Emanet ve Ehliyet
249 BİR VELİ, ASLÂ BİR NEBİ'NİN DERECESİNE ULAŞAMAZ:
- Ayrıntılar
- Kategori: Emanet ve Ehliyet
- Gösterim: 3360
250 Ehliyet sahibi olduğu sürece bülûğ çağına ermiş bir insan; kendisinden emir ve nehiylerin sakıt olacağı bir mevkie ulaşamaz. Kur'ân-ı Kerîm'de: "Sana yakîn (ölüm) gelinceye kadar Rabbine ibadet et..."(239) hükmü beyan buyurulmuştur. Ehl-i Sünnetin müctehid imamlarına göre; teklîf-i ilahîden maksad imtihandır. Dolayısıyla kuldan hiçbir suretle teklifler düşmez.(240) Alemlere rahmet olarak gönderildiği kat'i nass'la sabit olan Resûl-i Ekrem (sav)'in ibadetler hususundaki titizliği, tevatür derecesindeki haberlerle sabittir. Ehl-i Bid'at'tan bir zümre (İbahi'ler) "Bir kul son derece Allah'a muhabbet makamına erişip, kalbi gafletten temizlenirse, zahiri ibadetlerin düşeceği" iddiasını ortaya atmışlardır. İbn-i Abidin: "İbn-i Kemâl'in risalesinde zikredilmiştir ki; tasavvuf davasında bulunanlardan bazısı, yüksek bir dereceye vasıl olduğunu, kendisinden ibadet ve taatın düştüğünü ve kendisine bütün günahları işlemenin helal olduğunu iddia eder. Böyle bir kimsenin öldürülmesinin vacip olmasında şüphe yoktur. Çünkü bunun dine zararı pek büyüktür. Böyle bir davada bulunmakla her şeyi mübah kılan kimse kapanmayan bir kapı açmış olur ve bu kimsenin zararı haramların mübah olduğuna inanan kimsenin (İbahi'lerin) zararından daha büyüktür. Çünkü haramların mübah olduğuna inanan kimse küfrünün meydana çıkacağından korkarak bu sapık fikrini söylemekten çekinir. Bu kimse ise ibadet ve taatın, haram ve helâlın dinde kendi derecesine ulaşamayan kimselere mahsus olduğunu iddia edip bütün faasıkları "kendisi gibi yüksek mertebeye ulaştıklarını" iddiaya davet eder"(241) buyurarak, ehl-i bid'at tasavvufçular arasında da, bu sapık anlayışın bulunduğunu kaydetmektedir.