Fıkıh Köşesi

NAMAZLA İLGİLİ MUHTELİF HADİSLERİN İZAHI

Soru: "Geçtiğimiz Ramazan ayında; okul arkadaşımın tavsiyesi üzerine 'Kur'an ve Sünnete Göre Namazı Terketmenin Hükmü' isimli bir broşürü okudum. İbn-i Kayyım El Cezviye'nin 'Kitabu's Salat' isimli eserinde yer alan bazı hadis-i şeriflere göre, namazı terk eden kimsenin müşrik olduğu belirtilmektedir. (...) Zihnime takılan hususları, şöylece sıralayabilirim. (...) Hz. Cabir b. Abdullah'tan rivayet edilen bir hadis-i şerifte Resul-i Ekrem (sav), 'Hakikaten kişi ile şirk ve küfrün arasında, namazı terk etmek vardır' buyurmuştur. Bu hadis-i şerif, Sahih-i Müslim'de kayıtlıdır. Sünen-i Tirmizi'de ise; yine Hz. Cabir'den gelen rivayet, 'Küfür ile iman arasında namazın terki vardır' şeklindedir. (...) Hanefi fukahası; birçok meselede Hz. Cabir'den gelen rivayetlere dayandığı halde, bu konudaki rivayeti ile niçin amel etmemiştir? Size bu broşürü gönderiyorum. (...) Kur'an ve Sünnet'te namazı terk etmenin küfre mucip olacağı belirtildiği halde; Hanefi, Şafii ve Maliki fukahası, niçin farklı bir ictihada varmıştır? (...) Resul-i Ekrem (sav) döneminde, namazı terk eden herhangi bir Müslümandan söz edilebilir mi? Asr-ı saadette, namazını terk eden kimselere irtidat cezası uygulanmış mıdır?"

CEVAP: Bazı alimler; namazın sebebini, Allahu Teala (cc)'nın ihsan ettiği nimetlere şükretmek ile açıklamışlardır. Kur'an-ı Kerim'de, "Yaratan, yaratmayan gibi midir? Artık iyice düşünmeyecek misiniz? Allah'ın nimetlerini birer birer saysanız (bu ne mümkün, asla) icmal suretiyle bile sayamazsınız" (En Nahl Suresi, 17-18) hükmünün beyan buyurulduğu malumdur. İbn-i Abidin, bu hususu dikkate almış ve "Namazın hakiki sebebi, kula peşi-peşi sıra verilen nimetlerdir. Çünkü nimeti verene teşekkür etmek, hem şer'an, hem aklen vaciptir"(1) demiştir. Dinin direği olarak vasıflandırılan namazı terk etmek, küfran-ı nimettir ve büyük bir cürümdür. Bu girişten sonra "Hanefi fukahası; birçok meselede Hz. Cabir'den gelen rivayetlere dayandığı halde, bu konudaki rivayeti ile niçin amel etmemiştir?" şeklindeki suale geçebiliriz. Hz. Cabir b. Abdullah (ra)'dan rivayet edilen ve kaynaklarını zikrettiğiniz hadis-i şeriflerde; namazı terk etmenin sebebi (inkar olup-olmadığı) sarih değildir. Bazı mücbir sebeplerden dolayı; sahabe-i kiram'ın da namazlarını zamanında eda edemedikleri sabittir. Bu husus aynı ravi (Hz. Cabir b. Abdullah) tarafından rivayet edilmiştir: "Hz. Ömer (ra) Hendek Savaşı'nın devam ettiği bir günde gelip, Kureyş müşriklerine hakaret etti ve şöyle dedi; 'Ey Allah'ın Resulü!.. Güneş battı ve ben vallahi hala ikindi namazını kılabilmiş değilim.' Bunun üzerine Resul-i Ekrem (sav), 'Ben de henüz kılabilmiş değilim' buyurdu. Sonra Buthan'a gittik. Resulullah abdest aldı, biz de aldık. Burada güneş battıktan sonra ikindi namazını kıldı. Arkasından da akşam namazını kıldı."(2) Hanefi fukahası; Hz. Cabir'den gelen bu rivayetleri birlikte değerlendirmiş ve "namazın farziyetini inkar ederek terk edenin mürted olacağını, mücbir bir sebeple namazı geçirenin ise tertibe riayetinin şart olduğunu" esas almıştır. Sünen-i Tirmizi ve Sünen-i Nesai'de yer alan ve Hz. Abdullah b. Mesud (ra)'dan rivayet edilen hadis-i şerif'te ise "Müşrikler, Hendek gününde Resul-i Ekrem (sav)'i ve bizi dört vakit namazdan (öğle, ikindi, akşam ve yatsı) alıkoydular"(3) denilmekte ve Resul-i Ekrem (sav) ile birlikte nasıl kaza ettikleri belirtilmektedir.
Sonuç olarak şunu söyleyebiliriz: Asr-ı saadette; farziyetini tasdik etmekle birlikte, değişik sebeplerle (tenbellik, gaflet vs.) namaz kılmayan kimselere, mürted muamelesi yapılmamıştır. Ta'zir cezası uygulanmıştır. Muhakkak ki; mücbir ve meşru bir sebep olmadığı müddetçe, namazı terk etmek büyük günahtır. Bu cürümü işleyen kimseler; hem geçirdikleri namazı kaza etmek, hem de tevbe etmekle mükelleftirler.(4) İmam-ı Maturidi (rh.a), "Günah işleyenler; hükmü inkar etmedikleri müddetçe, günahları sebebiyle imandan çıkmazlar. Çünkü haber-i mütevatirle sabit olan husus, büyük günahların tevbe ile bağışlanma ihtimalinin bulunduğudur"(5) diyerek, bir inceliğe işaret etmiştir. Eğer namazı terk eden veya haram işleyen Müslümanlar; imandan çıkmış olsalardı, onlara tevbe etmeleri değil, tecdid-i iman etmeleri emredilirdi. Gaflet veya tembellik gibi sebeplerle namazı terk etmenin; küfre mücip olduğunu belirten, kat'i bir nass mevcut değildir. Eğer böyle bir nass mevcut olsaydı, müctehid imamlar arasında ihtilaf söz konusu olamazdı. Gönderdiğiniz broşürde; bazı alimlerin içtihadları, (mezhepleri belirtilmeden) "Kur'an ve sünnetin hükmü" şeklinde sunulmuştur. Bu doğru bir usul değildir, Meselenin özü budur. Birbirimize dua edelim.

(1) İbn-i Abidin- Reddü'l Muhtar Ale'd Dürri'l Muhtar- İst.: 1982 C: 2, Sh: 1
(2) Sahih-i Buhari- İst.: 1401 C : 1, Sh: 147 K.Mevakiti's Salat: 36. Ayrıca Sahih-i Müslim- C: 1 Sh: 438 Had. No: 209 (631).
(3) Sünen-i Tirmizi- İst.: 1401 C: 1, Sh: 337 K.Ebvabu's Salat: 132, Had. No: 179. Ayrıca Sünen-i Nesai: C: 2, Sh: 17-18 K. Ezan: 22.
(4) İbn-i Abidin- A.g.e.: C: 3, Sh: 129.
(5) İmam-ı Maturidi- Kitabu't Tevhid- Beyrut: 1970 Sh: 329

X (Twitter) sayfamız!

X (Twitter) adresimizi takip ederek, her türlü ilmi bilgilendirmeden istifade edebilirsiniz.

Günün Sözü

"“Muhakkak ki, Allah (c.c.)’a isimlerinizin en sevimli olanı, Abdullah ve Abdurrahmân’dır.” (Hadîs-i Şerif—Müslim)"
Telif Hakkı © 2024 Open Source Matters. Tüm Hakları Saklıdır.
Joomla!, GNU Genel Kamu Lisansı altında dağıtılan özgür bir yazılımdır.