Paylaşılamayan ibadethane: Babür Camii

Yerleşik inançları ve değerleri kendi inancı adına yok etme eylemi, potansiyel olarak her dinin ve düşüncenin inananlarına yöneltilebilecek bir suçlamadır. Tarihin belli dönemlerinde her dinden ve her düşünceden insanların, kitlesel veya bireysel olarak toprakta, anıtta ve değerde hak iddiasında bulunarak kimi çatışmalar, yağmalar, tahrifat ve tahribatlar yapmış veya yapabilecek olduğunu ileri sürmek her halde çok yanlış olmayacaktır.

Meşruiyetini kendi kutsalından alarak, ötekine farklı biçim ve gerekçelerle saldırılara, tarihin farklı dönemlerinde ve pek çok yerde rastlamak mümkündür. Ancak bu suçlamaların hedefinde, genellikle dinsel şiddetin kimliğiyle özdeş hale getirildiği Müslümanlar yer almaktadır. Bu durumun en ilgi çekici örneklerinden biri Babür Camiidir. Yaygın kanaatin aksine, bu örnekte, mabet Hindular tarafından yıkılmaktadır.

Güney Hindistan'da otuz milyon civarında Müslüman'ın yaşadığı Utar Pradeş bölgesindeki Ayota'da bulunan Babür Camii, Hindistan'ın ilk Moğol imparatoru Babür Şah'ın isteğiyle 1527'de inşa edilmiştir. Caminin girişinde iki taş tablet üzerinde Fars dilinde, Mir Baki tarafından Babür Şahın emriyle yapıldığına ilişkin bir yazıt bulunmaktadır. Babür Camii bölgenin en büyük camiidir. Büyüklüğüne ve ününe rağmen, cami olarak, Müslümanlar tarafından çok fazla kullanılamamıştır[2].

18.yüzyılın sonuna doğru bir Cizvit papazının bir notundan yola çıkılarak, Babür Camii'nin dışındaki küçük bir platformun Hindu inancına göre, tanrı Ram'ın doğduğu yer olduğuna ilişkin bir yorum yapılmaktadır. Buna sonraki yıllarda başka yorumların eklenmesi, burada bir tapınak olduğu ve caminin yıkılan tapınağın üstüne inşa edildiği iddiasını doğurmuştur[3]. 1885'te bir Hindu rahibinin Caminin dışındaki platformda bir tapınak inşa etmek istemesinin engellendiğine ilişkin başka bir rivayet anlaşmazlığa yol açarak, 1890'da Hinduların camiye saldırmasına zemin hazırlamıştır. Bu saldırıda cami büyük hasara uğramıştır.

Hindistan İngiliz egemenliği altındayken Babür Camii, her iki tarafın ibadetine açılmıştır. Ancak daha sonra taraflar arasında yaşanan çatışmalar Camii'nin Hinduların ibadetine kapatılmasıyla sonuçlanmıştır(1905–1913). 1934'te Camiye Hindular tarafından yeni bir saldırıda bulunulmuştur. Bu saldırıda cami yine zarar görmüş ve bir duvarı yıkılmıştır. İngiliz işgalinden 1940'lı yıllara kadar Babür Camii, Hindularca "doğum yeri" olarak anılmaktadır. Bu adlandırma, anlaşmazlıkların kökenine ve iddiaların gelişim sürecine ilişkin ipuçları barındırmaktadır. Yukarıdaki yorumdan esinlenilerek kullanılmaya başlandığı iddia edilmemekle birlikte, çünkü çalışmamızda böyle bir bilgiye rastlanmamıştır. Neticede, "doğum yeri"nden Hindu inancındaki tanrı Ram'ın doğduğu yer kastedilmektedir.

Karen D. Vitelli, dönemin belgelerinin, Ram'ın doğum yerinin Ayota'da bulunduğunu gösteren bir tapınaktan bahsetmediğine dikkat çekerek, şöyle devam ediyor. "Babür Camii'ne yer açmak için yok edilmesi şöyle dursun, kasaba Hindu tanrısı Şiva'ya tapınma kültüne sahip olsa da, Ram'a tapınan çok sayıda insanın, 18.yüzyıla kadar Ayota'ya yerleşmeye başlaması bile söz konusu değil" [4].

6 Aralık 1992'de, Hint milliyetçilerinden oluşan gruplar, Ram tapınağının yıkılarak yerine yapıldığını iddia ettikleri Babür Camii'ni yıktılar. Amaçlarının, yıkılan caminin yerine tapınağı inşa ederek "tarihi adaletsizliği" gidermek olduğu ileri sürülmektedir. Caminin yıkılmasından sonra, çıkan çatışmalarda çoğu Müslüman olmak üzere iki binden fazla insanın öldüğü bilinmektedir.

Caminin yıkılmasından sonra çatışmaların dindirilmesi ve anlaşmazlıkların giderilmesi amacıyla Hindistan hükümetince arkeolojik inceleme yaptırılmış; ancak sonuçları uzun bir süre sürüncemede bırakılmıştır. Ayrıca bu çalışmaları üstlenen arkeologların tarafsızlığından ve bilimsel çalışma ahlakından kuşku duyulması, iddialar arasında yer almaktadır. Sonradan yapılan açıklamalar ve söz konusu yerin tapınak olduğuna kanıt olarak sunulan bulguların çeşitli tutarsızlıklar içermesi buna örnek gösterilmektedir. Bunlarla ilgili inceleme başka bir çalışmaya bırakılmıştır.

Mimari Özellikleri

Kavisli sütun kubbe biçimi, kemer ve minareleriyle, İran ve İslam mimarisinin Hint mimarisiyle karışarak kendine özgü bir mimari stil oluşturduğu görülmektedir. Daha doğrusu, Hint mimarisinin İslam mimarisinin normlarına adaptasyonu, burada yeni bir mimari tarzı meydana getirmektedir. Babür Camii'nin, bitki demeti ve nilüfer desenli süslemeleri Begumpur Cuma Camii'ni andırmaktadır. Bunun nedenlerinden biri tezyinat ustalarının aynı ekolden, yani Hintli olma olasılığıdır. Buradaki mimari stil ise Jaunpur mimari ekolünden izler taşımaktadır. Dolayısıyla bu dönem mimarisinde henüz yoğun bir Moğol etkisinden söz edilememektedir. Bu durum, 17.yüzyıldaki Moğol mimarisinin etkisine kadar devam etmektedir. Moğol mimarisinin en tipik örneği ise Taç Mahal'dir. Ayrıca, İran ve İslam mimarisinin etkisine rağmen Babür Camii'ne minare yapılmamıştır. En azından ulaşabildiğimiz kaynaklarda böyle bir bilgiye yer verilmemektedir.

Babür Camii'nin yapımında yer alan ustalar daha çok Hintlilerden oluşmuş olması çok muhtemeldir. Çünkü bazı mimari planlarda yerel iklim koşullarına ve gereksinimlere daha uygun düşen değişiklikler yapılmaktadır. Babür Camii'nin serinletici etki yaratan mimari tasarımının çevresel koşulların gözetildiğine örnek gösterilmesi çok yanlış olmaz. Bu durum, yerel mimarinin, ustalığın ve deneyimlerin Cami inşasına yansıdığını göstermektedir. Yani, söz konusu dönem itibariyle Hindistan'da farklı mimari tarzlar ve bu tarzlarda pek çok eser bulunmaktadır. Cami, medrese ve türbelerin –her birinin- kendine özgü bir mimarisi vardır. Ancak, Babür Camii'nde başlıca etkiye sahip mimari, Tuğlak mimarisidir.

Babür Camii, ortada bir büyük kubbe, her iki yanında bulunan daha küçük iki kubbeyle örtülüdür. Kubbeler, yükseklik etkisini artırmak amacıyla kavislendirilmiş sütunlar üzerinde durmaktadır. Yapı birbirine paralel iki büyük duvarla çevrilidir. Bu duvarlarda Camiinin hem aydınlatma hem havalandırma açısından önemli işleve sahip altı büyük penceresi yer almaktadır.

Bu mimari tarzlarda taş, bir yapı malzemesi olarak önemli bir yere sahiptir. Babür Camii'nin duvarları dikdörtgen biçimli büyük kumtaşı bloklarından, kubbeler fırınlanmış ince küçük tuğlalardan örülmüştür. Her iki kısımda da harç olarak, kalın bir tabaka kireçli kum ve işlenmemiş kumun karışımından yararlanılmaktadır.

Camii'nin plan ve mimarisinde, insanda derin bir etki bırakan iki ilgi çekici özellik şunlardır: Birincisi, serinletici etki yaratan doğal havalandırma tekniğidir. Hindistan'ın nemli ve sıcak iklimi hatırlanacak olursa bu sistemin önemi ve değeri dikkate değerdir. İkincisi, Cami'de yapılacak bir konuşmanın, caminin her yerinden rahatça işitilebilmesinin amaçlandığı eşsiz akustik tekniğidir. Eşsizliği pek çok kubbeli yapıda bulunan akustik etkinin bu yapıda gözlemcide hayrete düşürücü bir etki yaratmasından kaynaklanmaktadır. Yapının mimarisi incelendiğinde ise bu akustik özelliğin mihrap duvarında ve diğer duvarlarda bulunan oyukların bir tür rezonans işlevi görmesinden kaynaklandığı anlaşılmaktadır. Duvarların yapımında kullanılan kumtaşının da bu sisteme katkı sağlayan bir özelliğe sahip olduğu ileri sürülmektedir. Babür Camii"nin başta farklı mimari stili olmak üzere, bu özellikleriyle Hindistan'daki camiler arasında bir ilk olduğu kabul edilmektedir.

Sonuç

Babür Camiinin tarihi ve konumu üzerinde özü itibariyle dinsel, sosyal ve tarihsel; ancak nedenleri ve sonuçları açısından politik bir tartışma yürütülmektedir. Tartışmanın konusu, daha önce caminin yerinde bulunduğu ileri sürülen tapınağın yıkılması ya da dönüştürülmesiyle, yerine caminin yapılmış olmasıdır. Caminin yıkılmasıyla başka bir boyut kazanan bu sürecin temelinde, bu arazinin aidiyeti ve kutsiyeti üzerindeki anlaşmazlıklar yer almaktadır. Bu dinsel ve kültürel bağlılığın araç olduğu ilgili tartışmalar Hindular ve Müslümanlar arasında ciddi şiddet olaylarına neden oldu.

Müslümanlar ve Hindular arasındaki bu anlaşmazlık, "Ayota Anlaşmazlığı" olarak adlandırılmaktadır. Ayota üzerinde anlaşmazlık olan bu yerin bulunduğu bölgenin adıdır. Hinduların caminin arsası üzerinde hak talepleri bulunmaktadır. Hinduların iddiası, caminin "kökensel bağlılık" ve "dinsel sevgi" gösterdikleri tapınağın yerine inşa edilmiş olmasıdır. Yani, paylaşılamayan Babür Camii'nin inşa edildiği topraktır[5]. Çünkü Müslümanlar, doğal olarak Cami'nin yeniden yapılmasını, Hindular ise iddialarının gereği olarak Ram tapınağının yapılmasını istemektedirler.

Eğer insanın eserleri ve ürettiği tüm değerler, insanın zamanda varlığının bir nedeni olarak düşünülecek olursa; dinsel, düşünsel ve etnik kimliği ne olursa olsun, anıtı, eseri imar etmek imha etmekten daha kolay değildir, ama kuşkusuz daha değerlidir. Hinduların, Müslümanların ya da başka dinlerden, düşüncelerden, etnik gruplardan insanların kitlesel ve ya bireysel olarak, anıtı tahrip ve tahrif etmeye dönük eylemlerini, belge ve gerekçeleriyle tespit edebilmek bile, ancak tarihe ilişkin diğer disiplinlerin eşgüdümlü ve etik çalışmalarıyla ortaya konabilecek güç bir iştir.

Dolayısıyla, her hangi bir dinsel, düşünsel, etnik kimliği, yerleşik inançlara ve onların anıtlarına "düşman" ilan etmek, hem alanı, hem zamanı, hem de işe koşulacak disiplinlerin sayısı bakımından çok daha kapsamlı ve çok daha zor bir çalışmayı gerektirmektedir. Aksi takdirde, çoğu zaman dinsel ve etnik farklılığın belli amaçlarla bir tür çatışma aracı olarak kullanıldığı "önyargıyla ve kısa yoldan" varılacak sonuçlar kuralı değil, istisnayı öne çıkaran, bu nedenle de yanlı ve sınırlı sonuçlar olarak kalacaktır.

Muhsin Korkut-Dünya Bülteni / Tarih Servisi

 

[1] Bu yazının hazırlanmasında yararlanılan başlıca kaynaklar şunlardır: "Signs Of Violence", Finbarr Barry Flood, Australian And New Zealand Journal of Art, s.20–53; Archaeological Ethics, Karen D. Vitelli, s.103–107; "Babri Mosque", Wikipedia, The Free Encyclopedia.

[2] "Babri Mosque", Wikipedia, The Free Encyclopedia.

[3] Archaeological Ethics, Karen D. Vitelli, s.103–107.

[4] Archaeological Ethics, Karen D. Vitelli, s.103–107.

[5] "Babri Mosque", Wikipedia, The Free Encyclopedia.

 

Telif Hakkı © 2025 Open Source Matters. Tüm Hakları Saklıdır.
Joomla!, GNU Genel Kamu Lisansı altında dağıtılan özgür bir yazılımdır.