Otizm (İçe Kapanıklık)

otizmGenellikle hayatın ilk iki yılı içerisinde belirti veren, bazen sonraki yıllarda da ortaya çıkabilen, çok farklı formları ile sosyal sorunlar oluşturabilen, bebeklik veya erken çocukluk dönemi davranış bozukluğu hastalığıdır. Bu hastalıktaki karakteristik tablo sosyal yetilerdeki gelişim bozukluğudur.Bazı vakalarda dil alanında gelişim bozukluğu olurken, bazı vakalarda hem dil, hem davranış bozuklukları, çevreye uyum bozuklukları şeklinde de kendini gösterebilmektedir.

Genel manada bu bozukluklar bebek veya çocuk gelişiminin birçok alanını olumsuz etkilemektedir.

Bu hastalığın en iyi bilinen tipi, 1943 yılında Leo KANNER tara-fından tıp literatürüne eklenen; İnfantil Otizm'dir. Bu tip karakteris-tikleri açısından en iyi tanımlanan ve bilinen otizm tipidir. İnfantil otizm, sosyal etkileşim ve iletişim-de bozuklukların yanında klişeleş-miş yani hep aynı özelliklere sahip, tekrarlanan karakterde davranış-larla ifade bulur. Hasta, dışarıdan gelen uyaranlara tepki vermediği gibi, sürekli aynı ritimde, aynı dav-ranış bozukluğunu sergiler. Kanner' in otizm tanımı daha sonraki yıllar-da çeşitli kişiler tarafından incelenerek, geliştirilmiştir.

Günümüze kadar yapılan tanımları, ölçütleri ya da belirtileri çocuk psikiyatrisi uzmanı Micheal RUTTER ve arkadaşları dört başlık altında toplamışlardır:

1- Otizmin ortaya çıkma sıklığı 30 aylıktan önce görülmektedir.

2- Çocukların dil ve konuşma gelişiminde belirgin bir gecikme söz konusudur.

3- Zihinsel gelişmeyle ilgili olmayan ancak sosyal gelişimle ilgili olan yetersizlik söz konusudur. Örnek olarak sarılma, kucaklama gibi fiziksel teması reddetmek, insanlara karşı genel bir ilgisizlik verilebilir.

4- Kalıplaşmış oyun becerileri gözlenmekle birlikte, aynılığı korumada ısrar etme ve değişikliğe tepki gösterme de belirgin davranışlar arasındadır.

Erkek çocuklarında kız çocuklarına göre 3 ilâ 5 kata kadar fazla görülmektedir. Toplumda görülme sıklığı Otizmde Tedavi Vakfınca (ABD) 1/250 olarak tanımlanmıştır. Yapılan son araştırmalarda hastalığın ortaya çıkışında sosyoekono-mik sebeplerin çok etkili olmadığı anlaşılmıştır.

Günümüzde, otizmin bebeğin anne karnında geçirdiği dönemden itibaren başlangıçlı olduğu kabul edilse de teşhis konabilmesi ancak 2,5-3. yaş civarında olabilmektedir. Erken teşhis koymaktaki güçlüklerin başında, bebekle ilk karşılaşan sağlık elemanlarının otizm hakkındaki bilgi ve teşhis yeteneklerinin yetersizliği gelmektedir.
Bunlara ek olarak toplum bazında sağlık bilgilerinin yetersizliği, çocuk bakım ve eğitimi konusunda ebeveynlerin yeterli bilgiye sahip olmaması. Ülkemiz eğitim sisteminin ebeveynlik konusunda herhangi bir eğitim aşaması içermemesi çocuklardaki ge-lişim bozukluklarını erken teşhis ve tedavide yetersizlik sebeplerinden bazılarıdır. Çalışmalar, otizme özgü anormal gelişimin bazı göstergelerinin 30 ay öncesi başladığı görü-şünü desteklemektedir. Aileler sorgulandığında teşhis öncesi pek çok otistik belirtiyi ifade etmektedirler.

Otistik bebeklerin sergilediği tablo bebeklik dönemi için iki şekilde ifade edilebilir.
Birinci tabloda bebek durmadan ağlar, hep sorunludur ve sürekli huysuzluk yapar.

İkinci tabloda ise bebek hep sessiz, sakin ve hiçbir huysuzluk göstemeyen bebeklerdir. Ne acıktıklarını bilebilirsiniz ne de altlarını ıslattıklarını. Anneleri dâhil hiçbir uyarana tepki göstermezler, kimseyle ilgilenmezler. Bebeklik çağında fiziksel gelişimleri normaldir. Ancak yaşıtlarına göre daha geç otururlar ve daha geç emeklerler. Normal bir bebek hayatının ilk 3-3,5 ayından itibaren çevresiyle ilgilenmeye başlar, annesiyle ilgilenir, ona tepki verir. Annesine bakar, ona gülümser. Günler geçtikçe kucağa alınmayı ister, ona yaklaşıldığında kucağa alınmaya hazırlanır. İnsanlarla ilişki halinde olur tanıdıklarıyla ilgilenir, yabancıları seçmeye başlar. Otistik bebekler, anneleri dâhil hiç kimseye ilgi göstermez, kucağa alınınca huzursuzlaşır, çevresiyle ilişki kurmaz, yanındaki oyuncaklara ilgi gös-termez. Boş bakışlarla uzun süre öylece oturur. Boşlukta kalmış gibidir. Bebeklerin bu davranış biçimleri anne ve babalarda, bebeğin zihinsel özürlü olduğu düşüncesini doğurur.

Normal bebekler genellikle 1. yaş civarında ilk kelimelerini söylerler. Hayatın birinci yılında sesler çıkarır, çıkardıkları sesleri farklılaştırır, bu şekilde duygularını, isteklerini ifade ederler. Normal bebeklerde görülen anlam ifade etmeye yönelik heceleme sesleri (De...de, de sesleri vb.) otistik bebeklerde görülmediği belirlenmiştir. Ayrıca diğer kişilerin kendileriyle konuşmasına ya da seslenmesine karşı tepkisiz kaldıkları gözlenmiştir. Bazı otistik çocuklar 0-2. yaş döneminde, tamamen sessiz kalabilir; bazıları ise yaşıtları gibi birkaç kelime öğrenebilir. Bu otizmin şiddetine (hafif, orta, şiddetli) göre değişir.
Bu bebeklerde 6-7. aylardan sonra beslenme problemleri ortaya çıkar. Bir kısmı süt dışında her şeyi reddederken, bir kısmı hemen hemen her gıdayı kabul eder.

Otizm belirtilerinin daha rahat gözlenebildiği dönem ya da teşhisin en rahat konduğu dönem ise 2-5. yaş dönemidir. Bedensel gelişimleri oldukça iyi, normal seviyesinde, güzel ve çekici çocuklardır. El yete-nekleri açısından oldukça iyidirler, yapboz gibi oyuncakları hatasız toplarlar, boncukları ipe dizmede, herhangi bir kutuya koymada be-ceriklidirler. Ancak birçok otistik çocuk çok fonksiyonlu, mekanik, yapboz gibi oyuncakları parçalarına ayırıp, tekrar toplama konusunda oldukça beceriklidir.

Bu çocuklardaki en belirgin özellik sosyal etkileşimlere ve iletişimlere girmemeleridir. Kendilerine ait bir dünyada yaşarlar ve çevrelerindeki diğer insanlarla (anne ve baba dâhil) direkt iletişime gir-mezler. Sanki göz göze gelmekten kaçar gibidirler. Seslere ve çağır-malara tepki vermezler, bir anlık bir bakıştan sonra gözlerini kaçırırlar. Anne-baba dâhil insanların yüzüne bakmaktan imtina ederler.

Otistik çocukların yaklaşık 1/5 kadarının zekâ düzeyi normal sınırlar dâhilindedir. Bazı çalışmalarda otistik çocukların %60'ının normal veya daha fazla düzeyde zekâya sahip oldukları tespit edilmiştir.
Bu dönemde seslere karşı tepkileri çok farklılık göstermektedir. İnsan yüzüne bakmaktan kaçınmalarına rağmen, hareketli ve olduğu yerde dönen cisimlere uzun süreli ve dikkatli bakarlar. Beş duyuyu ilgilendiren (acı, soğuk, sıcak, yu-muşak vb.) duyusal uyaranlara tepkileri de çok farklı olabilmektedir. Mesela; birisi acılı uyarana tepki vermezken, diğeri aşırı çığlık atabilmektedir. Bazen sıcağı, soğuğu hissetmeme gibi bir tablo da ortaya koyabilirler.
Kucağa alınmak istendiği zaman, o kimseyi itmek, ondan kaçmak yaygın olarak gözlenen tepkilerdir. Herhangi bir kimse tarafından kendisine dokunulmak istenildiğinde ondan uzaklaşmak, küsmüş gibi çekilmek yaygın gözlenen tablodur.

Otistik çocukların dil gelişimleri, konuşma yetenekleri yaşıtlarına göre farklı tablolar çizmektedir. Konuşmaya başlama çok farklı yaşlarda gerçekleşir; ancak genel-likle ilk kelimeleri 5. yaş civarında söylerler. Bazen daha geç yaşlarda dahi konuşmazlar. Bazı otistik çocukların konuşmaya normal yaşıt-larıyla aynı zamanda başladıkları, ancak daha sonraları, bildikleri kelimeleri kullanmadıkları gözlenmiştir. Konuşmaya başlamış olsa bile, konuşmayı iletişim aracı olarak kullanmadıkları gözlenmektedir. Muhtelif konuşma iletişim bozuklukları ortaya çıkmaktadır.
Çocuk; söyleneni anlamakta yetersizlik, söyleneni birebir taklit etmek, cümle kurmada yanlışlıklar ve dengesizlikler gözlenir. Zamirleri bile yerli yerinde kullanamazlar. Hatta otistik çocuklar evet-hayır kelimelerini bile 8-9. yaşlarında öğrenirler.

Otistik çocuklarda çok çeşitli davranış bozuklukları gözlenebilir. Kendisine ve çevresine zarar verme, öfke ve ağlama nöbetleri, bağırma nöbetleri, tek tip tekrarlayıcı vücut hareketleri (sallanma, kendi etrafında dönme gibi) gözlenebilir.

Otistik çocukların en şaşırtıcı özellikleri, birçok alanda sınırlı becerileri olmasına karşın, bazı alanlarda sahip oldukları özel becerilerdir. Birçok otistik çocuğun, konuşmadan önce şarkı söylediği görülür; bazıları ise bir enstrümanı iyi çalabilirler. Bazı anne babalar da, çocuklarında müzik becerisinin yanı sıra kuvvetli bir hafıza olduğunu belirtmektedirler. Çocuğun yıllarca önce gittiği bir yeri, o yerdeki özel bir eşyayı unutmadığını, çok uzun şiirleri ezberleyebildiğini, televizyonda dinlediği çok uzun bir konuşmayı olduğu gibi tekrar edebildiğini sıklıkla anlatmaktadırlar.

Otistik çocukların diğer bir özel becerisi de sayılar ve sayısal ilişkiler üzerinedir. Bazıları sayıları çok çabuk öğrenirler ve çok güç işlemleri akıldan yapabilirler. Ayrıca, gördüğü resimleri çok iyi kopya eden, güzel boyayan, mekanik oyuncakları söküp takabilen, kar-maşık bulyapları kolayca tamam-layabilen çocuklara da rastlanmak-tadır.
Hastalığın nedenleri hakkında farklı açıklamalar yapılmışsa da bunlardan sadece, otistik çocuklar, normal çocuklarla karşılaştırıldıklarında doğum öncesi (anne karnındaki) dönemde, özellikle ge-beliğin ilk 3 ayında daha fazla gebeliğe olumsuz etki eden etkilere maruz kaldıklarının gösterilmiş olması anlamlı kabul edilmiştir.

Birkaç araştırmada otistik çocukların kardeşlerinin %2-4'ü otistik bozukluk göstermiştir, otistik çocukların kardeşlerinin otizm olma olasılığı, normal topluma göre 50 kat daha yüksektir. İkizlerle ya-pılan bir çalışmada otistik bozuk-luğun birlikte görülme oranı tek yu-murta ikizlerinde %92, buna karşın çift yumurta ikizlerinde %10 olarak bulunmuştur. Buna benzer doğuştan gelen pek çok hastalıkta da otizm görülebilmektedir.
Otistik, ömür boyu süren bir bozukluktur. Kural olarak, IQ'su 70' in üzerinde olan ve 5-7. yaşlarında iletişim dilini kullanan otistik çocuklarda hastalığın gidişatı iyidir.

Dr. Abdurrahman Okuyan

Telif Hakkı © 2025 Open Source Matters. Tüm Hakları Saklıdır.
Joomla!, GNU Genel Kamu Lisansı altında dağıtılan özgür bir yazılımdır.