-İmanın hakikati, iman edilmesi gereken şeylere kalbin kabulü ve onlara inkıyadıdır.

Üstte anlatılan cümlenin manası nedir? Kabul ve inkıyad; iman edilmesi gereken şeylere kalbin yakıni ve tasdikin kendisinden mi ibarettir, yoksa bu tasdik ve yakinden başka bir şey midir?

Bunun cevabı şudur:

-Kalbin kabulü, onun yakıni değildir. Tasdikten başka bir şey olmasa dahi, lâkin onun teferruatı yakin üzerine olmuştur. Çünkü, kalb yakin husulünden sonra, şu iki haletten hali kalmaz.

a) İman edilen ise teslim ve inkıyaddır,

b) Ona karşı kâfir olup inkâr etmektir.

Teslimin ve inkıyadın alâmeti odur ki, kalb, iman edilene teslim olup inkıyad ede... Ona karşı gönlü açık ola...

Küfrün ve inkârın selâmeti de odur ki, kalb tasdik edileni istemeye ve ona karşı gönül darlığı ola...

Üstte anlatılan manalarda, Allahu Teala, şöyle buyurdu:

"Bir kimseye Allah hidayet dilerse, onun sinesini İslâm'a açar... Bir kimsenin de dalâlette kalmasını murad ederse, onun yüreğini pek sıkı kılar... Zorla semaya çıkarılıyormuş gibi olur. Allah iman etmeyenlerin üstüne, işte böyle murdarlık çökertir."(6/125)

İman edilene teslim ve inkıyad husulü; onu tasdik ve yakin husulünden sonradır.

Ona yakin elde edilmesi, sırf ilâhi bir mevhibedir; katıksız namütenahi keremdir.

Üstte anlatılan mana icabı olarak, şöyle denmiştir:

-İman, ilâhi mevhibedir.

Tasdik edilen şeye, yakin ve tasdik husulünden sonra küfrün ve inkarın menşei ise, düşük sıfatların nefs-i emmareye yerleşmesi ve orada âdet haline gelip devamlı durmasıdır. Zira nefs-i emmare, makam ve riyaset sevgisi üzerine yaratılmıştır. Onun tabiatı ise bir kimseye uyup tabi olmamaktır.

İster ki, herkes kendisine uyup kabul ve tasdik etsin; amma o, hiç kimseye uyup tabi olmasın. Ferdlerden hiçbir ferde teslim olup boyun eğmesin....

Bir ayet-i kerime meali:

"Allah, onlara zulmetmedi; lâkin onlar kendilerine zulmettiler."(16/33)

Sübhan Allah, sırf fazlı ve keremi ile bir taifeyi, bu cibilli marazdan halâs edip enbiyaya inkıyad ve teslim şerefi ile müşerref eyledi... Onlara salât ve selâm olsun. Onlar, insanları selâmet yollarına ve sırat-ı müstakime hidayet etmişlerdir.

Anlatılan inkıyad ve teslim sebebi ile, kendilerine yüce Hakkın rıza mahalli olan naim cennetleri vaad edilmiştir.

Anlatılan zümreden başka bir taifeyi ise, hallerine bırakmaktır. Cebren ve kahren de olsa, onları anlatılan rezaletlerden halâs etmemiş; anlatılan devlete kendilerini çekmemiştir. Amma, sırat-ı müstakimin, tasdik edip itaat edenleri müjdelemede ve tekzib edip asi gelenlerin cekindirilmesi beyanında ise, resuller gönderip kitaplar indirmek sureti çokça durmuştur. Böylece, her iki fırkaya da, hüccet ikmal eylemiştir.

***

 

Günün Sözü

"Resûlüllah (sallallâhü aleyhi vesellem) Efendimiz Ramazân-ı şerîf’in son on gününde i‘tikâf ederdi. (Hadîs-i Şerif—Müttefekun aleyh)"
Telif Hakkı © 2024 Open Source Matters. Tüm Hakları Saklıdır.
Joomla!, GNU Genel Kamu Lisansı altında dağıtılan özgür bir yazılımdır.