Kızılcahamam
- Ayrıntılar
- Kategori: Gezelim ve görelim
- Gösterim: 3167
Berçin Çatak köyü Þeyh Ali Semerkandi Camii
Berçin Çatak köyü, ilçemize 30 Km.uzakta ve İstanbul yolu üzerinde ilçemizden itibaren 20.km den sağa dönülerek gidilmektedir.Þeyh Ali Semerkandî, yaşadığı Eskipazar ilçesinden ayrılınca önce bu köye uğramış ve uzunca bir süre kalmıştır. Burada kaldığı sırada eskiden Cuma camii olarak kullanılan camiyi yaptırmıştır. 10 sene önce köylü harabe yapıyı restore etmiş. İnşaatında, eski yapıdan ancak birkaç tane taş var. 8X10 ebadındaki camiin duvarları taştan örülmüş. Tabanı ve tavanı ise betonarme.
Çatı kırmızı kiremitle kaplı. Geniş bir bahçenin büyük bir bölümü mezarlık olarak kullanılıyor. Camiin hemen önünde, Roma devrinden kaldığını tahmin ettiğim iki sütun başı var. Taştan yontulan bu sütunlar şimdi ezan taşı olarak kullanılıyor.
Başköy Kalesi
Başköy, ilçemizden 35 Km.uzaklıkta. Kale köyün doğu yamacında bütün haşmetiyle duruyor. Yoldan devam edilerek, 10 Km sonra bir orman yoluna sapılıyor. Bol sulu bu arazinin ismi Ilıman (Veya Ilıca).
Buradan Kalearkası mevkiinden geçerek, araba ile 10 Dk. sonra Kırlangıç mevkiine geliniyor. Buradan itibaren yürümek gerekiyor. Kırlangıç, yüksek ve açık bir yer. Eskiden bulunduğu söylenen bir yel değirmeni harabesinden sadece çakıllar kalmış. Kırlangıç’dan, sol aşağı doğru oldukça sarp bir yokuş inilerek yaklaşık 20 Dk. Sonra Kale’nin eteğine varılıyor.
Kale tamamen volkanik bir kütleden meydana gelmiş ve işlemeye müsait bir yapısı var. İçindeki mağaralar da, zaten bu şekilde el ile işlenilerek meydana getirilmiş. 5 Kat olan kalenin zemininde, ahır olarak kullanıldığı belirtilen bir bölme var.
Celâlî isyanları döneminde ve Osmanlı’nın son yıllarındaki otorite ve istikrar boşluğundan dolayı yaşanan bazı haydutluk olaylarında kalenin üs olarak kullanılmış olması muhtemeldir. Kalearkası denen mevkiide ise sadece yıkık çakıl yığınları halinde duvar kalıntıları kalmış. Ancak girilmesi ve yürünmesi hayli zor olan orman içinde halâ sağlam olan kale duvarlarını görmek mümkün.
Kale Sabah ziyaret edilirse mükemmel manzara izleme olanağı akşama doğru ziyaret edilirse,manzara biraza dumanlı olsada genişçe ufkundan harika bir gün batışını seyretmek mümkün.
Mahkemeağacin köyü:Mağara kiliseleri
Nasıl Gidilir:Kızılcahamam - Çeltikçi istikameti 18.kilometre den sağa dönüp 1 km daha gittimi Mahkemeağcin köyüne ulaşılabilir.Hemen yolun kenarında .Çok eski bir yerleşim yeri ve hatta bir dönem Yabanâbad’ın ilçe merkezi olan bir köyümüz.
Buradaki mağaralarda bulunan Hiristiyan motifleri ve kullanım şekli, kilise olduğunu ortaya koymuştur. Tarih itibarıyla da ilk Hiristiyanlık dönemine kadar uzamaktadır. Bu şekilde gizli yerlere kilise yapıldığına göre, yapanların Roma’nın hışmından korkan ilk Hiristiyanlar olması ihtimali vardır. Mağaraların iç kısmı işlemeye çok uygun bir toprak yapısından meydana gelmiştir. Güneş görmeyen bu toprak hafif nemli ve gevşek bir yapıya sahiptir. Köy halkı bu mağaraları, saman ve çeltik otu saklamada kullanır.
Gelin kayası,Oruçgazi türbesi,Kırmızı ebe,ayran taşı
Taşlıca Köyü:
Taşlıca Köyü’ne, Akdoğan’ dan ayrılan 5 km. lik bir yol ile gidilir. Buradaki Oruç Gazi, Kırmızı Ebe türbeleri, Yalak Taşı ve Gelin Kayası ile ilgili menkıbe ve rivayetler vardır.
Oruç Gazi ve Kırmızı Ebe, Anadolu’nun İslâm-Türk ülkesi haline gelmesinde büyük emeği geçen Horasan Erenlerindendir. Derviş Gazi de denilen bu Erenler, Türk ordularından daha önce gelip, Diyar-ı Rum olarak bilinen bu topraklara yerleşmişlerdir.
a- Kırmızı Ebe Türbesi:
Anadolu’ nun İslâm-Türk ülkesi haline gelmesi için, kendisinden önce başlatılan seferlere devam eden Anadolu Selçuklu Devleti Hükümdarı Alâaddin Keykubat, Başköy Rum kalesini fethetmek üzere yol üzerindeki Taşlıca köyüne uğrar. Burada, yıllar önce gelip yerleşmiş kadın Erenlerden Kırmızı Ebe ve Oğlu Oruç yaşamaktadır. Kırmızı Ebe Türk askerlerini karşılar ve kendilerine ayran ikram etmek ister. Yayıkta yeni çalkadığı taze ayranı, oradaki taş oluğa döker. Bütün asker de hem ayran içmek hem de kaplarını doldurmak için sıraya geçer. Herkes ayran içip kabını doldurduğu halde, taş yalakdaki ayran hiç tükenmez. Bu olay, Kırgız Ebe’nin evliyadan olduğunun ve ona Allah (C.C.) tarafından verilmiş bir keramet olduğu kesindir. Bu arada, ayran içip kaplarını dolduran askerlerle Kırgız Ebe arasında şu diyalog yaşanır:
-Doldurun Gazilerim,
-Doldur Ana,
-Doldurun yavrularım,
-Ana,dolu,
Bütün bir orduyu, bir bakraç ayran ile doyurduğu, Sultan’ın kulağına gider ve Kırgız Ebe’yi huzuruna davet eder. O’ nda gördüğü keramet ile etkilenir ve çevre toprakları oğlu Oruç Gazi’ ye yurt olarak bağışlar. Buna dair Kırmızı Ebe ‘ ye bir berat verir. Kırmızı Ebe’ nin türbesi köyün doğu çıkışında bir tepe üzerinde olup 2001 de hayırsever bir vatandaş tarafından restore edilmiştir.
b- Ayran Taşı:
Askerlerin ayran içtiği taş yalak (Ayran Taşı) , köyün üst başındaki, Koru’nun Önü denilen mezarlık içindedir. 2001 de türbelerin restoresi sırasında bu Ayran Taşı da kafes içine alınmış yanına da yukarıdaki olayı anlatan bir kitabe dikilmiştir. Köye ziyarete gelenler, türbe ve Gelin kayası ile beraber bu taş yalağı da görmeden gitmezler.
c-Oruç Gazi türbesi:
Kırmızı Ebe’ nin oğlu olan Oruç Gazi’ nin türbesi köyün batı ucundaki diğer mezarlığın içinde bulunur. Türbede Oruç Gazi’ den başka onun ailesine ait olduğu sanılan üç mezar daha vardır. Eski ve virane haldeki türbe, 2001 yılında klasik Selçuklu tarzında restore edilmiştir.
d-Gelin kayası :
Köyün güneyinde bir tepededir. Uzaktan bakınca gerçekten at üzerindeki bir gelin görünümündedir. Yanında gelinin sacayağı, odası, merdiveni ve vurulduğunda davul gibi ses çıkardığından, taş olan davulcunun davulu olduğu söylenen taşlar vardır. Düğünlerde davul çalmama adetinin, geçmiş ûlemanın eğlencede aşırıya kaçılmaması için koyduğu bir müeyyide veya Bizans devrinden kalma bir efsane olması muhtemeldir. Taşlıca köylüleri, bu “ davul çalmama” adetine asırlarca uymuşlardır. Geçmişte, civar köylerden bazılarının, buna inanmayıp davul çaldıkları, ancak felç olup yatağa düştükleri anlatılıyor.
1991 de, köy halkından Bahattin Özdemir’in müracaatı üzerine, köyün tarihî önemini göz önünde bulunduran Kültür Bakanlığı, Ankara Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu’nun 12.11.1991 tarih ve 2056 sayılı kararı ile Taşlıca köyünü koruma altına almıştır.
kizilcahamamhaber.com