Gül şehrine Yağan Kelimeler

medine070Susuz çöllerde dolaşan bağrı yanıklar gibi seni özlüyorum Ya ResulAllah (SallAllahu Aleyhi Vesselem).  Gönüllere ab-ı hayat olan nefesini duyuramadım. Billur sözlerini muhafaza edemeyen bir kalbin hamûlesiyim şimdi. Sevginden bîhaber gönüllere muhabbetini bir kanaviçe  hassasiyetiyle işleyememenin nârı ile kavruluyorum. Seni görmek Asr-ı Saadette ne büyük saadetti Ey Nebi! (s.a.v)
Bizler nimetdîde olamamanın ızdırabını yaşıyoruz.

Seni anlatmak yeter mi hicranlı gönüllere. Yüreğinde  sevgini duyurmak mıdır bedeninin sürûru…
Þefkatin kuşatmışken sineleri, “ümmeti, ümmeti” diyen dillerindi.

Görmek midir anlamak Seni?
Yoksa yaşatmak mı izini?
Öyle gözler gördü ki Seni; göremedi Ey Nebi!
Küfür perdesi setretmişti yüzleri.

Ya Görenler? Pervanesi oldular aşkının… Anladı, anlattı, yaşadı ve yaşattı izini…

Þimdi bizler, Sensizliğin ızdırâb denizinde gibiyiz.. Uzaklarında kalmanın fırtınasında, umut gemisiyle garkolmamanın cehdini göstermekteyiz.

Yüreğinde sevgini yaşatanlara gurbet acısı dokunmaz bilirim.. Gönüllere aşkının tohumunu ekenler, özleminden hâsıl olan gözyaşları ile sularlar gönül toprağını.

Ve o kutlu günde elden ele, gönülden gönüle dolaşır inşirah sadâsı yüklü güllerin.

Gönül gözleri ile görenler mesut dolaşır sensizliğin hüznünü taşıyan uzun yollarda. Saadet asrını arayıp, inleyen gönüllerde o günleri yaşatma özlemi var. Ama gel gör ki önlerine çekilen setler her geçen gün artmakta…

Bu acılardan sıyrılmak için bir kere daha hayâlen beldene gelir, iç huzuru bulmak adına Medine-i Münevvere’de okunan o kutsi dâvete çeviririz gözlerimizi..

Medine-i Münevvere ezanlarında Hz. Bilâli Habeşi (radıyaAllahu anhu) nefesini duyar gibi oluruz  her seferinde… Sanki Sen çağırıp ezan okumasını istersin ve gelir sesiyle ve Resulü’nün (Aleyhissalatu Vesselam) sevgisini nakşeden Hz. Bilâli Habeşi (radıyaAllahu anhu)

O an gönüllerde yaşanır derûnî bir iç huzur…

O ses ki Senin gidişinle bir kez okuyabildi o Yüce dâveti… Zirâ Sensizliğin en büyük musibet olduğunu ilk işitenler arasındaydı.

Efendimiz SallAllahu Aleyhi Vesellem şöyle buyurdu:

“Kim bir musibete uğrarsa, benim yokluğum sebebiyle mâruz kaldığı musibeti hatırlasın. Çünkü bu en büyük musibettir.”

Ve Senin Ey Nebi, Senin sevginle yanan gönül sahibi “Muhammed Resulullah” derken yere yığıldı ve öylece kaldı. Ve yürek  bulutlarından sağanaklar hâlinde akıttı gözyaşlarını sensizlikten kuruyan, çatlayan Medine-i Münevvere toprağına…

İşte Senin sevginin güllerini taşıyabilmek böyle bir hassasiyeti gerektirirdi.

Seni sevmek, “Anam, babam Sana feda olsun Ya ResulAllah” diyebilmekti. Ve yaşamaktı senin yolunu sürdürmek için.
Yaşamalı ki o tohumlar dünyanın dört bir yanına dağılsın ve yürek kalelerinde İslam’ın sancağı dalgalansın.

Zira gönül kaleleri nicedir fetihleri beklemekteydi..

Nefis ve şeytanın istilâsıyla inleyen gönül kaleleri, Senin getirdiğin hakikatlerle fethedilirdi.

O kalpler ki nicedir Hayber’i yaşamayı özlerdi. Ve kutlu bir zaferle Hz.Ali (kerremAllahu veche)’nin izinden giden gönül erlerini beklerdi.


Seni sevenler, aşkınla yanan gönül ırmaklarından  sızan gözyaşlarıyla yıkarlar her sabah Ravza-i Mutahhara’nı..

Ve bizler bekliyoruz muştulu davetinle bizleri şâd etmeni.
Davetin Sana lâyık olanlaradır biliriz,
Sana lâyık ümmet olabilmektir dileğimiz.

Hicranlar gönlümüzde kat kat
Ruhumuz Seni özler EY MEKKE GÜNEÞİ!
Güller bile kokusunu Senden alırken,
Olur mu GÜL ÞEHRİNDE duymamak râyihânı
Her gül Seni hatırlatır,
Her gonca ise bizleri,
Duamız ise Sana lâyık olmaktır Ey Güzeller Güzeli!

Reşhâ Sahradaesinti

Telif Hakkı © 2025 Open Source Matters. Tüm Hakları Saklıdır.
Joomla!, GNU Genel Kamu Lisansı altında dağıtılan özgür bir yazılımdır.