وَوَجَدَكَ ضَالًّا فَهَدَى
Ve vecedeke dâllen fe hedâ.
| ve vecede-ke | : ve seni buldu |
| dâllen | : dalâlette olanların arasında olma, dalâlette olma, hidayette olmama |
| fe | : sonra |
| hedâ | : hidayete erdirdi |
Seni (çocukluğunda) gaaib olmuş bulub da yolunu doğrultmadı mı?
Ve seni bir şaşırmış halde buldu da doğru yolu göstermedi mi?
ve seni yol bilmez iken yola koymadı mı?
Seni, yol bilmez iken (doğru) yola koymadı mı?
Seni yol bilmez bulup yola iletmedi mi?
Seni şaşırmış bulup, doğru yola eriştirmedi mi?
Seni yolunu kaybetmiş olarak bulup da yola iletmedi mi?
Şaşırmış bulup da yol göstermedi mi?
Seni yol bilmez iken (en doğru) yola iletmedi mi ?
Seni dinin hükümlerinden habersiz bulup seçerek dosdoğru yola koymadı mı?
Seni, (şeriat hükümlerini) bilmezken, (nübüvvet nimeti ile şer’î) yola koymadı mı?
Seni şaşırmış bulup da doğru yola eriştirmedi mi?
Ve seni, yol yitirmiş bulup da yol göstermedi mi sana?
Şaşırmış bulup da yol göstermedi mi?
Ve seni yol bilmez iken, doğru yola yöneltip iletmedi mi?
Seni sasirmis bulup, dogru yola eristirmedi mi?
Şaşırmış bulup da yol göstermedi mi?
Ve seni yol bilmez iken, doğru yola yöneltip iletmedi mi?
Ve yolunu kaybetmiş görüp seni doğru yola ulaştırmadı mı?
Seni dalalette bulup, doğru yolu göstermedi mi?
Ve seni yol bilmez iken, doğru yola yöneltip iletmedi mi?
Sen şaşırmışken O sana yol göstermedi mi?
Seni şaşırmış bulup yola iletmedi mi?
Seni şaşırmış olarak bulup da kılavuzluğunu üstlenmedi mi?
Seni bir sapık olarak bulup doğruya iletmedik mi?