Emanet ve Ehliyet
KADI TAYİNİNİN HÜKMÜ
- Ayrıntılar
- Kategori: Emanet ve Ehliyet
- Gösterim: 3275
1830 Resûl-i Ekrem (sav)'in fethedilen beldelere Vâli ve Kadı tayin ettiğini daha önce zikretmiştik!..(107) Hanefi fûkahası; kazâ makamına (Kadılık görevine) herhangi bir kimseyi tayin etmek "Ulû'lemr'e" âit bir yetkidir" hükmünde müttefiktir.(108) Esasen insanların hallerine (yakından) vâkıf olan ve mes'ûliyeti yüklenen kendisinden kadı olmasını taleb eder. O (Abdullah b. Vehb) bu teklifi kabul etmez ve cinnet getirmiş gibi yaparak yanına gelen kimselerin yüzünü tırmalar ve elbiselerini yırtar. Dostlarından kûfe'li bir zat gelir ve kendisine: "Yâ Abdullah!.. Sen kazâ makamını kabul edip, Adâletle hükmetseydin daha hayırlı olurdun" deyince Abdullah b. Vehb (ra) ona: "-Senin aklın bu kadar mı? Sen Allah'ın Resûlü'nün "-Hâkimler hükümdarlarla, alimler ise peygamberlerle haşrolacaklardır" buyurduğunu duymadın mı?(109) cevabını verir. Dikkat edilirse; kazâ makamına (Kadılık görevine) getirilen kimsenin icraatinden Ulû'lemr'de (bir dereceye kadar) mesûldür. Hz. Ömer (ra) Şam vilâyetinde görev yapan Vâli Hz. Ebû Ubeyde b. Cerrah'a kadı tâyin etme yetkisi vermiştir. Ayrıca Muaz b. Cebel (ra)'e, kadı tâyin etme yetkisi verirken: "Takvâ sâhibi; sâlih kimseler arasından, âlim olanları kadı tayin et!.." diyerek tavsiyede bulunmuştur. Sonuç olarak; bir kimseyi, Kazâ makamına (kadılığa) ya "Ulû'lemr" bizzat tâyin eder veya yetki verdiği kimse tarafından tâyin olunur.