Fıkıh Köşesi
DEPREM FELAKETİ, KADER VE SÜNNETULLAH
- Ayrıntılar
- Kategori: Fıkıh Köşesi
- Gösterim: 6956
Soru: "Marmara bölgesi'nde maydana gelen deprem, hepimizi derinden yaraladı. Bu depremde ölen Müslümanlara Allahü Teala'dan (cc) rahmet, yaralılara acil şifalar diliyorum.(...) Cumhurbaşkanı depremin bir takdir-i ilahi olduğunu belirtiyor. Jeoloji uzmanları ise, deprem hadisesini yer altında bulunan fay hatlarında biriken enerjiye bağlıyorlar. Deprem, bir takdir-i ilahi midir ? (...) Bir televizyon kanalında, depremin sebebleri üzerinde duruldu. İlahiyatçı Dr. Hasan Elik; "Deprem hadisesini, işlenen günahların neticesi veya Allah'ın azabı olarak değerlendirmenin doğru olmadığını" belirtti ve "Kur'an-ı Kerim'de azaba uğradıkları belirtilen kavimlerin özelliği, peygamberlerin tebliğini reddetmeleri ve mu'cizelere şahit oldukları halde inkara devam etmeleridir. Peygamberli toplumlarda azap olur" dedi. Bu yorum doğru mudur? Deprem faciası ile insanların amelleri arasında bir münasebet var mıdır?"
CEVAP: Allahu Teala (cc)'nın ilmi, dilemesi ve yaratması sözkonusu olmadan, kainatta hiçbir hadise meydana gelemez. Kur'an-ı Kerim'de: "Allah her şeyi yaratıp, onlara bir nizam vermiş, onların mukadderatını tayin etmiştir"(El Furkan Suresi: 2) hükmü beyan buyurulmuş ve kainatta mevut olan nizamın mahiyetini haber verilmiştir. Bu açıdan bakıldığı zaman deprem hadisesi, bir takdir-i ilahidir. Bilindiği gibi Kader; vücuda gelecek şeyleri ve o şeylerin ne zaman, nerede, ne gibi evsaf ve hususiyetlerde meydana geleceğini Allahu Teala (cc)'nın takdir etmesidir. (1) Takdir buyurduğu şeyleri, zamanı gelince birer birer yaratmasına da kaza denilir. Dolayısıyle kader Allahu Teala (cc)'nın "ilim ve irade", kaza ise "tekvin" sıfatına dayanır. İmam-ı Maturidi (rh.a) "Kitabu't Tevhid" isimli eserinde; Kur'an-ı Kerim'de kaza, kader ve sünnetullah terimlerinin hangi manalarda kullanıldığını ayetlerle izah etmiştir.(2) Hakim-i mutlak olan Allahu Teala (cc)'nın ilmi ve iradesi ile takdir ettiği, değişmez kanunlara sünetullah denilir. Günümüzde bu kavramın, "Tabiat kanunları" (!) şeklinde ifade edilmesi anlam kaymalarına vesile olmuştur. Deprem hadisesini sünnetullah ile açıklamak mümkündür. Kaza ve kaderin iman ile ilğisi vardır. Resul-i Ekrem (sav)'in kazanın ve kaderin mahiyetini açıklamış ve bu hakikatleri yalanlayanlara lanet etmiştir. (3) Kazaya rıza göstermek; Allahü Teala'nın (cc) indirdiği hükümlere ve sünnetullaha teslim olmaktır. Jeoloğların yer altında bulunan fay hatları ilgili yorumları; arz ile ilgili sünnetullahı ve depremin vesilelerini tesbit açısından önemlidir. Bu izahtan sonra "Bir televizyon kanalında, depremin sebebleri üzerinde duruldu. İlahiyatçı Dr. Hasan Elik; 'Deprem hadisesini, işlenen günahların neticesi veya Allah'ın azabı olarak değerlendirmenin doğru olmadığını'belirtti ve 'Kur'an-ı Kerim'de azaba uğradıkları belirtilen kavimlerin özelliği, peygamberlerin tebliğini reddetmeleri ve mu'cizelere şahit oldukları halde inkara devam etmeleridir. Peygamberli toplumlarda azap olur' dedi. Bu yorum doğru mudur?" sualinize geçebiliriz. Kur'an-ı Kerim'de yer alan; peygamberler ve kavimleriyle ilgili kıssalar, mü'minler için bir öğüt ve hatırlatmadır. (4) Kıssaları haber verilmeyen peygamberlerin varlığı da nass ile sabittir: "Öyle peygamberler (gönderdik ki) sana onların kıssalarını haber vermedik" ( En nisa suresi: 164) ayeti, bunun delilidir. Allahu Teala (cc) insanların şüphelerini gidermek için; peygamberlikle görevlendirdiği kimseleri, mucizeler ile teyid etmiştir. Gönderilmiş olan her peygembere, insanların iman etmelerine vesile olacak, bir mucize verilmiştir. Bu mu'cizeye şahit olmalarına rağmen; Allahü Teala'yı (cc) inkar cürümünü işleyen ve tugyandan vazgeçmeyen kavimler, azaba müstehak olmuşlardır. (Ad, Semud, lut kavmi vs) Bu azabın; mücrim olan kavmin bütün fertlerini (peygamberler ve çevrelerinde bulunan mü'minler müstesna) içine aldığı sabittir. Sualinizde yer alan tesbit, bu açıdan doğrudur. Ancak Resul-i Ekrem (sav) bazı amellerin, değişik musibetlere vesile olabileceğini tebliğ etmiştir. Mesela: "Nefsim zatının kudret elinde bulunan Allahü Teala'ya (cc) yemin ederim ki; ya iyiliği emreder ve münkeri (kötülüğü) nehyedersiniz, ya bunu yapmazsınız. O zaman Allahu Teala (cc) size bir azap (musibet) gönderir. Sonra (bu azabı görünce) O'na dua edersiniz, fakat dualarınız kabul edilmez" (5) Muteber hadis mecmualarıın "K.Fiten" başlığını taşıyan bölümlerinde; faizin, rüşvetin ve fuhşun yayıldığı kavimlerin, değişik musibetlerle (deprem, kıtlık, sel baskını vs) baş başa kalacakları haber verilmiştir. Marmara depreminde; faizli kredilerle yapılan, demiri-çimentosu çalınan ve rüşvetle ruhsatı alınan çürük binaların, nasıl bir musibete vesile olduğu görülmüştür. Meselenin özü budur. Birbirimize dua edelim.
(1) Geniş bilgi için/ Ahmed Davudoğlu-Sahihi Müslim Tercemesi ve şerhi-İst.: 1973 C: 1 Sh: 108 vd.
(2) İmam-ı Maturidi- Kitabu't Tevhid-Beyrut: 1973 Sh: 305 vd.
(3) Şeyhülislam Mustafa Sabri Efendi-Mevkıfu'l Beşer-Kahire: 1352 Sh: 26
(4) Mecmuatu't Tefasir-İst.: 1979 C: 3 Sh: 372, Ayrıca İbn-i Kesir-Tefsiru'l Kur'ani'l Aziym-Beyrut: 1969 C: 2 Sh: 365.
(5) İmam Ahmed b. Hanbel-El Müsned-İst.: 1401 C: 5 Sh: 390