Divan Edebiyatı
- Ayrıntılar
- Kategori: Serbest Kürsü
- Gösterim: 1419
İslâm medeniyeti çağlarında, Türk aydınlarının, Divan şiirini meydana getiren dil ve sanat anlayışlarıyla meydana koydukları genel edebiyat akımına verilen ad. Bu edebiyata, ‘Klâsik Türk Edebiyatı’ ve ‘yüksek zümre edebiyatı’ adları da verilir. Bu edebiyat islâmiyetin kabul edilmesinden sonra, türkler arasında yetişen aydınların edebiyatıdır.Bu bakımdan Divan edebiyatı bütün Türk edebiyatı ölçüsünde bir yüksek zümre edebiyatı olarak tanımak doğrudur.
Divan edebiyatının, bütün bu adların dışında, genel olarak ‘Divan edebiyatı’ adı ile bilinmesinin sebebi, şairlerin hazırladıkları manzume dergilerine ‘divan’ adı vermeleridir.
Divan edebiyatı, dünyanın en ömürlü bir edebiyat akımıdır. Bu edebiyat, bir Türk edebiyatı olmadan önce İran’da Acem diliyle ve İranlı şairler tarafından işlenmiş olan bu edebiyat İslâmiyetten önceki ve İslâmiyetin ilk devrelerindeki Arap edebiyatının geniş etkileri altında başlamışsa da zengin bir edebiyat akımı haline gelmesi, acem şairleri ile olmuştur.
Böylece, Acem şairleri, kısa bir zamanda İran sarayının ve İran aydınlarının yüksek bir edebiyatını meydana getirmişlerdir. Türkler, X. yüzyılın ikinci yarısından itibaren kitleler halinde İslâmiyeti kabul etmeğe bağlamışlardır. Türklerin İslâmiyeti kabul etmeğe başlaması ile bir yandan bu din Ön Asya da da yayılıp kuvvetlenmiş, bir yandan da Türk toplumunda ve Türk medeniyetindeki bu kökten değişme ile birlikte Türk edebiyatında da, dil, konu, vezin, şekil bakımlarından değişmeler meydana gelmiştir. Böylece büyük merkezlerde yetişen ve Arap İran medeniyetinin etkisi altında kalmağa başlayan Türkler, Arap-İran edebiyatları tarafında yeni bir edebiyat kurmaya başlamışlardır. Divan edebiyatı adım alan yeni bir edebiyatın temelini atmışlardır.
İslâm medeniyeti etkisi altındaki Türk edebiyatı, XI. yüzyıldan itibaren ilk eserlerini vermeye başlamışlardır.
Divan edebiyatında his ve hayal tarafı kuvvetli, efsane ve masal kültürü zengindir. Duygular ve düşünceler özene bezene işlenerek türlü edebî sanatlarla renklendirilmiş, süslü, ahenkli mısralar haline getirilmiştir. Yüzlerce teşbih ve istiare, her şairde yeni bir söyleyiş ustalığı ile aynı tarz şiirlerde yer almıştır. Böylece yüzyıllarca birbiri ardı sıra gelen şairler, duygu ve düşüncelerini hep aynı malzeme içinde söylemeğe alışmışlar ,bir beytin, bir cümlenin en güzelini, hiç işlemeden söyleyebilmek sırrına erişmişlerdir.
Böylece, Divan edebiyatı,
a) Aruz gibi klâsik bir vezinle,
b) Kaside, gazel, mesnevi, rubaî gibi birçok sanatkârlar tarafından tekrar tekrar yazılan klâsik konularla,
c) Leylâ ve Mecnun, Hüsrev ve Þirin, Yusuf ile Zeliha gibi birçok yazılan klâsik konularla,
d) İslâm dini ve tasavvuf felsefesi gibi dinî-felsefi müşterek bir kültürle,
e) Beyitler üzerinde ısrarla işleyişlerden doğan süsleyici bir sanat anlayışıyla meydana gelmiştir.
Divan edebiyatında, yalnız şiir gibi küçük manzum eserlerde değil; mesnevi
gibi uzun manzum masallarda bile, eserin bir ‘bütün’ halindeki toplu güzelliğinden çok, mısra, beyit gibi en küçük parçaların işlenmiş güzelliklerine önem verilmiştir. Aynı ’süsleyicilik’, mensur eserlerin cümlelerine de tatbik edilmiştir.
Birkaç yüzyıl devam etmiş olan Divan edebiyatı, Osmanlı İmparatorluğunun, yeni bir medeniyete kapılarını açmağa başlaması ile eski özelliğini ve önemini kaybetmeye başlamıştır.
XIX. Yüzyılın ilk yarısında, Ortaçağ düzeniyle idare edilmekte olan Osmanlı İmparatorluğu’nun ilerleyen Avrupa karşısında, siyasal olarak dayanabilme gücünün, ancak, bu yeni medeniyete ayak uydurabilmesi, Batı esaslarına göre devlet durumlarının yeni baştan düzenlenmesi ile mümkün olabileceği, devlet ve fikir adamlarında yerleşen başlıca fikir olmağa başlamıştır.
Böyle zorunlu bir düşünce ile, yapılacak yeniliklerin ana çizgilerini belirten bir ferman, 1839 tarihinde, ‘Tanzimat Fermanı’ adı ile yayınlanmıştır. Bu fermanın yürürlüğe girmesi ile başlayan Tanzimat devrende, dağınık bir halde yapılmış olan Batılaşma hareketleri, derli toplu bir hale getirilmiş ve devletin bütün kurumları, Batı esaslarına göre yeni baştan düzenlenmiştir.
Toplum hayatında belirmeğe başlayan bu değişiklikler, edebiyat üzerinde de etki yapmıştır. Batı kültürünün etkisi altında yetişmeğe başlayan nesiller böylece, Batı edebiyatı yolunda, yeni bir geleneğin yer etmesi ile Türk edebiyatı, şekilden düşünceye, dil kurallarına kadar önemli değişmelere uğramıştır.
Böylece, Divan edebiyatı da, devrini bitiren bir edebiyat akımı özelliği kazanmıştır.
buzlu.org