Fıkıh Köşesi
MÜBAHLARIN EN SEVİMSİZİ: TALÂK
- Ayrıntılar
- Kategori: Fıkıh Köşesi
- Gösterim: 4257
Soru: "Bundan beş yıl önce, görücü usûlü ile evlendim. Aracı olanlar, hanımım olacak kızın çok dindar olduğunu söylemişlerdi. Sonradan öğrendim ki, bizim talip olduğumuz günlerde örtünmüş ve namaz kılmaya başlamış. (...) Biri oğlan, biri kız olmak üzere iki çocuğum oldu. Şimdi hanımımla ve ailesiyle anlaşamıyoruz. Tartışmalarımızın özeti şudur. (...) İtimad ettiğim hocaefendilere, 'Müslüman olduğunu söyleyen, geleneksel biçimde örtünen ve bazı farzları edâ hususunda zaaf gösteren kadını boşamak gerekir mi? Eğer boşamaz ise günâhkâr olur mu?' sualini soruyorum. Çoğu zaman fetva yerine nasihat alıyorum. Kimisi 'günahkâr olur' diyor. Bazı hocaefendiler ise, 'Mübahların en sevimsizi talâktır. Aile reisinin nasihata devam etmesi gerekir' diyorlar. (...) İki çocuk sahibi bir kimse, böyle bir imtihan ile karşı karşıyadır. Fakat ilim ehlinden kalbini mutmain edecek bir cevap alamadığı için ne yapacağını şaşırmış bir durumdadır. (...) Fasıka olan kadını boşamanın hükmü nedir?"
CEVAP: Meseleye geçmeden önce, bir hususa işaret edelim. İslâm Aile Hukuku'nun temelinde; Allahû Teâlâ (cc)'ya iman ve hesap gününü hazırlanma gayreti vardır. Dürri'l Muhtar'da, "Hz. Adem (as) devrinden itibaren meşrû olan ve cennette de devam edecek olan ibadetin nikâh olduğu" belirtilmektedir. Nikâh, aynı zamanda imana dayanan bir muameledir. İbn-i Abidin, "Nikâh bir vecihle ibadet, bir vecihle muameledir. Nikâh ile cihad; Müslümanın ve İslâm'ın vücûd bulmasına sebeb olmakta müşterektir. (...) Müslüman ferdlerin nikâh ile çoğalması, cihad ile çoğalmasından kat kat fazladır"(1) diyerek, bir inceliğe işaret etmektedir. Aile reisinin görevi; temkin, sabır ve mülâyemetle meseleleri çözmeye gayret etmektir. Ayrıca Resûl-i Ekrem (sav)'in, "Kadınlar hususunda Allahû Teâlâ (cc)'dan sakınınız. Zira siz onları Allah (cc)'dan emanet olarak almışsınızdır"(2) mealindeki ikazını unutmamak şarttır. Bu girişten sonra, meseleye geçebiliriz.
Aile reisi; nikâh sebebiyle ortaya çıkan dünyevi ve uhrevi maslahatların ortadan kalktığını gördüğü zaman, önce "niçin bu noktaya gelindiğini" araştırmak zorundadırlar. Bu araştırma esnasında; aile reisi ile hanımı, birbirlerini suçlamak yerine, "Nerede hata ediyoruz?" sualine cevap ararlarsa, hikmete uygun davranmış olurlar. Zira Resûl-i Ekrem (sav)'in, "Allahû Teâlâ (cc)'nın katında mübahların en sevimsizi talâktır"(3) buyurduğu sabittir. Dolayısıyle aile hayatını devam ettirebilmek için, meşrû bütün tedbirlere başvurmak vaciptir. Hanefi fukahâsı, boşanma (talâk) sebeblerini şu şekilde ifade etmiştir: Eşlerin birbirlerinden nefret etmeleri, cinsi acziyet sebebiyle vazifelerini yerine getirememeleri, fuhuşla irtikap, şiddetli geçimsizlik ve bütün ikazlara rağmen Allahû Teâlâ (cc)'nın emirlerini terk etmekte ısrar etmek.(4)
Çevrenizde bulunan ilim ehline; "Müslüman olduğunu söyleyen, geleneksel biçimde örtünen ve bazı farzları edâ hususunda zaaf gösteren kadını boşamak gerekir mi? Eğer boşamaz ise günâhkâr olur mu?" sualini sorduğunuzu ve değişik cevaplar aldığınızı belirtiyorsunuz. Bunun sebebi şudur: Aile hayatının ıslâhına vesile olup devamını sağlamak, talâkı (boşamayı) tavsiye etmekten daha evlâdır. Zira ailenin ifsadına sebeb olmak, büyük günahlardandır.(5) İlim ehlinin; ailenin ıslâhı için bütün imkânların değerlendirilmesini tavsiye etmesi, hikmete uygundur. Meselenin bir diğer boyutu da şudur: Talâk (boşama) için; meşrû sebeblerinin bulunması halinde dahi, aile reisi (erkek) muhayyerdir. Zira bu sebebleri ortadan kaldırmak için, elinden gelen gayreti sarfetmesi müstehaptır. Elbette bunun için de zamana ihtiyacı vardır. Nitekim Feteva-ı Hindiyye'de, "Bir kimse; fâsıka olan (haram işleyen, farzı terkeden) karısını, bu kötülüklerden vazgeçiremez ise, onu boşaması gerekmez. Bu sebeble günahkâr da olmaz. Gunye'de de böyledir"(6) hükmüne yer verilmiştir. Bu fetvada; aile reisinin, "emr-i bi'l marûf ve nehy-i ani'l münker"e devam etmesi gerektiğine işaret vardır. Size tavsiyem şudur: Geleneksel olarak nitelendirdiğiniz hanımınıza İslâm'ı öğretiniz ve nasihat ediniz. Mülâyemetle ve sabırla, insanın yaratılış hikmetini izah ediniz. Ayrıca "zerre miktarı hayrın da, zerre miktarı şerrin de hesabının sorulacağı günün" önemini hatırlatınız. İhlâsla yapılan ibadetlerin faziletini ve ihsan haline riayetin ebedi bir saadete vesile olacağını tekrar tekrar anlatınız. Kalben mutmain oluncaya kadar, sabırla ve azimle ailenizi ateşten koruyacak tedbirlere başvurunuz. Meselenin özü budur. Allahû Teâlâ (cc) cümlemizi; ailesini ateşten koruyabilen muttaki kullarından eylesin. Birbirimize dua edelim.
(1) İbn-i Abidin- Reddü'l Muhtar Ale'd Dürri'l Muhtar- İst: 1983, C: 5, Sh: 247.
(2) Sünen-i Ebu Davud- İst: 1401, C: 2, Sh: 455 vd., Had. No:1905.
(3) Sünen-i İbn-i Mace- İst: 1401, C: 1, Sh: 650, Had.No: 2018, K. Talak:1.
(4) İbn-i Hümam- Fethû'l Kadir- Beyrut: 1316, C: 3, Sh: 21 vd; ayrıca İbn-i Abidin- age, C: 6, Sh: 147 vd.
(5) İmam Ahmed b. Hanbel- El Müsned- İst: 1401, C: 2, Sh: 397.
(6) Şeyh Nizamüddin ve Heyet- El Feteva-ı Hindiyye- Beyrut: 1400, C: 5, Sh: 372