Surre-i Hümâyûn-Kutlu yolculuğun 5 asırlık hikayesi

4528İstanbul’dan Hicaz’a görkemli bir köprü

Kelime olarak ‘akçe kesesi’ anlamına gelen surre, yaygın olarak her sene belirli bir zamanda belirli bir yere ya da kimseye gönderilen para anlamına geliyor. Ancak kelime asıl şöhretli anlamını, Mekke ve Medine’ye ve bu şehirlerin yönetici ve ahalisine gönderilen para ve eşyadan oluşan hediyelerle kazanmış. Öyle ki o kutlu beldeye hediyelerin gönderilme işlemi, Hz. Peygamber’e (s.a.v.) ve Hicaz’a duyulan derin muhabbetten

dolayı, beş asrı aşkın bir zaman diliminde her yıl birbirinden görkemli merasim ve şölene dönüşmüş, köklü bir gelenek halini almış. Böylece artık ‘surre’ ve surreyi götüren heyet anlamındaki ‘surre alayı’ dendiğinde, kutsal topraklara duyulan özlem, Hz. Peygamber’e  (s.a.v.) duyulan büyük aşk ve O’nun soyundan olanlara gösterilen hürmet akla geliyor.

Tarihi kayıtlar, Osmanlı’da ilk surrenin Edirne’den 1389 yılında gönderildiğini gösteriyor. Bu köklü gelenek, 529 yıl sürmüş ve İstanbul’dan son surre alayı 1918’de gönderilmiş. Cumhuriyet döneminde uzun süre unutulup yok sayılmış ve tarihin tozlu raflarına terk edilmiş beş asırlık bu köklü geleneği, birkaç paragrafta özetlemeye çalıştığımızda, tadımlık şu bilgileri sıralamak mümkün.

Surre alayı karadan binek hayvanlar üzerinde yapıldığı zamanlarda Recep ayının 12’sinde yola çıkarmış. Hac yolculuğunun 1864’ten sonra denizyoluyla yapıldığı yıllarda ise surre alayı Þaban’ın 15’inde uğurlanırmış İstanbul’dan. Alaya başkanlık etmek üzere tayin edilen ‘surre emini’nin nezaretinde bütün hazırlıklarını gerçekleştiren alay, sarayın avlusunda padişahın hazır bulunduğu görkemli bir törenle uğurlanırmış.

7137Bu törende surre emini, padişahtan Mekke emirine yazılmış ‘name-i hümayun’u teslim alırmış. Bunun yanı sıra Mekke ve Medine yöneticilerine, Hz. Peygamber’in  (s.a.v.) sülalesine, Mescid-i Haram ve Mescid-i Nebevi’nin hizmetkârlarına ve bu iki şehrin yoksullarına gönderilen hediyeler ve paralar, bunlar için özel yapılmış meşin çantalara konulup teslim alınır, bunları taşıyacak deve ve katırlara yüklenirmiş. Bu hediyelerin içinde, devletin gönderdiklerinin yanı sıra sarayın ileri gelenlerinin ve hali vakti yerinde olanların hediyeleri de yer alır, para ve hediyelerin kimden alındığı ve Hicaz’da kime gideceği detaylı bir şekilde kaydedilirmiş.

1323’te giden alayın surre emininin oğlu tarafından kaleme alınmış bir hatırat, Hicaz’a gönderilen meblağın yekûnü hakkında tahminlerinizi şaşırtabilir. Çünkü hatıratın sahibi, o yıl sadece devlet tarafından gönderilen miktarın 232 keseden oluştuğunu ve her birinin içinde biner altın bulunduğunu belirtiyor ve toplamda 2 milyon 630 binden fazla altının olduğunu kaydediyor. Bunun yanı sıra kıymeti yüksek pek çok hediye de bulunurmuş surre içinde.

Mescid-i Haram ve Mescid-i Nebevi için dokunmuş ipek halılar, seccadeler, avizeler, şamdanlar, paha biçilmez elyazma mushaf-ı şerifler, ebru ve tezhiplerle süslenmiş hat levhalar, Mekke emirleri için hazırlanmış ve kıymetli taşlarla süslenmiş kıyafetler ve eşyalar bunlardan bazıları. Tabii ki bütün bu yüklerin ve hacı adaylarının bulunduğu büyük kervanın en önünde ‘mahmil-i şerif’ olurmuş. Surre alayının en belirgin nişanesi olan mahmil-i şerif, adını ve anlamını, Peygamberimizin (s.a.v.) levazımını taşıyan deveye verilen ‘mahmel’ isminden almış. Kıymetli ve renkli kumaşlardan dikilen ve simli iplerle nakışlanıp bezenen mahmil-i şerifte, o yılki hacda değiştirilecek, Bursa’da saf ipekten dokunmuş ve yazıları ünlü hattatlar tarafından işlenmiş Kâbe örtüsü bulunurmuş.

Bir çekdiri ile Hicaz topraklarının başladığı yer olarak kabul edilen Üsküdar’a geçen surre alayı, binlerce İstanbullunun olduğu büyük bir kalabalık tarafından iskelede karşılanır, gözyaşları içinde getirilen tekbirler ve edilen dualar eşliğinde Ayrılık Çeşmesi’ne kadar uğurlanırmış. Denizyoluyla giden surre alayı ise yine bu yolculuğun başlangıcı olduğu için adını buradan alan Harem İskelesi’nden uğurlanırmış.

Þam’a varan alay, yine Osmanlı toprakları içinde bulunan Kahire’den gelen ‘surre-i mısri’ ile Ramazan sonunda birleşirmiş. Surreler Ramazan Bayramı’ndan hemen sonra, Afrika, Asya ve Avrupa kıtalarından gelen binlerce hacı adayının da içinde olduğu büyük kervanlarla birlikte Medine’ye doğru yola çıkarmış. Medine’de görkemli bir törenle karşılanan süurre alayı, son durağı Mekke’ye yönelir ve burada Mekke emirinin hazır bulunduğu bir törenle karşılanırmış. Hediyeler ve gönderilen altınlar, sahiplerine teslim edilir, vefat ya da başka nedenlerleteslim edilemeyen emanetler yine güvenli bir şekilde yine surre alayı ile İstanbul’a geri getirilirmiş.



Zaman-Pazar

Telif Hakkı © 2025 Open Source Matters. Tüm Hakları Saklıdır.
Joomla!, GNU Genel Kamu Lisansı altında dağıtılan özgür bir yazılımdır.