Kitab Şuuru
- Ayrıntılar
- Kategori: Serbest Kürsü
- Gösterim: 1458
Osman Gazi Hazretlerine,
Beyleri tarafından, pazarda ticaret yapanlardan
vergi namıyla bir miktar para alınması tavsiye edildiğinde,
ilk sözü:
-KİTAB'DA YERİ VAR MIDIR? sorusu olmuştu.
Kitab'da yeri var mı?
İşte bizi asırlarca HAKİM kılan soru..
Dünya milletlerinin mezhebi ikidir. Başkasının görüşünü aktaran, kendi görüşünü dikte eden.El Milel ve'n-nihal, İmam ÞEHRİSTANİ
İslam inanç ve düşüncesi kültürümüze özünü kazandırırken,ferdi ve ictimai davranışlarımızın yönünü KİTAB belirlerdi.Bu gerçek diri çağlarımızda, hayatın her safhasınave her meselesine, ölçüyü KİTAB verirdi.Hakanımızdan çobanımıza kadar, bu ölçülerle şekillenerek,aynı ruh iklimine yönelirdik. Böylece dünyamız daha sağlamlaşır,varlığımız imanımızın temellendirdiği bir teminata kavuşurdu.
Kitab'da yeri var mı?
İşte bizi asırlarca HAKİM kılan soru...
Kitab şuuru, milli bünyemizin en büyük "dokuyucu unsuru" idi.Padişah-ı Cihan ile taciri yanyana durduran, alimle cahili aynı değer çizgisi üzerinde yürüten harikulade güç;bizi yüzyıllarca, tarihe dev bir sütun olarak diken bu şuurdu.Devletin resmi hukuk düzeni ile milli değerlerin çatışmadığı zamanlarda, hukukun alt yapısını
ve vicdanlardaki temelini Kitab ölçüleri şekillendirirdi.
Bu şuuru,
en yoğun haliyle ve kendi düzenimiz içinde yaşadığımız zamanlar oldu.O büyük zamanları "büyük millet" olarak yaşadık.Bu şuurun çözülmeye başlamasıyla, hem devletimiz,hem de insanımız sallantıya uğradı, en güçlü dayanağını kaybetti.
İslam tarihinin, insanlığa en büyük hediyelerinden birisayılabilecek olan fetva müessesesi, kitab şuurunun ictimai sahadaki teşkilatlanması idi.
Sonra bir gün fetva, kitabına uydurma sanatı olmaya yöneliverdi.
Kitab şuuru milletimizi, yazılı olan her şeye, dünyanın en saygılı insanları haline getirdi.Kur'an yazılı bir Kitab'dı.Diğer bütün yazılanlar da, O'na olan yakınlığına göre saygı ve değerini alırdı.Yazılı kağıt(ne yazarsa yazsın), ayak altlarında görünmez,
saygıyla kaldırılır, duvar deliklerindeki yerlerine konurdu.
Halkımızın Kitab'a olan saygısı, tabii olarak aydınlarına olan tavrına da sindi.
Onun nazarında aydın, Kitab yazan, Kitab'ı konuşturan, Kitab'la arasındaki köprü ve Kitab'ın dışına çıkmayan adamdı.
Düşünün, Kitab şuurunun çözülmesini ve bundaki aydınlarımızın günahını.
Aydınlarımız, milletimizin kendilerine olan bu bakışının farkında idiler.
Ve bütün milli olana yabancılaşma gayretleri,daima "kitabına uydurma" yoluyla oldu.
Fakat gittikçe açığa çıkan çelişmeler ve yabancılaşmaları kavradıkça,
kitabından şüphe etmeyen milletimiz, aydınlarından soğudu,
ona olan inancını yitirmeye başladı.Son devirde artık halk yabancılaşması resmi cephe haline geldi.Çünki aydın, artık açıkça kitabın dışına çıktığını ilan etmiş
ve bir başka kitabın ölçülerini maddi müeyyidelerin garantisi altına almıştı.
Þimdi ise, tercüme hukuk ve taklidi ahlak, kitabi değerlerimizle kavgasını,
gün geçtikçe yeniden canlanarak, milli bünyemizde yaşıyor.
Nevzad KÖSOÐLU'nun
"Kitab Þuuru" adlı eserinden.