Söylemediklerini anlamayabilir insanlar...

Komik değil elbette; hayatımızın bir gerçeği. Komik değil ve hayatımızın bir gerçeği, ama çoğu zaman yadırganabilir, hafife alınabilir gerçeklerimiz... Böyle olunca da daha bir karanlık çöker; her geçen gün derinleşen, yüreklerimizdeki kuyulara...

Kuyular, kuytularımızdadır; aranmaaz, bulunmaz...

Bulunsa da sorulmaz; hali nediir, nicedir!..

Devamını oku: Söylemediklerini anlamayabilir insanlar...

Küpü kıran kral

Krala derler ki: “Suyundan her içenin delireceği yağmurlar yağacak!” O da büyük küplere su biriktirir ve onlardan içer sadece. Fakat gün gelir, o yağmurun suyundan içmemiş kimse kalmaz. İnsanlar bakarlar ki kralları kendilerinden farklı davranıyor: “Kral delirdi” demeye başlarlar! Adam bakar, tahtı elden gidecek; temiz sularla dolu bütün küplerini kırar ve delirten yağmurun karıştığı sulardan kendisi de içmeye başlar...
İşte bu hikâyede büyük yalan var:

Devamını oku: Küpü kıran kral

Düşler Ülkesi

Değişen birşey yok buralarda yine Mecnunlar ve Leyla'lar var, birde Köroğlunu dağa çıkaran zalim Bolu beyleri var, sadece isimlerini değiştirdi özneler..İkna odalarımız var bir Sütçü imamlarımız eksik, birde yüreklerimizdeki heyecan. Toplum mühendisliğinin televizyon cephesinde ekranlardan akıtılan yozlaştırılmış hayatların reklamları sunuluyor kitlelere, anneler evlerinde çarpık ilşkilerle dolu pembe dizileri gözyaşları ile izlerken , çocukları ise karaktersiz pop yıldızlarına benzeme yarışındalar . Babalar ise bağkur ile sigorta arasında bir öğünü çıkarmanın ekonomik hesaplamalarında yitip gidiyor bu ülkede.. Oysa mitleri efsaneleri bağrında barındırmış bir düşler ülkesiydi buralar.. Evet şimdi anlıyorum ...

Devamını oku: Düşler Ülkesi

Hüzün, bir hazin kelime.

Hüzün, bir hazin kelime..
Ayrılık gibi, hicran gibi; ama mutluluk gibi de.. Bazan bir gözde görürüz onu, bazan bir yüzde. Bazan bulutlarla gelir, bazan lodoslarla..

Hüzün tarih olur, Bağdat ufuklarını Osmanlı tuğları misali bekleyen hurma fidanlarıyla; Tuna boylarını hatem yakutları gibi süsleyen kaleler ve burçlarla gelir yedi yüz yıllık hafızamıza. Elhamra avlusunda derin uykulara dalmış mağrib güneşi olur kah; kah Kudüs gecelerinde savrulan Selahaddin rüyaları.

Devamını oku: Hüzün, bir hazin kelime.

Gece mi Olur Koyu Kendi Karamdan Gayrı?

Karanlıktı...

Hayır “ben” karanlıktaydım!

Bir ışık gördüm; hem ırak hem yakın...

Bir ışık gördüm; zayıf gibi kuvvetli, ince gibi kalın! ..

Veya; bazen görünüp bazen kaybolan; bazen büyüyüp bazen küçülen;

bazen elle tutulurcasına şurda gibi ve bazen de yok kadar uzak! ...

 

Devamını oku: Gece mi Olur Koyu Kendi Karamdan Gayrı?

O kişi, kim?

Bir insan düşünün ki; her ne yaparsa yapsın, hesabını sizden soracaklar!..
Kimse görmezken bile bir yanlış iş yapsa, size şöyle diyecekler:
“Gel bakalım, ver bu yanlışın hesabını!..”
Hesaptan kaçabilmek yok... “Yanlış gördüklerini, hatalı yazdıklarını” söyleyebilmek yok...
Var ise yapılan bir suç, cezasını karşına dikecekler!
Bir kişi düşünün...
Her ne yaparsa yapsın siz vereceksiniz hesabını; isteseniz dee, istemeseniz de... Yapılan hatayı bilseniz dee, hatırlamasanız da!
*
Bir düşünün bakalım...

Devamını oku: O kişi, kim?

Ölüm; Gülümdür!

Bir insanın ölümü; bir kızıl goncanın içini açmasına, âlemi öpmesine benzer yaprak yaprak ve satır satır! ..
Ve bir insanın ölümü;
Bir goncanın açması kadar, beklenendir! ..

İnsan, tohumdur; her şey gibi! ...
Tohum; ayağını aşağı, elini yukarı uzatıp çeker kendini...
Tohum, uzatıp elini tutar hayatı ama, hayatın “bir avuç boşluk” olduğunu düşünmeden! ..

Devamını oku: Ölüm; Gülümdür!

Yarına kalan...

Seni seviyor olabilmesi, ve seni seviyor kalabilmesi;
Seni seven kimsenin, kendini; sana "hizmetkâr" kılabilmesiyle çok alakalı...
Hiç düşünmemiştin bunu değil mi;
Hatta bir annenin, neden çocuğunu bu kadar çok sevdiğini bile...
Hatta bir öğretmenin, kendini, neden kendi sınıfındaki yavruların ana veya babası (gibi) hissettiğini... Bir hasta bakıcının, bir yol kılavuzunun, bir plaj cankurtaranının, bir gece bekçisinin (bu ifade edilemez) duygularını düşünmemiştin hiç, kim bilir...

Devamını oku: Yarına kalan...

Baloncu

Baloncuya sorsanız şöyle der:
Balonlar sanır ki, ben onların uçurucusuyum!
Zannederler ki; onları elimdeki iple havaya iter, yükseklerde tutarım... Ben olmasam uçamayacaklarını sanırlar...
*
Hâlbuki her balonun uçması kendi içindendir...
Uçmak; içine ne doldurulduğuyla ilgilidir!
Uçacak olan balon zaten uçar. Tehlikeli olan balonun uçması değildir. Uçmakta olan balonun savrulmasıdır!
*
Balonlar; uçmalarını baloncudan bilse dahi baloncular bilir kendilerinin uçuran değil, tutan kişi oldukların!

Devamını oku: Baloncu

Hedef koymak

En büyük eksiğim ve en büyük noksanlarımızdan biri; hedef koymak! “Ben büyük bir atıcıyım; bunun ispatı, vurduğum noktalardır!” Doğru mu bu cümle, yanlış mı? Elbette yanlış...
Senin elinden çıkmış olsa bile, okunun düştüğü yere atmış olmak önemli değil... Mühim olan; “attığın yere” okunun saplanmış olması!
*

Devamını oku: Hedef koymak

Muhtar çakmağı

Bir muhtar çakmağının pamuğu neyse içinde;
Sen de içimde osun!..
*
Belki ben bir muhtar çakmağı kadar eski değilim;
Ama sen benim içimde bir muhtar çakmağı pamuğu kadar eskisin...
*
Belki benim de modam yok bir muhtar çakmağı gibi...
Ama bir muhtar çakmağı için bir muhtar çakmağı pamuğu ne demekse, sen de o demeksin benim için!..

Devamını oku: Muhtar çakmağı

Telif Hakkı © 2025 Open Source Matters. Tüm Hakları Saklıdır.
Joomla!, GNU Genel Kamu Lisansı altında dağıtılan özgür bir yazılımdır.