Fıkıh Köşesi
HARİCİLER - MÜRCİLER
- Ayrıntılar
- Kategori: Fıkıh Köşesi
- Gösterim: 7256
Soru: "- YÖK'ün isteği üzerine; Prof. Dr.Hüseyin Atay, Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk, Prof. Dr. Beyza Bilgin, Prof. Dr. Rami Ayas, Dr. Arif Güneş ve Dr. Hasan Elik isimli öğretim üyeleri, "İslam Gerçeği" ismini verdikleri bir eser hazırlamışlardır. Bu eserde "-İtikadi mezhepleri iki ana kola ayırmak gerekir. Bu iki ana kol, İslam tarihi boyunca mezhepleri etkilemiştir. Bunlar Hariciler, yani ameli imandan sayanlar mezhebi ve Mürcie, yani iman ile ameli ayıranlar mezhebidir" (sh:30) denilmektetidir. (..) İman ile amel arasındaki münasebet hususunda, Ehl-i sünnet'in görüşüne yer verilmemektedir. Ayrıca İmam-ı Azam Ebu Hanife "Mürcie" ilan edilmiştir. (Sh:31) İman ile amel arasındaki münasebetin keyfiyeti açısından; Ehl-i sünnet, Harici ve Mürcie mezhepleri arasında ne gibi farklar vardır?"
CEVAP: Bahsettiğiniz "İslam Gerçeği" isimli eser; YÖK'ün değil, Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreteri'nin isteği üzerine hazırlanmıştır. Eserin yazarlarından Prof. Dr. Hüseyin Atay; bir televizyon programında, bunu itiraf etmiştir. Bu tesbitten sonra sualinize geçebiliriz. Ehl-i Sünnet'e göre imanın rükünleri; kalp ile tasdik ve dil ile ikrardır. İman ile amel birbirinin cüz'ü değildir. İmam-ı Azam Ebu Hanife (rh.a) "El Vasiyye" isimli eserinde: "-Sonra amel imandan, amel de imandan başkadır. Çünkü çoğu zaman mü'minden amel yapma mükellefiyeti kalkabilir. Ancak "Amel kalktığı zaman iman da kalkar" denilmesi caiz değildir. Zira hayız halindeki bir kadından; o hal içerisinde iken, namaz ibadeti kalkar. Böyle bir kadın için iman da kendisinden kalkar diyemeyiz. Yahut kendisine imanı da terketmesi emredilir denilemez. Yine fakire zekat yoktur denilir. Fakat fakire iman gerekli değildir denilemez. Eğer iman, amelden bir parça olsaydı, amelin düştüğü hallerde imanın da düşmesi gerekirdi. Halbuki durum böyle değildir" (1) diyerek, bu inceliği ortaya koymuştur. Muhkem ayet-i kerimelerle ve mütevatir sünnetle sabit olan husus, tevbenin emredilmiş olduğudur. Eğer günah işleyenler (amelleri sebebiyle) imandan çıkmış olsalardı, onlara "tevbe etmeleri" değil, "tecdid-i iman etmeleri" emrolunurdu. İmam-ı Maturidi (rh.a): "-Günah işleyenler; hükmü inkar etmedikleri müddetçe, günahları sebebiyle imandan çıkmazlar. Çünkü haber-i mütevatirle sabit olan husus; şirk koşmak müstesna, büyük günahların tevbe ile bağışlanma ihtimalinin bulunduğudur. Büyüğü bağışlanınca, küçüğünün bağışlanma ihtimal' daha evladır." (2) diyerek, konuya açıklık getirmiştir.
Hariciler: "-İman kalb ile tasdik, dil ile ikrar ve uzuvlarla ameldir" tarifini esas alarak; büyük günah işleyen herkesin kafir olduğunu söylemişlerdir. Onlara göre "Amel olmadığı müddetçe, imanın hiç faydası yoktur. Herhangi bir farzı terkeden veya haramı irtikap eden kimse, kafirdir." Haricilerden Abdullah b. İbad'ın kurduğu "İbadiye" mezhebi, günümüze kadar gelmiştir. Haricilerin ifrat noktasına varan görüşlerine tepki olarak gelişen "Mürcie Mezhebi" tam aksi itikadi tezleri gündeme sokmuştur. Onlara göre "-Asıl olan sadece imandır. İman da ikrardan ibarettir. Kalbi tasdikin bulunup-bulunmadığını bilmek mümkün değildir. Amellerin fazla bir değeri yoktur" (3). Bu görüşü savunan Mürcie mezhebinin mensupları, kendi aralarında ihtilafa düşmüş ve beş ayrı fırkaya ayrılmışlardır. Meselenin özü budur. Birbirimize dua edelim.
(1) İmam-ı Azam Ebu Hanife- Fıkhı Ekber (Aliyyü'l Kari Şerhi) İst: 1981 Sh: 216, Ayrıca Molla Hüseyin b. İskender- El Vasiyye Şerhi- İst: 1992 Sh: 205-206.
(2) İmam-ı Maturidi- Kitabu't Tevhid- Beyrut: 1970 Sh: 329.
(3) İmam-ı Şehristani- El Milel ve'n Nihal- Beyrut: 1395 C: 1 Sh: 139