Fıkıh Köşesi

ALINYAZISI, KAZA VE KADER KAVRAMLARI

Soru: "Bİr televizyon proğramında (..) isimli profesör, "Hz. Abdullah ibn-i Mesûd'dan rivayet edilen ve tartışılan bir hadis, Müslümanlar arasında kaderciliğin yayılmasına sebeb olmuştur. Bu hadise göre "insanın daha ana rahminde iken rızkının ve ecelinin yazıldığını, şaki mi, said mi olacağının takdir edildiğini" iddia edilmektedir. Bu hadis, insanın tercih hürriyetini ortadan kaldırmaktadır. Bazı insanların alınyazısı dediği şeyler, kendi işlediği cürümlerdir. Kadere inanmak ve fatalizmi savunmak, imanın bir rüknü değildir" iddiasını ortaya attı. (..) Kaza ve kaderin mahiyeti nedir? Kadere inanmak, imanın bir rüknü müdür?"

CEVAP: Allahû Teâla (cc)'nın ilmi, dilemesi ve yaratması sözkonusu olmadan, kâinatta herhangi bir hadisenin meydana gelmesi mümkün değildir. Kader vücûda gelecek şeyleri ve o şeylerin ne zaman, nerede, ne gibi evsaf ve hususiyetlerde meydana geleceğini Allahû Teâla (cc)'nın tahdid ve takdir etmesidir.(1) Takdir buyurduğu şeyleri, zamanı gelince birer birer yaratmasına da kaza denilir. Dolayısıyle kader Allahû Teâla (cc)'nın "ilim ve irade", kaza ise "tekvin" sıfatına dayanır. Hz. Ali'den (ra) rivayet edilen bir Hadis-i Şerif'te, Resûl-i Ekrem (sav) şöyle buyurmuştur: "Kişi şu dört şeye inanmadığı müddetçe mü'min olamaz. Allahü Teâla'dan (cc) başka ilâh olmadığına, Benim O'nun kulu ve resûlü olduğuma, bütün insanlara hakla gönderilmiş bulunduğuma şehadet etmek, ölüme ve ölümden sonra tekrar diriltileceğine inanmak, kadere iman etmek" (2) Aliyyü'l Kari; hadis-i şerifin başında yer alan nefyin (Lâ yûminû-Mü'min olmaz) kemâlata değil, asla raci olduğunu belirtmiştir. Yani bu sayılan dört hakikate iman etmeyen kimse mü'min olamaz.(3) Kaza ve kaderi inkar eden kimse, aynı zamanda Allahû Teâla (cc)'nın ilim, irade ve tekvin sıfatlarını reddetmiş olur. Resûl-i Ekrem (sav) kaza ve kaderi inkâr ederlere lânet etmiştir. (4) İmam-ı Matûridi (rh.a) "Kitabû't Tevhid" isimli eserinde; Kur'an-ı Kerim'de kaza kelimesinin "hikmetle yaratmak, her şeyin mahiyetini belirlemek, lâyık olduğu yere koymak, hüküm vermek, tamamlayıp bitirmek ve haber vermek" manasında kullanıldığını, âyetlerle izah etmiştir.(5) Dolayısıyle kaza; hakim-i mutlak olan Allahû Teâla (cc)'nın ilmi ve iradesi ile takdir ettiği herşeye verilen ortak bir isimdir. Kazaya rıza göstermek ise; kat'i nasslarla sabit olan her şeyi, aynen tasdik etmektir. Mesele bu açıdan değerlendirildiği zaman; kaza ve kaderi tasdik etmenin, iman ile olan ilgisi kolaylıkla kavranabilir. Halk arasında yaygın olan ve "alınyazısı" olarak ifade edilen mahiyet; bütün kâinatta var olan ilâhi nizamı tasdik ile ilgilidir. Fakat zamanla, mahiyet kayması gündeme girmiştir. Hz. Adem (as) ile birlikte başlayan insanlık tarihini; Allahû Teâla (cc)'nın takdir ettiği kazaya ve kadere razı olan mü'minlerle, hevâlarını ilâh edinen kimselerin mücadelesi (el milel ve'n nihal) olarak ifade etmek mümkündür. Allahû Teâla (cc)'nın tekliflerinin muhatabı, ehliyet sahibi olan ve tercih etme kudreti bulunan insandır. (6) Allahû Teâla (cc); Hz. Adem (as) ile Hz. Havva'yı yeryüzüne indirdiği zaman, şöyle buyurmuştur: "Oradan (cennetten yeryüzüne) beraberce inin. Sonra size benden bir hüda gelir de, kim benim hüda'ma tabi olursa, artık onlara hiçbir korku yoktur. Onlar mahzun olacak da değildirler"( El Bakara Sûresi: 38) İnsanların yeryüzünde iki yoldan birini tercih etme imkânları vardır. Birincisi: Kaza ve kadere razı olup, "hüda'ya" (şeriata) tabi olabilirler. Bunlara "hidayet ehli" denilir. İkincisi: Hevâlarını ilâh edinip, nefs-i emmarelerine uygun bir hayat yaşayabilirler. Hakimiyeti kayıtsız ve şartsız insana tahsis ettikleri için de bunlara "dâlâlet ehli" denilmiştir. İnsanların hür iradeleriyle, hidayeti veya hevâlarını ilâh edinerek dâlâleti tercih etmeleri mümkündür. Seyyid Şerif Cürcani, hevâya muhalefeti ibadetin zaruri bir unsuru olarak zikretmiştir: "Hevâsına muhalefet edip, Allahû Teâla (cc)'ya teslim olan kimsenin fiillerine ibadet denilir"(7) Bu tarifte incelik, kaza ve kadere rızayı gündeme getirir. Bahsettiğiniz profesörün reddettiği (Hz. Abdullah ibn-i Mesûd'dan rivayet edilen) hadis-i şerif, başta Sahihi-i Buhari olmak üzere, birçok sünen ve müsnedde yer almıştır. Mutezile mezhebine mensup olan bazı kimseler; teorilerine uygun olmadığı için, bu hadis-i şerifin muhtevasına itiraz etmişlerdir. Kaderin umumi mahiyeti bir kenara bırakan ve insanın fiillerinin önceden yaratılıp yaratılmadığı meselesi ön plâna çıkaran kimseler, meseleyi fatalizmle izah edebilirler. Bahsettiğiniz profesör; Müslüman olmadığı için, keyfi yorumlarda bulunmaktadır. Meselenin özü budur. Birbirimize dua edelim.

(1) Geniş bilgi için/ Ahmed Davudoğlu- Sahihi Müslim Tercemesi ve Şerhi- İst: 1973 C: 1 Sh: 108 vd.
(2) Sünen-i Tİrmizi- İst: 1401 K. Kader:10 (2146)
(3) Aliyyü'l Kari- Şerhû'ş Şİfa- İst: 1308 C: 2 Sh: 526
(4) Şeyhülislâm Mustafa Sabri Efendi- Mevkıfû'l Beşer- Kahire: 1352 Sh: 26
(5) İmam-ı Maturidi- Kitabu't Tevhid- Beyrut: 1973 Sh: 305 vd.
(6) İmam-ı Serahsi- Temhidû'l Füsûl fi İlmû'l Usûl- Beyrut: 1393 C: 2 Sh: 332
(7) Seyyid Şerif Cürcani- Et Tarifat- İst: ty Sh: 146

X (Twitter) sayfamız!

X (Twitter) adresimizi takip ederek, her türlü ilmi bilgilendirmeden istifade edebilirsiniz.

Günün Sözü

"“Ya âlim, ya talebe, ya dinleyici veya (bunları)seven ol. (Bunların haricinde) beşinci olma helâk olursun.” (Hadîs-i Şerif—Muhtâru’l-Ehâdis)"
Telif Hakkı © 2024 Open Source Matters. Tüm Hakları Saklıdır.
Joomla!, GNU Genel Kamu Lisansı altında dağıtılan özgür bir yazılımdır.