Emanet ve Ehliyet
KADI'LARIN GÖREVİ
- Ayrıntılar
- Kategori: Emanet ve Ehliyet
- Gösterim: 3665
Birincisi: Kur'ân, Sünnet ve İslâm fıkhının diğer kaynaklarını kânun olarak uygulamak zorundadır. Kat'iyyen hevâ ve hevesine tâbi olamaz.
İkincisi: Yetimlerin, mecnunların, küçüklerin, mahcur ve sefihlerin mallarını korumak (Kayyımlık).
Üçüncüsü: Velîleri bulunmayan yetim kızları ve erkekleri, kefâet hükümlerine riâyet ederek evlendirmek, onların ihtiyaçlarını karşılamak.
Dördüncüsü: Vakıfların işlerini tâkip etmek.
Beşincisi: Vasiyetleri yerine getirmek.
Altıncısı: Sünnete uygun şekilde her türlü ihtilâfı çözmek, davalara bakmak ve hak sahiplerine haklarını vermek. Kısaca had cezalarının dışındaki İslâmi hükümleri de icrâ etmek.
Yedincisi: Nafaka işlerini, şer'i hududlara göre çözüme kavuşturmak!.. Boşanma sonucu meydana gelen boşlukta; çocukların telef olmaması için, "Hıdâne" vazifesini anne veya babadan birine vermek.
1832 Kaza makamına (Kadılık Görevine) getirilen kimse hüküm verirken; herhangi bir müdahale olsa bile, Kur'ân ve sünnet'in hükümlerine kat'i olarak uymak zorundadır.(112) Kadı'nın Kur'an, sünnet ve icmâ'ya aykırı olarak verdiği hüküm derhal bozulur.(113) Fetevâ-ı Hindiyye'de "Kadı için esas olan; Allahû Teâla (cc)'nın kitabında bulunanla hükmetmektir. Bu sebeble Kur'ân'da bulunan nâsih ve mensûh olan ayetleri iyi bilmesi gerekir. Nasih olan Âyet-i Kerîmelerin; muhkemini, müteşâbihini ve kıraat sebebiyle te'vilinde olan ihtilâfları kavraması şarttır. Eğer vereceği hükmü Allahû Teâla (cc)'nın kitabında bulamazsa; Resûl-i Ekrem (sav)'in sünnetiyle hükmetmesi gerekir. Bu sebeble; sünnet'in de nasih ve mensûhunu iyi bilmesi icabeder. Hadislerde ihtilâfa düşerse en sağlamını (Mütevâtir veya meşhuru) alır ve onunla ictihad eder. Kadı'nın hadis-i şeriflerin mütevâtir ve meşhur olanları bilmesi, haber-i vâhid'i tanıması gerekir. Bunun dışında râvilerin mertebelerini dikkate alması; adil ve âlim olanları, dört halife ve dört Abdullah'tan gelenleri ve diğerlerini bilmesi lâzımdır. Eğer bir hâdise zuhûr eder; onun hakkında Kur'ân ve Sünnette hiçbir şey bulamaz ise; kadı, Sahabe-i Kiram'ın üzerinde icma ettikleri görüşe göre hükmeder. Çünkü Sahabe-i Kiram'ın icmâ'ı ile amel etmek vâciptir. Şayet o meselede Sahabe-i Kiram ihtilâf etmişse durum şudur: Eğer kadı ictihad ehli ise; bu sahabelerden bazılarının kavlini tercih eder, Müctehid değilse onlara muhalif olarak hükmedemez. Çünkü her ne kadar sahabe İhtilâf etmişse de; hiç birisi bâtıl ile ictihad etmemiştir. Hassaf: "Gerçekten sahabilerin ihtilâfı, ictihad için birer delildir" buyurmuştur. Sahabelerin üzerinde icmâ eylediği bir hükme; tabiûndan birisi muhalefet ederse, onun muhâlefetine itibar olunmaz. Bu durumda kadı; sahabe'nin icmai'nın hilâfına hüküm verirse, o hüküm batıldır, geçersizdir. Sahabi devrine yetişmiş fetvâ hususunda onlarla karşılaşmış (Kadı Sureyh ve Şa'bi gibi) alimlerin muhâlefeti de, icmâyı bozmaz. Eğer hüküm Ebû Hanife (rha) gibi, tabiûndan bazısından gelir ve o hususta başka da nakil bulunmazsa, bunda iki rivâyet vardır. Bu birisinde İmam-ı Azam Ebû Hanife "-Ben onları (Tabiûnu) taklid etmem" buyurmuştur. Zahiru'l mezheb'de budur. Nevâdir'in rivâyetinde ise; "-O kimse, Sahabe-i Kiram zamanında fetva vermiş ve ictihad'da bulunmuşsa (Kadı Şureyh, Meşruk b. Ecdâ ve bunun gibi) o zaman ben onları taklid ederim" buyurmuştur. Eğer kadı ictihad ehli değilse; kendisinden istenilen hükmü bir müctehid'den alır, ilimsiz hüküm vermez, sormaktan da utanmaz"(114) hükmü kayıtlıdır.
1833 Resûl-i Ekrem (sav)'in: "İctihadı ile hükmeden kadı isâbet ederse iki ecir vardır. İctihadı ile hükmedib hata ederse bir ecir (sevab) alır"(115) buyurduğu bilinmektedir. Diğer bir rivâyette; "İctihad eder ve isâbet edersen on sevab mükâfat alırsın. Bütün gayretine rağmen hata edersen bir sevap alırsın"(116) buyurduğu beyan edilmiştir. Şüphesiz ki bu; ictihad yapabilme kudretinde olan kadı (Hâkim) ile ilgili bir hadisedir. Bir kimsenin "müctehid" olabilmesi için; bir-çok vasfı elde etmesi gerekir. Bu konu üzerinde daha önce durmuştuk!..(117)