Bir semte adını veren Kırkçeşmeler

 

Bir semte adını vermiş bu sıra çeşmeler, Saraçhane’den Unkapanı’na doğru giderken Bozdoğan Kemeri’nin ayağında bulunan Gazanfer Ağa Medresesi’nin (medrese, bugün Karikatür Müzesi olarak faaliyettedir) aşağısında yol üstünde idi. 

Kırkçeşme su tesislerinin, ilk oluşumları geç Roma dönemine kadar uzansa da Kazım Çeçen, bu muazzam suyolu tesisinin tamamıyla Osmanlı mimarisinin örneklerinden biri olarak kabul edilmesi gerektiğine dikkat çeker. Yapımına 1554 yılında başlanılan ve 1563’te bitirilen Kırkçeşme suyolu, Kanuni Sultan Süleyman’ın emriyle Mimar Sinan tarafından inşa edilmiştir. Suyolu, kaynağını Belgrad Ormanlarından alarak Eyüp ilçesi ile suriçi bölgesinin su ihtiyacını karşılamış, bir kolu da konu ettiğimiz sıralı çeşmelere akıtılmıştır. Bu çeşmeler ve civarı ise “Kırkçeşme” adıyla anılmıştır.

Yolun hizasında olmayıp bir parça çukurda kalan çeşmeler, sıralı dört adet çeşmeden oluşmaktaydı. Çeşmelerden birinin ayna taşında karşılıklı birbirine bakan iki tavuskuşu figürünün -ki bu figür, Bizans sanatında sıklıkla kullanılmıştır- bulunması sebebiyle çeşmenin, Bizans eseri olduğu şeklinde bir görüş ortaya atılmışsa da Semavi Eyice ve İ. Hakkı Konyalı, çeşmenin Osmanlı mimarisinin ürünü olduğu konusunda hemfikirdirler.

Muhtemelen tavuskuşu kabartmaları bir başka yerden nakil edilerek “muhafaza” maksadıyla çeşmeye yerleştirilmiştir. Bu çeşmedeki süslemenin dışında diğer üç çeşmede de kitabe veya herhangi bir motif mevcut değildir. Fotoğraflarından anlaşıldığı kadarıyla, tavuskuşu motifli çeşmenin hemen yanı başındaki çeşmenin de orta kısmında çok açık görülemeyen bazı süslemelerin yer aldığı fark edilmektedir.
1940’lı yıllarda H. Prost’un Atatürk Bulvarı’nın açılmasına dair projesinin hayata geçirilmesiyle birlikte yol üzerindeki tarihi yapıların da akıbeti kesinlik kazanmıştır. Ya tamamen yıkılıp yok olmuşlar ya da başka bir yerde kurulmak üzere nakillerine karar verilmiştir. Kırkçeşmeler’in de yıkımından evvel tüm parçalarının numaralandırılarak başka bir bölgeye taşınmasına onay verilmesine rağmen tasarı gerçekleştirilememiş ve çeşmeler bulvarın ortasında kaldığı gerekçesiyle yıkılmıştır.

kirkcesme-yarin.jpg

Eyice’den, sıralı çeşmelerden geriye sadece tavuskuşu kabartmalı taş parçasının kaldığını bu parçanın da Ayasofya’ya taşınarak dış holün bir duvarına monte edilmek suretiyle koruma altın alındığını öğrenmekteyiz. 6. yüzyıla ait olduğu düşünülen taş parçası, halen Aya İrini Müzesi depolarında muhafaza edilmektedir.

Konyalı’nın bir yazısında, bir semte kimlik kazandıran Kırkçeşmeler için söyledikleri manidardır: “Her beş çeşme de mimari ve tezyini kıymeti haiz değildir. Yalnız ilk dört çeşmenin tarihi birer yâdları vardır. Bu yâdı da buradaki sokaklara ve kemere bıraktıkları için Atatürk Bulvarı açılırken yıkılmalarında hiçbir mahzur yoktur. Zaten çeşmeler haraptır, susuzdur. Musluk taşlarına kadar da yere gömülmüşlerdir. Arkaları mezbele haline gelmiştir. Yıkılmalarında ve kaldırılmalarında hiçbir mahzur yoktur.”

Kaynaklar: Kazım Çeçen, Osmanlı Dönemi Suyolları, s. 33-119
Semavi Eyice, Eski İstanbul’dan Notlar
İ. Hakkı Konyalı, “Yeni Açılacak Unkapanı ve Yenikapı Güzergâhı”, İstanbul Belediye Mecmuası, 1941, sy. 194,

Nazlıgül Bulut-Dünya Bülteni / Tarih Servisi

 

 

 

 

 

 

Telif Hakkı © 2025 Open Source Matters. Tüm Hakları Saklıdır.
Joomla!, GNU Genel Kamu Lisansı altında dağıtılan özgür bir yazılımdır.