Gitmişliğine ve Susmuşluğuna Dair

mağrur bir ırmak geçiyordu kalbimin coğrafyasından

her ırmak kadar asi

ve mahcub

günahlığından muzdarib her günah gibi

ne vakit değse gözlerin gözlerime

içimde bir inşirah

belli ki cennetten geliyordu

bir ırmak işte

her mevsim yağdıkça ben bahar tazeliğinde

mutedil bir akışla sana dökülüyordu

 

 

gittin

günüm gecem uykum

tadım tuzum bi yana

tenimin serinliğini alıp gittin

şimdi hangi su

hangi yağmur doldurur bu menfur boşluğu

gittin ve anladım

sırrı ateşmiş aşkın

ayrılıksa

bitimsiz bir çöl susuzluğu

 

 

 

sen gideli kalemime vuruyor efkârım

kırık dökük cümleler kuruyorum öznesi sen

sol yanımda kederli bir şair sancısı

ceplerimde aşka muhalif sloganlar

her satırda gidişinden dem vurup

umarsızlığına göndermeler yapıyorum

biliyorum beyhude

birşey söylemez kelimelerim biliyorum

öyle yabancıyım ki aynalara

kendi dilimden ben bile anlamıyorum

 

sustun

bana yangın yeri sustuğun her söz

müzmin acılar düğümlendi canıma

korkuyorum

yanacak dokunduğum yerler

ateşten libaslar biçildi ruhuma

binlerce günaha bulaşmışken ellerim

cehennemin gölgesi düşmüşken ardıma

bilmem

yakışır mı dilime

serinliğim olur mu ibrahimî bir dua

 

yitik kuyuların mahkumu artık sende bulduğum yusuf

firari bir tebessüm içimdeki züleyha

omuzlarımda bunca ıstırap yükü

her gün biraz daha eksiliyorum

biraz daha küsüyorum mutluluk mefhumuna

söylesene sevdiğim

eski bir fotoğraf mı şimdi tüm yaşanmışlar

lügatlarda izahı bulunmazken halimin

hangi şiir hangi şarkı anlatsın beni

terkedilmiş evler gibi yalnızım

perişanım kaybedilmiş savaşlar kadar

 

betül tarıl

cemaat.com

Telif Hakkı © 2025 Open Source Matters. Tüm Hakları Saklıdır.
Joomla!, GNU Genel Kamu Lisansı altında dağıtılan özgür bir yazılımdır.