Hasbihâl

01_030108Ey dost! Ne kadar açık, anlaşılır ve sanatkârane ifade edilirse edilsin; bana, kitaplara yazılmış acılardan bahsetme! Kaleme alınmış, satıra dökülmüş, kelâma bürünmüş acılar anlatamaz yürek kanamasını... Belki işaret, ima, telkin eder. Bir yangını haber verir gibi…Bak! Ben de kelimelerle konuşuyorum; kelimelerin kifayetsizliğini bilerek. Sana ancak kelimelerle, söz ile ulaşıyorum. Aslında ulaşamıyorum!

Söz benden sâdır olunca, benim olmaktan çıkıyor ve acının özü bende kalıyor, lafzı kâğıtta...            Kapattım kapılarımı, kırk kapının ardında nihanım. Ben kendime uzakken sana nasıl yakın olabilirim? Söz yarım, söz noksan ve sükût belki halimizi en iyi anlatan lisan. Bir çay içimi dostluklar. Sonra uzayan sükût... Cemiyete niçin karışmak ister insan; kendisinden kaçmak için mi yoksa yalnızlığı daha derin yaşamak için mi? “karıştır çayını zaman erisin” misali. Kendisinden cemiyete kaçan insan, cemiyetten kendisine döner; nedendir?Kirlenmek güzeldir' diyorlar; sahiden öyle mi? O zaman, bu kadar kirlenmişlik içinde güzellik neden saklı? Ardından temizlenmek için mi güzeldir kirlenmek; yoksa bir şey haddini aşınca zıddına tekabül ettiğinden mi? Güzelliğin fark edilmesi için kirlenmesi mi lazım? Niçin hepimizin hayatı bir romandır da insan-ı kâmilin romanı yoktur? Yaşaması gerektiği gibi yaşadığı için mi? Ah, şu sorular… Cevabı içinde saklı sualler.  İnsanı, eşyayı ve hayatı tanımak için okuduk ama okudukça içimizden uzaklaştık yani aslımızdan! Okuduklarımız ‘yazarın' gördükleriydi; ya göremedikleri! Sahi, biz gören varlıklar mıyız? Beni göreniniz var mı? Sonra, “şiir öldü, şair yok” diyorsun. Ne kadar da eminsin. O zaman acı da yok, gönül de! Bu ifade ‘insan yok' demek!  Oysa ben varım, o zaman şiir de var; sen varsın, o halde şair de. Değil mi ki her büyük insanın içinde büyümeyen bir çocuk, her çocuğun içinde büyük bir insan yaşıyor.Yanındayım, karşındayım, seninle konuşuyorum. Ama sen perdenin ardındasın ve gördüğün perdede suretler. Kirli o perde. Sanal bir âlemin ‘kirli ve sahte' görüntüleri senin algıladığın... Seyrettiğin programların, dinlediğin şarkıların sesidir duyduğun.  Kapat elektronik düğmeleri. Çek perdelerini dünyaya. Mikrofonik seslerden, dijital suretlerden çevir yönünü ve dinle. O zaman duyacaksın beni. Sonra beni de işitmeyecek, kendi sesini duyacak, kendini bulacaksın. Sen kendini bildin mi okumak tamamdır.  
 
İSA YAR - Berceste Dergisi
Telif Hakkı © 2025 Open Source Matters. Tüm Hakları Saklıdır.
Joomla!, GNU Genel Kamu Lisansı altında dağıtılan özgür bir yazılımdır.