Fıkıh Köşesi
BİDAT EHLİ İLE MÜNASEBETLER
- Ayrıntılar
- Kategori: Fıkıh Köşesi
- Gösterim: 5545
Soru: "-Bazı İslami eserlerde, insanlar ile münasebet meseleleri izah edilirken; "bid'at ehline ülfet eden kimsenin hiçbir ibadeti kabul edilmez" veya "Fasıklar ile muaşeret caiz değildir" gibi hükümler yer almaktadır. Bu hükümler ile içinde bulunduğumuz hal arasında bocalıyoruz. (..) Çevremizdeki insanlar ile ister-istemez münasebetimiz oluyor. Farklı görüşlere ve inançlara sahip insanlarla konuşmak caiz midir? Eğer caiz ise, nelere dikkat edilmelidir? diyorsunuz.
CEVAP: İslam fıkhının tayin ve tesbit ettiği sınırları muhafaza ederek, her insanla konuşmak ve onların sözlerini dinlemek caizdir. Çevrenizdeki insanlara, güzel bir uslub ile hakikatleri tebliğ ediniz. Kur'an-ı Kerim'de: "-Kullarıma söyle (herkesle) en güzel şekilde konuşsunlar" (El İ(s.a.v.)uresi: 53) emri verilmiş, kalblerin katılığının güzel ve tatlı sözlerle ortadan kaldırılabileceği hatırlatılmıştır. Hatta Hz. Musa (as) ve Hz. Harun'a (as); Fir'avna tebliğ için giderlerken, Allahu Teala (cc) "-Ona (Fir'avn'a) yumuşak ve tatlı bir söz söyleyin, olur ki nasihatınızı dinler" (Tâhâ suresi: 44) emrini vermiştir. Ayette geçen "kavl-i leyyin", içinde hiç azarlama olmayan tatlı ve mülayim söz demektir. Sizin muhatabınız olan insanlar, Firavun'dan daha kötü değildirler. Feteva-ı Hindiyye'de "- Mükellef için müstehap olan, insanları idare etmesi ve onlarla iyi geçinmesidir. (..) Sünnete uygun olan hal, insanlara mülayemet ile davranmaktır. (1) hükmü kayıtlıdır.
Molla Hüsrev "İtikaf halinde olan mükellefin sadece hayırlı ve güzel söz söyleyebileceğini" izah ederken, şu noktalar üzerinde durmaktadır: "-Çünkü Resul-i Ekrem (SAV) : "-Kim susarsa kurtulur" buyurmuştur. Bu hadis-i şerifi Abdullah İbn-i Ömer (ra) rivayet etmiştir. Bazen konuşmak da mekruhtur. Ancak hayır konuşmak mekruh değildir. Zira Allahu Teala (cc)'nın "Kullarıma söyle (herkesle) en güzel şekilde konuşsunlar" kavl-i şerifi, manasındaki umumiliğinden dolayı mescidin dışında da ancak hayır ile konuşmayı gerektirmektedir. Sen mu'tekifi (itikafa giren kimseyi) ne sanırsın ki, mescidde hayırdan başkasını konuşması caiz olsun? (2) Hesap gününü düşünen mü'minlerin, "-Ya hayır konuşmaları, ya susmaları" genel bir kaide olduğu gibi; muhataplarından gelen tekliflere kulak vermeleri de, kat'i nass ile sabit olan bir kaidedir. Zira Kur'an-ı Kerim'de: "-Onlar söze (dikkatle) kulak verirler de onun (o sözlerin) en güzeline uyarlar. İşte bunlar Allahu Teala (cc)'nın kendilerine hidayet ettiği kimselerdir. İşte bunlar temiz akıl sahipleri olanların ta kendileridir" (Ez Zümer Suresi:18) hükmü beyan buyurulmuştur. Dürri'l Muhtar'da: "-Hakkın ve hakikatin zaferi için ilmi münazarada bulunmak ibadettir" (3) denilmiş ve nelere dikkat edilmesi gerektiği izah edilmiştir. İhsan haline riayet eden ve hakikatleri ihlas ile tebliğ eden her mükellef, sevaba nail olur. Muhatabının kabul edip-etmemesi önemli değildir. Meselenin özü budur. Birbirimize dua edelim.
(1) Şeyh Nizamüddin ve Heyet- Feteva-ı Hindiyye- Beyrut: 1400 C: 5 Sh: 379.
(2) Molla Hüsrev- Dürerü'l Hükkam -İst:1307 C: 1 Sh: 214.
(3) İbn-i Abidin-Reddü'l Muhtar Ale'd Dürri'l Muhtar-İst:1987 C:15 Sh:533