Atlantik'te Türk Adaları mı Var?

turks_and_caicos_islands_2Atlas Okyanusu’nun Orta Amerika kıyılarına yakın Turks and Caicos Adaları’nın merkezi Grand Turk (Büyük Türk)adasına bir sabah vakti, gün ağarırken ayak bastık. Burası İngiltere’nin denizaşırı sömürgelerinden biri. Ama para birimi ABD doları.

Buranın liman inşaatı henüz bitmiş. Türk Adası’nın limanına yanaşan ilk gemide 2 Türk... Ben ve eşim. Gemideki insan sayısı 2 000 kişinin üzerinde. Adanın nüfusu 3 700. Adaya inen 20 kişi ya vardı, ya yoktu. Herkes biliyordu ki; bu adanın görmeye değecek bir tarafı yoktur.

 Hâlbuki ben her tarafını görmek için can atıyordum. Limanda karşımıza çıkan yerli halk kapkaraydı. Atlantik’in ortasında bu Grand Turk adı nerden geliyor? Merak ettiğim bu. Bu meseleyi çözebilmek için buradayım.

Bir atın çektiği, 8 kişilik faytona kurulup yola düştük. Sağımızda solumuzda tuz gölleri... Toprak, sebze meyve yetiştirmeye elverişli olmayan deniz toprağı. Bu insanların yiyeceği de, içeceği de dışarıdan geliyor. Tropikal ağaçlar, bodur çalılıklar, kaktüsler... Ortalıkta in cin top atıyor. Sabahın erken saatleri. Adanın orta yerindeki Cockburn kasabasına geldik. Burası baştan sona yarım saatte gezilecek kadar ufacık bir yer. Hükûmet merkezi.

Birbirine ve okyanusa paralel birkaç cadde var. Hepsinde yürüdüm. Müze, postahâne, kütüphâne, hapishâne, hastahâne. 18 ve 19. asır mimarîsinden ayakta kalan binalar... Bol miktarda sokak köpeği ve çöp...

Önüme çıkan herkesin yakasına yapışıyorum: “Bu adanın adı neden Türk Adası?” Kimi soruyu anlamıyor. Anlayanlar, bir süre düşünüp “İsim işte...” diyorlar. Þehirde market, mağaza da yok. Gemi geldiğini duyanlar kaldırımın üstüne tezgâhlarını açmışlar. Deniz kabukları, incik boncuk, parlak renkli polyester kumaşlardan elbiseler, gömlekler, üzeri yazılı tişörtler... Türkiye diye bir ülke duymamışlar. Bu su onları dünyadan tecrit ediyor sanki. 11 kilise var adada. Farklı mezheplere ait. Bu adacığın evleri hep denize nâzır... Gecekondular, barakalar, kulübeler, harabe hâlinde... Tatil için gelenlere ait muazzam villalar da var. Dünyanın en güzel sahil fotoğrafları herhâlde burada çekilir. Kumlar bembeyaz. Deniz cam göbeği. Bu kıyılar kirlenme nedir henüz tanımamış. Oturun, denizin dibini seyredin.


İyi de, neden Türk Adaları? Neden Büyük Türk?

1492 yılında Kristof Kolomb’un yeni dünyada karaya ayak bastığı yerin Grand Turk olduğuna inanıyor çoğu tarihçi. Cockburn kasabasının kenarında sahile bir levha dikilmiş. Kolomb’un karaya çıktığı yeri işaret ediyor. İlk Amerikalı astronot John Glenn’in kapsülünün denize düştüğü yer de bu ada kıyıları. Glenn bu adaya çıkarıldı. Burada bir ABD hava üssü var.

Adanın yerli halkı Taino Kızılderilileri. Avrupalıların gelişinden sonra ya öldürülmüşler, ya köle edilmişler yahut beyaz adamın hastalıklarından kapıp ölmüşler. Keşiften bir yıl sonra adalarda tek insan kalmamış. Kolomb geldiği sırada yerli halkın adaya verdiği isim Guanahani. O tarihten itibaren daimî yerleşim olmamış. Amerika’dan sürülen İngilizlere hediye olarak verilmiş, onlar da 1000 kadar zenci köle ile gelip yerleşmiş, pamuk ziraatına başlamış. Sonra İngilizler adayı terketmiş, şimdikilerin dedeleri kalmış.

İki katlı bir evin basık alt katının hediyelik eşya dükkânı olduğunu farkettik. Girdik içeri. Dükkân sahibi adam, aramızda Türkçe konuştuğumuzu duyunca heyecanlandı birden, “Gelin, karımla tanışın!” diyerek koşup karısını getirdi. 70 yaşının üzerinde sarışın, kibar ve dinç bir hanım bize elini uzattı: “Merhaba! Hoş geldiniz! Nasılsınız?” Bu defa Türkçe! Evet, Türkçe! Atlantik’in orta yerinde Büyük Türk adasında Türkçe! Þaşkınlıktan dilimiz tutuldu. Kulağına inanamamak herhâlde budur. Karı-koca dükkân sahipleri beyaz. Dougles ile Angela. Az sonra öğreniyoruz ki, adam Amerika doğumlu, kadın İngiltere doğumlu. Angela 1960’lı yıllarda Kayseri’de iki sene İngilizce öğretmenliği yapmış. Türkiye’yi çok sevmiş ve her tarafı karış karış gezmiş. Emekli olduklarında bu adaya yerleşmişler. Hâlâ tatil için sık sık Türkiye’ye giderlermiş. Hanım bize Türkiye’nin hiç bilmediğimiz kıyı kasabalarını ballandırarak anlattı. Memleketimizi bizden iyi biliyor. Türk Adası isminin tam da sorulacağı bir çift! Sordum.

“Aaaa! Görmediniz mi? Burada bir kaktüs yetişir. Tepesinde kırmızı bir parça vardır. Aynen Türk fesine benzer. Adanın adı ondan geliyor. Bu kaktüse Türk Kafası denir. Görürsünüz, bahçelerde var.”

“Demek adanın ismi buradan geliyor...”


Karşılıklı adreslerimizi aldık, verdik, vedalaştık.

Bazı araştırmacılar; “Adanın ismi 1688 yılındaki bir haritada geçiyor ilk defa. O asırda Türk topraklarında fes diye bir giyim eşyası yok.” diyorlar. Asıl ilginci, Türk adaları ismi 1688’de ilk defa Coronelli adlı meşhur bir İtalyan haritacının çizdiği Fransızca bir haritada yer alıyor. 17. asrın başlarında Akdeniz’deki korsanlara Türk denirdi. Çünkü Osmanlı gemilerinin mürettebatı Türk idi ve çoğu korsanlık yaparlardı. Coronelli’nin haritasındaki Conciua ou Turks ibaresini concina ou Turks olarak okur; bu durumda, korsanların yani Türklerin toplandığı yer demektir.

İsmen tescil edilmiştir ki, bu sularda, bu kıyılarda Türkler cirit atmıştır! Bu büyük Türk kim? Benim aklıma Murat Reis geliyor. Atlantik’in sularında çok yelken açtığını biliyoruz. 16. ve 17. asırlar Türklerin sularda hâkimiyet devri. Bu insanlar henüz kapitalizm canavarıyla tanışmamış. Ama yakındır. Bu kadar göz kamaştırıcı sahillere “modern” insan daha fazla kayıtsız kalamaz. “Modern” insan gelince de peşi sıra bütün “izm”ler gelir.

Onu bunu bilmem. Bir Türk okulu lâzım buraya! Adı Türk olan adaya bir Türk okulu yakışır!


Ayşe Göktürk Tunceroğlu

Telif Hakkı © 2025 Open Source Matters. Tüm Hakları Saklıdır.
Joomla!, GNU Genel Kamu Lisansı altında dağıtılan özgür bir yazılımdır.