Mektubat-ı Rabbani-Tam Metin Tercümesi-Abdülkadir Akçiçek-Çile Yayınları-1979

464.Mektup

464. MEKTUP

MEVZUU: a) Kalbin ve nefsin fenası.

b) Husuli ve huzuri ilmin zevali.

NOT: İmam-ı Rabbani Hz. bu mektubu, Fakir Muhammed Haşim Keşmiri'ye yazmıştır.

***

Fena, Sunan Hakkın masivasını unutmaktan ibarettir. Yüce Hakkın masivası ise, iki kısımdır:

a) Afaki...

b) Enfüsi...

Afaki olanlar unutmak, afaka nisbet edilen husuli ilimlerin zevalinden ibarettir.

Enfüsi olanları unutmak ise, enfüse nisbet edilen huzuri ilimlerin zevalinden ibarettir.

Zira, husuli ilim afaka taalluk eder; huzuri ilim ise, enfüse taalluk eder.

Husuli ilmin zevali mutlaktır; isterse zor olsun. Zira o, evliyanın nasibidir. Huzuri ilmin zevaline gelince, cidden pek zordur. Zira o, evliyadan pek kâmil olanların nasibidir. O kadar ki, bunun olmasına cevaz vermek, hatta tasavvur etmek; akıl erbabının pek çoğu katında muhaldir. Şu kanaatlardan ötürü ki:

-İdrak edilenin, idrak edenin yanında olmayışı, safsatadır.

Zira, onlara göre, bir şeyin kendi özünde hazır olması zaruri bir manadır. Yine onlara göre göz açıp kapayacak kadar az bir zaman için olsa dahi, huzuri ilmin zevali caiz değildir. Bu ilmin mutlak zevali şöyle dursun; hem de hiçbir şekilde geri dönmeyecek manada...

Husuli ilme bağlanan birinci olarak anlatılan unutmak; kalbin fena bulmasına taalluk etmektedir.

Huzuri ilme nisbet edilen ikinci olarak anlatılan unutmak ise, nefsin fena bulmasını gerektirir. Ki bu, daha tamam ve ekmeldir. Bu yerde, fenanın hakikati ise budur. Birinci fena buna nisbetle suret ve ona zil gibidir.

Zira, husuli ilim, hakikatta, huzuri ilmin zillidir. Onun fenası dahi, zaruri olarak, bunun zillinin fenası olur.

İş bu fenanın husulü iledir ki, nefsin, itminan makamında istikrar bulur; Sübhan Hak'tan razı olur. Yüce Hakkın dahi rızasına kavuşmuş olur.

Beka ve rücudan sonra; tekmil ve irşad makamı ona taalluk eder. Dört tabiat unsurları ile de, cihad ve gaza kendisine müyesser olur. Bu tabiat unsurları muhtelif olup, beden erkânı sayılır. Bunlardan her biri, diğerinin iktiza etmediği şeyi iktiza eder; diğerinin hilâfına, bir başka şeyi ister. '

Burada elde edilmesi gereken devlet, letaiften birine dahi müyesser değildir.

Halbuki o itminana varan nefsin, kendi siyaseti ile ateş unsurundan neş'et eden iblisi enaniyeti ıslah eder.

Şehvet ve gazap kuvvesine ve behaimin ve hayvanatın da müşterek olduğu kötü sıfatlara onun iyi terbiyesi ile itidale gelir.

Sübhanellah... Letaifin şerri, onun hayrı olur. Bu manada, Resulullah (sav) Efendimiz şöyle buyurdu:

"Fakih (nefsin terbiyesinde inceliklere vakıf) olurlarsa, cahiliyet devrinde hayırlınız, İslâm dinine girdikten sonra da hayırlınızdır."

***

BİR TENBİH

Masivanın unutulmasına alâmet odur ki, kalbde onun huzuru olmaya...

Alimin kendisine olan huzuri ilmin zevaline alâmet ise, şudur: Aynı ve eseri olarak, alimin tamamen yok olmasıdır. Böyle olması gerekir ki, ilmin ve malumun, ondan zeval bulduğu tasavvur edile... Zira o yerde, ilim ve malum, alimin kendisidir. Alimin kendisi zeval bulmadıkça, ilim ve malum ondan zeval bulmaz.

Birinci fena, afakin fenasıdır.

İkinci fena ise, enfüsün fenası olup, fenanın hakikatidir.

***

 

Günün Sözü

"Resûlüllah (sallallâhü aleyhi vesellem) Efendimiz Ramazân-ı şerîf’in son on gününde i‘tikâf ederdi. (Hadîs-i Şerif—Müttefekun aleyh)"
Telif Hakkı © 2024 Open Source Matters. Tüm Hakları Saklıdır.
Joomla!, GNU Genel Kamu Lisansı altında dağıtılan özgür bir yazılımdır.