Fıkıh Köşesi
SAHİH İMAN İLE SALİH AMEL ARASINDAKİ MÜNASEBET
- Ayrıntılar
- Kategori: Fıkıh Köşesi
- Gösterim: 4358
Soru: "Merhum şehid Sedat Yenigün; MTTB'de yaptığı sohbetlerde, Türkiye'yi tarif ederken "Mozaik Toplum" tabirini kullanırdı. Bizim sülalemiz de aynı vasfı taşımaktadır. Dedemiz hafız olan ve Osmanlı'nın son yıllarında müftülük yapan bir alimdir. (..) Büyük amcamın oğlu, üst düzey bir bürokrattır. Kendisi "İslam fıkhına irtica, müslümanlara mürteci" diyen zalimlerle aynı zihniyete sahiptir. Küfrünü gizlemez. Ancak insanlara iyilik etmeyi sever. (..) Ortanca amcamın oğlu, sorulduğu zaman müslüman olduğunu söyleyenlerdendir. Çağdaş uygarlık adına, İslam fıkhının hükümlerini hafife alır ve masonlarla gayet iyi geçinir. (..) Müslüman olmayan bir kimse; insanlığa faydalı olan hizmetleri yaptığı için, ahirette herhangi bir sevaba nail olur mu? İman ile salih amel arasındaki münasebet nedir? Müslüman olduğunu söyleyen bir kimse; kafirlerle ve masonlarla işbirliği yaparsa, işlediği güzel fiillerinin bir değeri olur mu?"
CEVAP: Bir mükellef; sahih bir iman olmadığı müddetçe, faydalı olan amellerinden dolayı sevap kazanamaz. İslam uleması "Bir amelin salih olabilmesi için, iki şartın bir arada bulunması gerekir. Birincisi: Amelin Allah (cc) rızası için eda edilmesidir (İhlas) İkincisi: İslam fıkhının hükümlerine aynen uyulmasadır. Bu iki şart aynı zamanda ve bir arada olmadığı müddetçe, hiçbir amel salih olmaz" hükmünde ittifak etmiştir.
Hevalarını ilah edinen ve İslam dinini reddeden kafirlerin; dünyada insanlığa faydalı olan hizmetlerinin, ahirette hiçbir sevabı yoktur. (1) Kur'an-ı Kerim'de "Küfredip de, Allah yolundan yüz çevirenlerin bütün amellerini (Allah) boşa çıkarmıştır."(Muhammed Suresi:1) hükmü beyan buyurulmuş ve amellerinin değersiz olduğu haber verilmiştir. Kadı Beyzavi; "Bu insanlar kendileri İslam'a teslim olmadıkları gibi, başkalarının da iman etmesine mani olmak için çırpınırlar"(2) diyerek, meselenin bir başka keyfiyetine dikkati çekmektedir. Şimdi "Bu insanların amelleri niçin boşa çıkarılmıştır?" sualine cevap arayalım. Birincisi: Küfredenler, Allahu Teala (cc)'nın hükümlerini reddedip, kendi yanlarından (hevalarından) çıkardıkları değerlere tabi olmuşlardır. Bu keyfiyet, şu şekilde beyan buyurulmaktadır: "Bunun sebebi şudur: Çünkü küfredenler batıla uymuşlardır." (Muhammed Suresi:3) Batıla uymalarından maksad, hevalarından kaynaklanan hükümleri beğenmeleri ve onlarla amel etmeleridir. (3) İkincisi: Küfredenler, kendi hevalarından kaynaklanan düşüncelerini beğenirken, Allahu Teala (cc)'nın indirdiği hükümleri çirkin görmüşlerdir. Bu keyfiyet de şu şekilde beyan buyurulmuştur: "Çünkü onlar Allah'ın indirdiği hükümleri çirkin görmüşlerdir. Allah da onların amellerini heder etmiştir."(Muhammed Suresi: 9)
Netice şudur: Allahu Teala (cc)'nın indirdiği hükümleri çirkin gören ve batıla uyan kimselerin işlediği amellerin bir değeri yoktur. Dünyada yapmış oldukları iyiliklerin, ahirette karşılığını göremezler. Hz. Aişe (r.anha) validemizden rivayet edilen bir hadis-i şerif'te bu mahiyet açıkça beyan edilmiştir. Hadis-i şerif şudur: "Bir gün Resul-i Ekrem (sav)'e şu suali sordum. "Ya Resulallah!.. Cahiliye devrinde Abdullah b. Ced'an; misafiri ağırlar, akrabayı ziyaret eder, köleleri kölelikten kurtarır, mazlumu korur ve komşularına iyilik ederdi. Bu yaptıklarının kendisine bir faidesi olur mu? Buna Resul-i Ekrem (sav) şu cevabı verdi: "Hayır!.. Hiçbir faidesi olmaz. O iman etmedi ve "Allah'ım!.. Hesap gününde beni bağışla" demedi.(4)
Müslüman olduğunu söylediği halde, İslam milleti arasında fesad çıkaran kimselerin amellerine gelince: Kur'an-ı Kerim'de bunların amellerinin heder olduğu belirtilmiş ve durumları şu şekilde ifade edilmiştir: "Bunun sebebi şudur: Çünkü hakikaten onlar Allahu Teala (cc)'nın indirdiği hükümleri hoş görmeyenlere "Biz, size bazı emirlerde itaat edeceğiz" dediler. Halbuki Allahu Teala (cc) onların gizli konuştuklarını da biliyordu. (Muhammed Suresi:26) Medariku'l Tenzil'de; bu itaatkar görünen insanların, müşriklerle işbirliği yaptıkları zikredilmektedir. (5) Bu kimselerin müşriklerle uzlaştıkları, vahiyle Resul-i Ekrem (sav)'e haber verilmiş ve tuzaklarını boşa çıkarmıştır. Kadı Beyzavi: "Bu insanlar, Allahu Teala (cc)'nın rızasına vesile olacak cihaddan ve meşru (ma'ruf) itaattan yüz çevirmişlerdir. Bu yüz çevirmenin sebebi kalplerinde taşıdıkları manevi hastalıktır."(6) diyerek, münafıklar üzerinde durmaktadır. Bazı müfessirler de "hükmün umumi olduğunu ve tahsis edilemiyeceğini" beyan etmişlerdir. Müşriklerle uzlaşan ve onlara itaat eden müslümanlar; dünyada işledikleri güzel amellerin, ahirette karşılığını göremezler. Meselenin özü budur. Birbirimize dua edelim.
(1) Geniş bilgi için; Mehmed Vehbi Efendi- Hülasatü'l Beyan fi tefsiri'l Kur'an-İst.: 1969 C:13 Sh: 5365 vd.
(2) Mecmuatu't Tefasir-İst.:1979 C: 5 Sh: 495.
(3) Tefsir-i Celaleyn- Kahire: 1306 C: 2 Sh: 1067
(4) Geniş bilgi için; Yusuf Kerimoğlu - Emanet ve Ehliyet- İst.:1985 C: 2 Sh: 316 Madde: 1727
(5) Ebu'l Bereket Nesefi-Medariku'l Tenzil-Beyrut: ty. C: 4 Sh: 154.
(6) Mecmuatu't Tefasir-İst.:1979 C: 5 Sh:5l2