Riyazus-Salihin
55) Zühdün Üstünlüğü
- Ayrıntılar
- Kategori: Riyazus- Salihin
- Gösterim: 5384
55) Zühdün Üstünlüğü (Dünyaya Karşı Zühdün Fazileti Dünyalığa Düşkünlüğü Azaltmaya Teşvik
Dünyada İhtiyaçtan Fazlasına Sarılmamanın Gerekliliği Ve Fakirliğin Üstünlüğü)
Bu bölümdeki 7 ayet ve 34 hadis-i şeriften; dünya hayatının geçici fani ve çok kısa oyun, eğlence, süs, aldatıcı bir geçimlilikten ibaret olduğunu, dünyanın değişik görüntü, eşya ve her şeyiyle insanlara yaldızlı ve yakışıklı gösterildiğini, esas varılacak güzel yerin ahirette cennet olacağını, dünya hayatı ve şeytanın aldatmacasına aldanılmaması gerektiğini, çokluk kuruntusunun insanları oyalayıp ahiret hazırlığını unutturduğunu, Rasulullah’ın biz ümmeti için fakirlikten korkmadığını, fakat dünyalık nimetler içerisinde boğulup kaybolup gideceğimizden korktuğunu, dünyanın tatlı ve manzarasının hoş olduğunu, Allah’ın bizi bu dünyaya imtihan için gönderdiğini, dünyanın ve kadınların saptırmalarından korunmamız gerektiğini, gerçek hayatın ahiret hayatı olduğunu, ölen kimseyi malı, çoluk çocuğu ve amelinin takip ettiğini, mal ve çoluk çocuğunun geri dönüp ölünün ameliyle başbaşa kaldığını, ahiretteki azap karşısında kişinin dünyada rahat ve huzur görmediğini söylemesini, dünyada sıkıntı çekenin de ahirette cenneti görünce hiçbir sıkıntı çekmediğini beyan edeceğini, ahiretteki imkan ve nimetlerin dünyadakine göre durumunun parmağın denize daldırılmasındaki bulaşan su kadar olduğunu, Allah katında dünyanın bir oğlak ölüsü kadar bile değerli olmadığını, Rasulullah’ın Uhud dağı kadar altını olsa hemen dağıtacağını, dünyada varlığı çok olanların ahirette sevabı az olanlar olduğunu, infak ve tasadduk edenlerin bunun dışında olduğunu, Allah’a ortak koşmaksızın ölenin zina da etse hırsızlık ta etse, mutlaka cennete gireceğini, yaşantı konusunda; şartları kendimizden daha düşük olanlara bakmamız gerektiğini, üstün olanlara bakılırsa hemen ardından bir de düşük seviyede olanlara bakılması gerektiğini, altın, gümüş ve kumaşa kul olanların helak olduklarını, Ehli Suffe denilen sahabenin giyim kuşamlarının neden ibaret olduğunu, dünyanın mü’minin zindanı kafirin cenneti olduğunu, dünyada yolcu ve garib gibi olunması gerektiğini, dünyalıklardan yüz çevirince bizi Allah’ın seveceğini, insanların elinde olandan yüz çevirince de bizi insanların seveceğini, Rasulullah’ın günler boyu yiyecek bulamayıp açlıktan kıvrandığını, peygamberimizin hanımlarının kıt kanaat geçindiklerini, Rasulullah (s.a.v.)’in bıraktığı miras mallarını, ashabın kefen bile bulamadan kabirlere konulduklarını, Allah’ın yanında dünyanın sivrisinek kanadı kadar değeri olsaydı kafirlere bir yudum su bile içirmeyeceğini, dünyanın değersiz ve kıymetsiz olduğunu, Allah’ı anma ve dini öğrenme işlerinin bundan müstesna olduğunu, fazla gayrimenkul edinerek dünyaya bağlanmamak gerektiğini, ecelin bir binayı tamir etmekten bile daha yakın olacağını, ahir zaman ümmetinin imtihanının mal olduğunu, Adem oğlunun oturacağı ev, giyeceği elbise ve ekmekle su kabından başka bir hakkı olmadığını, Adem oğlunun yiyip tükettiği, giyip eskittiği ve sadaka olarak verdiğinden başka malının olmadığını, Allah Rasulünü seven kimseye fakirliğin selden daha çabuk ulaşabileceğini, bir koyun sürüsüne salınmış iki aç kurdun sürüye verdiği zararın mal ve mevkiye düşkün bir adamın dinine verdiği zarardan daha büyük olmadığını, müslümanın dünyadaki durumunun ağaç altında istirahat edip yoluna devam eden kimsenin durumu gibi olduğunu, fakirlerin cennete zenginlerden beş yüz sene önce gireceklerini, cennetin çoğunluğunun fakirlerden olduğunu, cehennemin çoğunluğunun ise kadınlardan oluştuğunu, Allah’tan başka her şeyin yok olacağını, dünya ve içindekilerinin yok olacağını öğreneceğiz[1]
“Dünya hayatının örneği tıpkı şuna benzer: Gökten indirdiğimiz su sebebiyle insan ve hayvanların yediği yeryüzündeki bitkiler onunla birbirine karışır ta ki yeryüzü bütün güzelliklerini takınıp süslendiği, yeryüzü ehli de kendilerini onun ürününü biçip toplamaya güç yetireceklerini zannettikleri bir sırada geceleyin ve gündüzün o yere emrimiz gelir de sanki bir gün önce o hiç bitkisiyle süslenip zengin olmamış gibi onu kökünden biçilmiş yapıverdik, süs ve zenginliğini yok ettik. İşte biz düşünen bir toplum için ayetleri böyle geniş geniş açıklıyoruz.” (Yunus: 10/24)
“Onlara örnek olarak anlat: Dünya hayatı gökten yağdırdığımız yağmura benzer ki onunla yeryüzünün bitkileri büyüyüp birbirine karışır derken çok geçmeden bu canlılık ve çeşitlilik rüzgarın savurup götürdüğü çer çöpe döner. Allah’ın gücü her şeye yeter. Mal mülk ve çocuklar dünya hayatının süsleridir. Edebi ve sürekli olan dürüst ve erdemli davranışlar ise karşılığı bakımından Rabbinin katında daha değerli ve bir ümid kaynağı olarak da daha hayırlıdır.” (Kehf: 18/45-46)
“Bilin ki ey insanlar bu dünya hayatı ve yaşantısı sadece bir oyundan, geçici bir eğlence ve bir süs ve aranızda bir övünme ve böbürlenme aracıdır. Mal ve evlat çoğaltma yarışından ibarettir. Bu dünyanın durumu hayat getiren yağmurun hikayesine benzer. Yağmurun yeşerttiği bitki toprağı ekenlere sevinç verir ama sonra kurur ve sen onun sarardığını görürsün. Sonra kül ufak olmuş dağılıp gitmiştir. Ve ahirette ise Allah’tan gelen gerçekleri örtbas edenler için çetin bir azap, itaat edenler için ise bağışlanma ve hoşnutluk vardır. Ve dünya hayatı aldatıcı bir geçimlik ve yararlanmadan ibarettir.” (Hadid: 57/20)
“Kadınlara, çocuklara altın ve gümüş cinsinden birikmiş hazinelere soylu atlara, sığırlara ve arazilere yönelik dünyevi zevkler insanoğlu için çekici kılınmıştır. Bütün bu zevkler bu dünya hayatının geçici şeyleridir. Ama hedeflerin en güzeli Allah katında olandır.” (Al-i İmran: 3/14)
“Ey insanlar! Şüphe yok ki, Allah’ın her konudaki verdiği söz gerçektir ve mutlaka gerçekleşecektir. O halde dünya hayatı nimet ve süsleriyle sizi ahiret hayatından alıkoyup aldatmasın. Çok aldatıcı olan şeytan da sakın sizi aldatıp Allah’ın lütuf ve bağışlamasına ümidlendirmesin.” (Fatır: 35/5)
“Aç gözlülük saplantısı içinde mal mülk çokluğuyla övünmek oyaladı sizleri. Öyle ki mezarlarınıza girinceye kadar bu oyalanmaya devam ettiniz veya çokluk için mezarları bile soymaya kalktınız. Ama zamanı geldiğinde bunların boş olduğunu anlıyacaksınız. İş öyle değil ama zamanı geldiğinde ahirette azapla karşılaşınca daha iyi bilip anlıyacaksınız. Hayır Hayır kesin bir bilgiyle yaptıklarınızın ne kazandırdığını bir bilseydiniz.” (Tekasür: 102/1-5)
“Bu dünya hayatı eğlence ve oyundan başka bir şey değildir. Ahiret yurdu ise, işte asıl hayat odur. Keşke bu gerçeği tüm insanlar bilselerdi.” (Ankebut: 29/64)
457. “Allah korkusundan ağlamak” konusuyla ilgili pek çok hadis bulunmaktadır. Meselâ, bid’atlardan sakındırma konusunda geçen İrbâz İbni Sâriye radıyallahu anh’ın, “ Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bize kalpleri ürperten, gözleri yaşartan bir va’z ve nasihatta bulundu” anlamındaki rivayeti bunlardandır.
458. Amr İbni Avf el–Ensârî radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, Ebû Ubeyde İbnü’l–Cerrâh radıyallahu anh’i cizye tahsili için Bahreyn’e gönderdi. Ebû Ubeyde, cizye olarak topladığı mal ile Bahreyn’den geldi. Ensar, Ebû Ubeyde’nin geldiğini duyup, sabah namazını Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ile kılmak üzere geldiler. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem namazı kılıp gitmeye kalkınca, Ensar önüne durdular. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem onları bu vaziyette görünce gülümsedi ve:
– “Ebû Ubeyde’nin Bahreyn’den malla geldiğini duyduğunuzu zannediyorum?” dedi. Ensar:
– Evet, yâ Resûlallah! diye cevap verdiler. Bunun üzerine Peygamber Efendimiz:
– “Sevininiz ve sizi sevindirecek şeyler ümid ediniz. Allah’a yemin ederim ki, sizler için fakirlikten korkmuyorum. Fakat ben, sizden öncekilerin önüne serildiği gibi dünyanın sizin önünüze serilmesinden, onların dünya için yarıştıkları gibi sizin de yarışa girmenizden, dünyanın onları helâk ettiği gibi sizi de helâk etmesinden korkuyorum” buyurdular.[2]
* İnsan zengin bile olsa zühd ve tevazu içinde yaşamalı dünya malına kapılıp kalmamalıdır. Zenginliğin sorumluluğu fakirlikten ağırdır. [3]
459. Ebû Saîd el–Hudrî radıyallahu anh şöyle dedi:
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem minbere oturmuş biz de onun etrafına oturmuştuk. Resûlullah şöyle buyurdu:
“Benden sonra size dünya nimetlerinin ve zînetlerinin açılmasından ve onlara gönlünüzü kaptırmanızdan korkuyorum.”[4]
* 20. Asrın insanını tek aldatan dünya nimetleri ve dünya saltanatıdır. Dolayısıyla bu dünya ve içindekiler İnsanlığı devamlı aldatıp ahiret amellerinden geri bırakmaktadır. [5]
460. Ebû Saîd el–Hudrî radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Dünya tatlıdır ve manzarası hoştur. Şüphesiz ki Allah dünyanın idaresini size verecek ve nasıl davranacağınıza, ne gibi işler yapacağınıza bakacaktır. O halde dünyadan sakının ve kadınlardan korunun.”[6]
* Kadınlar da tıpkı dünya gibi çekici ve saptırıcıdır. Pek çok kavgaların, kan dökmelerin bela ve musibetlere uğramanın sebeplerinden biri de kadındır dolayısıyla kadın erkek ilişkilerini islama göre ayarlamalıdır ki rahat ve huzura kavuşulsun. [7]
461. Enes radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, Nebî sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Allah’ım! Gerçek hayat sadece âhiret hayatıdır.”[8]
* Dünya hayatı geçici olup imtihan için burada bulunmaktayız. Gerçek ve ebedi olan hayat ise ahiret hayatı olup bu dünyada ahireti kazanmaya çalışmalıyız. [9]
462. Enes radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Ölen kimseyi peşinden üç şey takip eder: Aile çevresi, malı ve yaptığı işler. Bunlardan ikisi geri döner, biri ise kendisiyle birlikte kalır. Aile çevresi ve malı geri döner; yaptığı işler kendisiyle birlikte kalır.”[10]
* Öyleyse bizimle birlikte olacak amellere ağırlık verip bizi cennete götürecek, cehennemden uzaklaştıracak hayırlı işlerimizle ahiretteki cenneti elde etme yolunda olmalıyız yani arzu ve emellerimizi değil amellerimizi arttırmalıyız. [11]
463. Enes radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Cehennemliklerden olup, dünyada pek müreffeh hayat yaşayan bir kişi kıyamet gününde getirilip cehenneme bir kere daldırılır. Sonra:
– Ey âdemoğlu! Sen hayırlı bir gün gördün mü? Herhangi bir nimete nâil oldun mu? denilir. O kişi:
– Hayır, vallahi Rabbim! Öyle bir şey görmedim, der. Cennetliklerden olup, dünyada insanların en yoksul olanı getirilir cennete bir kere daldırılır. Ona da:
– Ey âdemoğlu! Sen herhangi bir yoksulluk ve sıkıntı gördün mü? Hiç zorluk ve darlık çektin mi? denilir. O kişi de:
– Hayır, vallahi Rabbim! Hiçbir yoksulluk ve sıkıntı görmedim, zorluk ve darlık çekmedim, der.”[12]
* Cehennemde rahat ve mutluluk olmayacağı gibi cennette de yokluk ve yoksulluk, yorgunluk ve sıkıntı olmayacaktır. Cehennem azabı o kadar korkunç ve dehşetlidir ki kişi girer girmez tüm gördüğü iyilik ve rahatlıkları unutuverecektir. Cennette o kadar tatlı ve zevkli bir yerdir ki oraya giren dünyadaki tüm sıkıntılarını unutuverecektir. [13]
464. Müstevrid İbni Şeddâd radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Âhirete göre dünya, sizden birinizin parmağını denize daldırmasına benzer. O kişi parmağının ne kadarcık bir su ile döndüğüne baksın.”[14]
* Ebedi olan ahiret hayatının dünya ile kıyası (büyüklük ve nimet bakımından) kabul edilmeyecek kadar farklıdır. [15]
465. Câbir radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem bir gün pazar yerine uğradı. Etrafında ashâbı da vardı. Resûlullah, küçük kulaklı bir oğlak ölüsüne rastladı. Onun kulağından tutarak:
– “Hanginiz bunu bir dirheme satın almak ister?” buyurdu. Ashâb:
– Daha az para ile de olsa biz almayız, onu ne yapalım ki, dediler!. Sonra Resûl–i Ekrem:
– “Size bedava verilse ister misiniz?” diye sordu. Onlar:
– Allah’a yemin ederiz ki, o diri bile olsa, kulaksız olduğu için kusurludur. Ölüsünü ne yapalım? diye cevap verdiler. Bunun üzerine Resûlullah:
– “Allah’a yemin ederim ki, Allah’a göre dünya, önünüzdeki şu ölü oğlaktan daha değersizdir” buyurdu.[16]
466. Ebû Zer radıyallahu anh şöyle demiştir:
Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’le birlikte Medine’nin Harra mevkiinde yürüyordum. Derken Uhud dağı karşımıza çıkıverdi. Resûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem:
– “Ey Ebû Zer!” dedi. Ben:
– Buyur yâ Resûlallah! Emrine âmâdeyim, dedim. Resûlullah:
“Yanımda şu Uhud dağı kadar altın olsa, bu beni sevindirmez. Bir borcu ödemek için ayırdığımdan başka da yanımda bir dinar bulunarak üç gün geçmesini istemem. –Resulullah, önüne, sağına, soluna ve arkasına elleriyle verme işareti yaparak–yanımda bulunanı Allah’ın kullarına şöyle şöyle dağıtmak isterim” buyurdu. Sonra yoluna devam etti ve:
“Dünyada varlığı çok olanlar âhirette sevapları az olanlardır. Yalnız sağına, soluna ve ardına şöyle, şöyle ve şöyle verenler müstesnadır. Fakat onlar da ne kadar azdır” buyurdu. Sonra da bana:
“Ben yanına gelinceye kadar yerinden ayrılma” diye tenbih ederek gecenin karanlığında yürüyüp gözden kayboldu. Yüksek bir ses işittim bir kimsenin Nebî sallallâhu aleyhi ve sellem’e saldırmasından korktum. Onun yanına varmak istedim, fakat “Ben yanına gelinceye kadar yerinden ayrılma” buyruğunu hatırlayarak yerimden ayrılmadım. Resûl–i Ekrem yanıma gelince:
– Bir ses işittim ve ondan korktum, diye duyduğum sesten bahsettim. Hz. Peygamberimiz:
– “Sen o sesi duydun mu?” diye sordu. Ben:
– Evet, diye cevap verdim. Resûl–i Ekrem şöyle buyurdu:
– “O gelen Cebrâil idi; bana ümmetinden Allah’a ortak koşmayarak ölen kimse Cennet’e girer, dedi.” Ben:
– Zina edip hırsızlık yapsa da mı? dedim. Resûl–i Ekrem:
– “Zina da etse, hırsızlık da yapsa neticede cennete girer” buyurdular.[17]
* Allah’a şirk dışında tüm günahlar ya bağışlanır ya da cezası çekilerek cennete girilir. [18]
467. Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Eğer Uhud dağı kadar altınım olsa, borç ödemek için sakladığım dışında, ondan yanımda bir miktar bulunduğu halde üzerimden üç gece bile geçmemesi beni sevindirir.”[19]
* Müslüman kul borcuna karşı duyarlı olmalı ve çok dikkat etmelidir. Borçlanmamalı, eğer borçlandıysa onu da gününde ödemelidir. [20]
468. Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Hayat şartları sizinkinden daha aşağı olanlara bakınız; sizden daha iyi olanlara bakmayınız. Bu, Allah’ın üzerinizdeki nimetini hor görmemenize daha uygun bir davranıştır.”[21]
Buhârî’nin rivayeti şöyledir:
“Sizden biriniz mal ve yaratılış itibariyle kendisinden üstün olan kimseye bakarsa, ardından kendinden daha düşük derecede olana baksın.”[22]
* Müslüman ekonomik açıdan daima kendinden aşağıda olanlara bakmalı, ibadet ve kullukta ise kendisinden önde olanlara bakıp onlara ulaşmaya çalışmalıdır. [23]
469. Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Altın, gümüş, kumaş ve abaya kul olanlar helâk oldular. Eğer onlara istedikleri verilirse hoşnut olur, verilmezse hoşnut olmazlar.”[24]
* Altın, gümüş, kumaş vs. şeylere aşırı düşkün olup onlara taparcasına bağlanmak lüks ve kapitalistçe bağımlılık insanı helak eder, ahiretini perişan eder. [25]
470. Ebû Hüreyre radıyallahu anh şöyle dedi:
Suffe ehlinden yetmiş kişiyi gördüm. Onlardan bir tek kişinin bile üzerinde bütün vücudunu örtecek bir elbise yoktu. Ya belden aşağı giyilen bir izâr ya da belden yukarı giyilen bir kisâ vardı. Elbiselerini boyunlarına bağlarlardı. Bunların bir kısmı baldırlarının yarısına, bir kısmı da topuklarına erişirdi de, avret yerinin görülmemesi için elbisesini eliyle toplardı.[26]
471. Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Dünya mü’minin zindanı, kâfirin de cennetidir.”[27]
* Mü’min başına gelen sıkıntı ve üzüntülerden dolayı daima bu hadisi hatırlayıp ahireti kazanmaya çalışmalıdır. Kafirlere özenerek dünyanın geçici eğlence ve zevklerine dalmak insanın ebedi hayatını perişan eder. [28]
472. İbni Ömer radıyallahu anhümâ şöyle dedi:
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem benim iki omuzumu tuttu ve:
“Dünyada sanki bir garip veya bir yolcu gibi ol” buyurdu. İbni Ömer radıyallahu anhümâ şöyle derdi:
Akşama ulaştığında sabahı gözetme, sabaha kavuştuğunda da akşamı bekleme. Sağlıklı anlarında hastalık zamanın için, hayatın boyunca da ölümün için tedbir al.[29]
* Yolcu ve garip demek çoluk çocuğundan ve memleketinden uzak kimse demektir. Dolayısıyla müslüman dünyaya ve insanlara aşırı meyledip bağlanmaması gerektiğini, tükenmez arzularının esiri olmaması ve Allah’a kulluk ve taatte her anını sıhhat, sağlık ve hayatını değerlendirmeyi iyi bilmelidir denmektedir. Allah Rasulünün tavsiyesi ardından hadisi rivayet eden Hz. Ömer’in oğlu Abdullah’ın ne zaman öleceğin belli olmaz. Sabahın işini akşama, akşamın işini sabaha bırakma diyerek boş hayallere kapılmadan ahiretin tedbirini vaktiyle almanın gerekliliğini vurgulamaktadır. [30]
473. Ebü’l–Abbâs Sehl İbni Sa’d es–Sâidî radıyallahu anh’in söylediğine göre, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’e bir adam geldi ve:
–Yâ Resûlallah! Bana, yaptığım zaman hem Allah’ın hem de insanların beni seveceği bir iş söyle, dedi. Bunun üzerine Resûl–i Ekrem:
– “Dünya ve dünyalıklardan yüz çevir, Allah seni sevsin; halkın elinde olandan yüz çevir, insanlar seni sevsin” buyurdu.[31]
* Gerçek akıl sahibi düşünen kimse biraz düşünürse çok iyi anlar ki insanların ve Allah’ın sevgisi bu iki yoldan geçermiş. Fazla izaha gerek yok. [32]
474. Nu’mân İbni Beşîr radıyallahu anhümâ şöyle dedi:
Ömer İbni Hattâb radıyallahu anh, insanların dünyalıklardan elde ettiklerinden bahsetti ve:
Ben, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in gün boyu açlıktan kıvranıp, karnını doyuracak âdi hurma bile bulamadığını gördüm, dedi.[33]
475. Âişe radıyallahu anhâ şöyle dedi:
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem vefât etmişti. O sırada benim evimin rafında, bir parça arpadan başka bir canlının yiyeceği hiçbir şey yoktu. Ben ondan uzun süre yedim. Sonra ölçtüm de tükeniverdi.[34]
* Bitiverecek endişesiyle evdeki yiyecek ve gıda maddelerini ölçüp hesaplamak tevekküle engel olabileceğinden bereketi giderir ve çabucak tükeniverir. [35]
476. Mü’minlerin annesi Cüveyriye binti Hâris’in erkek kardeşi Amr İbni Hâris radıyallahu anhumâ şöyle dedi:
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem vefat ettiğinde, geride, bindiği beyaz katırı, silahı, yolcular için vakfettiği arazi dışında, ne altın, ne gümüş, ne köle, ne câriye ve ne de başka bir şey bıraktı.[36]
* Vefatı anında arkada bıraktıkları peygamberimizin hayatının nasıl geçtiğinin göstergesidir. İşte bu miras olarak bırakılan şeyler hayatın devamı için zaruri olan şeylerdir. [37]
477. Habbâb İbni Eret radıyallahu anh şöyle dedi:
Biz, Allah Teâlâ’nın hoşnutluğunu kazanmayı arzu ederek, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ile birlikte Medine’ye hicret ettik. Allah’ın ecrimizi vereceği kesinleşti. Bizden bazıları ecrinden hiçbir şey yemeden vefat etti. Onlardan biri de Mus’ab İbni Umeyr radıyallahu anh’dir. O, Uhud günü şehit edilmişti. Arkada, yünden yapılmış çizgili bir kaftan bıraktı. O kaftanla başını örttüğümüzde ayakları açılıyor, ayaklarını örttüğümüzde de başı açıkta kalıyordu. Neticede Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem başını örtmemizi, ayaklarına da bir miktar Mekke ayrığı koymamızı emretti. Bizden bazılarının da hicretinin meyvesi olgunlaşmış ve onu devşirmiştir.[38]
* Tüm sahabi yaptığımız iyiliklerin bize dünyada peşin verilmesinden korkuyoruz diyerek endişelerini dile getirmişler ve o şekilde yaşamışlardır. (Bkz. Ahkaf: 46/20) [39]
478. Sehl İbni Sa’d es–Sâidî radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Eğer dünya, Allah katında sivrisineğin kanadı kadar bir değere sahip olsaydı, Allah hiçbir kâfire dünyadan bir yudum su bile içirmezdi.”[40]
* Dünya ve dünyalıkların Allah katında ne derece kıymetsiz olduğu bildirilen bu hadis bizim de aynı şekilde olmamızı istemektedir. (Bkz. Zuhruf: 43/33, Hıcr: 15/88, Taha: 20/131) [41]
479. Ebû Hüreyre radıyallahu anh, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’i şöyle buyururken işittim demiştir:
“Uyanık olunuz! Şüphesiz dünya değersizdir. Dünyada olan mal mülk de kıymetsizdir. Ancak Allah Teâlâ’nın zikri ve O’na yaklaştıran şeylerle, öğretici ve öğrenici olmak müstesnadır.”[42]
* Müslümanı Allah’tan ve Allah’a yakın olmaktan uzaklaştıran dünya ve dünyalık şeylerin lanetlenmesi caizdir. Sadece Allah’ın emirlerini yerine getirme ve yasaklarından kaçınma ve bilginin üstünlüğü bu lanetleme dışında tutulmuştur. İlim, bilgi öğrenme, öğretme ve islamı öğrenmenin kıymeti dünyalık hiçbir şeyle kıyas edilemeyecek kadar kıymetli ve değerlidir. Müslümanın yapacağı bu dünyada dinini öğrenmek için daima ya öğrenici ya da öğretici durumda olmalıdır. Dolayısıyla Kur’an’ı ve Peygamberimiz (s.a.v.)’in sünnetini içeren kitaplar olan hadis kitaplarını bol bol okumalı ki müslümanın hayatı onlara göre şekillensin. Bu konuda 1001 numaralı hadis-i şerifin sonundaki makaleyi tekrar gözden geçirelim. [43]
480. Abdullah İbni Mes’ûd radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Çiftlik ve akar edinerek dünyaya rağbet etmeyiniz.”[44]
* Müslümanı dünyaya bağlıyacak ve aşırı meşgul edip ahiretten uzaklaştıracak her şeye rağbet edilmemesi gerekir, bu davranış hoş görülmemiştir. Helal yoldan kazanca teşvik vardır. [45]
481. Abdullah İbni Amr İbni Âs radıyallahu anhümâ şöyle dedi:
Kendimize ait kulübeyi tamir ederken Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem yanımıza uğramıştı.
– “Bu yaptığınız nedir?” diye sordu. Biz:
– Yıkılmak üzereydi de onarıyoruz, dedik. Bunun üzerine:
– “Ecelin bundan daha aceleci olacağını zannederim” buyurdular.[46]
* Kalıcı olmadığımız bu dünyadaki evimizi tamir ediyorsak; ecelin nasıl ve ne zaman geleceği belli olmadığı için bu dünyaya aşırı bel bağlayıp ahirette cenneti elde edecek amelleri ihmal etmememiz bize tavsiye ediliyor. [47]
482. Kâ’b İbni İyâz radıyallahu anh, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in şöyle buyurduğunu işitmiştir:
“Şüphesiz her ümmetin bir fitnesi vardır. Ümmetimin fitnesi (imtihan vesilesi) de maldır.”[48]
* Dünya malı biz müslümanların imtihan vesilesi olduğuna göre, bu imtihan vasıtası bizi dinimizi öğrenme ve ahiretimizi kazanmaya vesile olacak amelleri yapmamıza engel olursa Allah korusun ahiretimizi perişan ederiz. (bkz. Enbiya: 21/35, Al-i İmran: 3/186, Bakara: 2/155, Araf: 7/168, Kehf: 18/7, Mülk: 67/2, Enfal: 8/17) [49]
483. Ebû Amr –ki Ebû Abdullah ve Ebû Leylâ da denilir– Osmân İbni Affân radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Âdem oğlunun şunlar dışında bir hakkı yoktur: Oturacağı ev, bedenini örtecek elbise, yiyecek ekmek ile su koyacak kap.”[50]
* Zaruret ve zaruri ihtiyaçların sayıldığı bu hadis-i şerife göre ev, elbise ve kap kacak dışında kullanmakta olduğumuz pek çok alet ve eşyanın alımı ve bedelini ödemede ne zorluklarla karşılaştığımız meydanda. Depremzedelerin çadırdaki eşyaları ve bizim eşyalarımız... bak ve kıyasla... zaruret ve ihtiyaç neymiş iyi tesbit et. [51]
484. Abdullah İbni Şihhîr radıyallahu anh şöyle dedi:
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in yanına gelmiştim. O, “Elhâkümü’t–tekâsür” sûresini okuyordu. Sûreyi okuyup bitirince şöyle buyurdu:
“Âdemoğlu, malım malım deyip duruyor. Ey âdemoğlu! Yeyip tükettiğin, giyip eskittiğin veya sadaka olarak verip sevap kazanmak üzere önden gönderdiğinden başka malın mı var ki?”[52]
* Yediğimiz, giydiğimiz ve verdiğimiz sadakalar bizim; diğer kasadaki kesedeki raftaki ve tüm ev eşyaları bizden sonraya kalan varislerindir. Öyleyse ne için ve kimin için çalıştığımıza bir bakalım ve iyi düşünerek yaşayalım. [53]
485. Abdullah İbni Mugaffel radıyallahu anh şöyle dedi:
Bir adam, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’e:
– Ey Allah’ın Resûlü! Allah’a yemin ederim ki, ben seni seviyorum, dedi. Resûlullah o kişiye:
– “Sen ne söylediğini iyi düşün?” buyurdu. Adam:
– Allah’a yemin ederim ki, ben seni seviyorum, dedi ve bu sözünü üç defa tekrarladı. Bunun üzerine Resûl–i Ekrem:
– “Eğer beni seviyorsan, o halde fakirliğe karşı kendine bir zırh hazırla. Çünkü fakirlik, beni sevene yüksekten inen bir selden daha çabuk ulaşır” buyurdu.[54]
* Peygamberi seven o gibi olmaya çalışandır. O gibi olanın da bıraktığı mirası (475’de okuduk) öyle olmalı. Eline geçen her şeyi Allah’ın rızasını kazanmak için dağıtıvermelidir. Böylece de fakirlik sel gibi hızlıca onu yakalar. Medine döneminde harblerden pek çok ganimetler gelmesine, bu günkü değerle tirilyonlar eline geçmesine rağmen hemen dağıtıp hiç birini bırakmamıştır. [55]
486. Kâ’b İbni Mâlik radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Bir koyun sürüsünün içine salıverilmiş iki aç kurdun o sürüye verdiği zarar, mala ve mevkiye düşkün bir adamın dinine verdiği zarardan daha büyük değildir.”[56]
* Mal ve servete gömülmüş nice din tacirlerini bu hadis ne güzel açıklar. Dinini ticaretine araç yapan kimse müslüman sayılamaz. Din perdesi arkasına saklanıp işlerini yürüten sahtekarlar her dönemde bulunagelmiş; bilhassa asrımızda.... [57]
487. Abdullah İbni Mes’ûd radıyallahu anh şöyle dedi:
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bir hasır üzerinde yatıp uyumuştu. Uykudan uyandığında, hasır vücudunun yan tarafında iz bırakmıştı. Biz:
–Yâ Resûlallah! Sizin için bir döşek edinsek, dedik. Bunun üzerine Resûl–i Ekrem:
“Benim dünya ile ilgim ne kadar ki? Ben bu dünyada bir ağacın altında gölgelenen, sonra da oradan kalkıp giden binitli bir yolcu gibiyim” buyurdular.[58]
* Dünyaya ne derece bağlanacağımıza en özlü biçimde bu hadiste yer verilmiş, düşünüp anlayana... [59]
488. Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Fakirler, cennete zenginlerden beşyüz sene önce girerler.”[60]
* Seneler konusunda Kur’an’daki Hac: 22/47, Secde: 32/5, Meariç: 70/4 ayetlerin tefsirine bakılmalıdır. Kıyamet günü fakirlerin hesabı zenginlere göre daha kolay olacaktır. [61]
489. İbni Abbâs ve İmrân İbni Husayn radıyallahu anhüm’den rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Cenneti yakından tanıdım; orada bulunanların çoğunluğunun fakirler olduğunu gördüm. Cehennemi de yakından tanıdım; orada bulunanların çoğunluğunun da kadınlar olduğunu gördüm.”[62]
* Toplumda içki ve kadın her türlü kötülüğün ana malzemesidir. Dolayısıyla cehennemin çoğunluğu da kadınlardan oluşmuş oluyor. [63]
490. Üsâme İbni Zeyd radıyallahu anhümâ’dan rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Cennetin kapısında durdum, oraya girenlerin çoğunluğu dünyada bir şeyleri bulunmayan yoksullardı. Varlıklı kimseler ise, hesaba çekilmek üzere alıkonulmuşlardı. Şu kadar var ki, onlardan cehennemlik olanların cehenneme sevkedilmeleri emrolunmuştu. ”[64]
* Zenginlik ve fakirlik ikisi de imtihan vesilesi olan birer unsurdur. Zenginlik çoğunlukla insanı azdırır ve kişiyi orta yoldan alıkor. Fakir haline şükreder ve sabrederse ve Allahın rızasını kazanmaya çalışırsa cenneti elde edebilir. [65]
491. Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, Nebî sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Şâirlerin söylediği sözlerin en doğrusu, Lebîd’in şu sözüdür: Biliniz ki, Allah’tan başka her şey yok olacaktır.”[66]
--------------------------------------------------------------------------------
[1] Abdullah Parlıyan, Açıklamalı Tam Riyazu’s-Salihin Tercümesi: 164.
[2] Buhârî, Rikak 7; Müslim, Zühd 6. Ayrıca bk. Buhârî, Cizye 1, Meğâzî 12; Tirmizî, Kıyamet 28; İbni Mâce, Fiten 18.
[3] Abdullah Parlıyan, Açıklamalı Tam Riyazu’s-Salihin Tercümesi: 166.
[4] Buhârî, Zekât 47, Cihâd 37; Müslim, Zekât 121–123. Ayrıca bk. Nesâî, Zekât 81; İbni Mâce, Fiten l8.
[5] Abdullah Parlıyan, Açıklamalı Tam Riyazu’s-Salihin Tercümesi: 166.
[6] Müslim, Zikr 99.
Bu hadis 70 numarada geçmişti bir benzeri ise 290 numaradadır.
[7] Abdullah Parlıyan, Açıklamalı Tam Riyazu’s-Salihin Tercümesi: 166.
[8] Buhârî, Rikak 1, Cihâd 33, 110, Menâkibu’l–ensâr 9, Megâzî 29; Müslim, Cihâd 126, 129. Ayrıca bk. Tirmizî, Menâkıb 55; İbni Mâce, Mesâcid 3.
[9] Abdullah Parlıyan, Açıklamalı Tam Riyazu’s-Salihin Tercümesi: 166.
[10] Buhârî, Rikak 42; Müslim, Zühd 5. Ayrıca bk. Tirmizî, Zühd 46; Nesâî, Cenâiz 52.
Bu hadis 104 numarada geçmişti ve gerekli açıklama orada verilmişti.
[11] Abdullah Parlıyan, Açıklamalı Tam Riyazu’s-Salihin Tercümesi: 166.
[12] Müslim, Münâfikîn 55.
[13] Abdullah Parlıyan, Açıklamalı Tam Riyazu’s-Salihin Tercümesi: 167.
[14] Müslim, Cennet 55.
[15] Abdullah Parlıyan, Açıklamalı Tam Riyazu’s-Salihin Tercümesi: 167.
[16] Müslim, Zühd 2.
[17] Buhârî, İstikrâz 3, Rikak 14; Müslim, Zekât 32.
[18] Abdullah Parlıyan, Açıklamalı Tam Riyazu’s-Salihin Tercümesi: 168.
[19] Buhârî, Temennî 2, İsti’zân 30, Rikak l4; Müslim, Zekât 31. Ayrıca bk. İbni Mâce, Zühd 8.
[20] Abdullah Parlıyan, Açıklamalı Tam Riyazu’s-Salihin Tercümesi: 168.
[21] Müslim, Zühd 9. Ayrıca bk. Tirmizî, Kıyamet 58, Libâs 38; İbni Mâce, Zühd 9.
[22] Buhârî, Rikak 30. Ayrıca bk. Müslim, Zühd 8.
[23] Abdullah Parlıyan, Açıklamalı Tam Riyazu’s-Salihin Tercümesi: 168.
[24] Buhârî, Rikak 10. Ayrıca bk. Buhârî, Cihâd 70; İbni Mâce, Zühd 8.
[25] Abdullah Parlıyan, Açıklamalı Tam Riyazu’s-Salihin Tercümesi: 168.
[26] Buhârî, Salât 58.
506’da tekrar gelecek açıklama orada verilecek.
[27] Müslim, Zühd 1. Ayrıca bk. Tirmizî, Zühd l6; İbni Mâce, Zühd 3.
[28] Abdullah Parlıyan, Açıklamalı Tam Riyazu’s-Salihin Tercümesi: 168.
[29] Buhârî, Rikak 3. Ayrıca bk. Tirmizî, Zühd 25; İbni Mâce, Zühd 3.
574’de tekrar gelecektir.
[30] Abdullah Parlıyan, Açıklamalı Tam Riyazu’s-Salihin Tercümesi: 169.
[31] İbni Mâce, Zühd 1.
[32] Abdullah Parlıyan, Açıklamalı Tam Riyazu’s-Salihin Tercümesi: 169.
[33] Müslim, Zühd 36. Ayrıca bk. İbni Mâce, Zühd 10.
495’de gelecektir.
[34] Buhârî, Humus 3, Rikak 16; Müslim, Zühd 27. Ayrıca bk. İbni Mâce, Et’ıme 49.
[35] Abdullah Parlıyan, Açıklamalı Tam Riyazu’s-Salihin Tercümesi: 169.
[36] Buhârî, Vasâyâ 1, Cihâd 61, 86, Humus 3, Megâzî 83. Ayrıca bk. Nesâî, İhbâs 1.
[37] Abdullah Parlıyan, Açıklamalı Tam Riyazu’s-Salihin Tercümesi: 169.
[38] Buhârî, Cenâiz 27, Menâkıbu’l–ensâr 45, Megâzî 17, 26, Rikâk 16; Müslim, Cenâiz 44. Ayrıca bk. Nesâî, Cenâiz 40.
[39] Abdullah Parlıyan, Açıklamalı Tam Riyazu’s-Salihin Tercümesi: 170.
[40] Tirmizî, Zühd 13. Ayrıca bk. İbni Mâce, Zühd 3.
[41] Abdullah Parlıyan, Açıklamalı Tam Riyazu’s-Salihin Tercümesi: 170.
[42] Tirmizî, Zühd 14. Ayrıca bk. İbni Mâce, Zühd 3.
1385’de tekrar gelecektir.
[43] Abdullah Parlıyan, Açıklamalı Tam Riyazu’s-Salihin Tercümesi: 170.
[44] Tirmizî, Zühd 20. Ayrıca bk. Ahmed İbni Hanbel, Müsned, I, 377, 426, 443.
[45] Abdullah Parlıyan, Açıklamalı Tam Riyazu’s-Salihin Tercümesi: 170.
[46] Ebû Dâvûd, Edeb 169; Tirmizî, Zühd 25.
[47] Abdullah Parlıyan, Açıklamalı Tam Riyazu’s-Salihin Tercümesi: 170.
[48] Tirmizî, Zühd 26.
[49] Abdullah Parlıyan, Açıklamalı Tam Riyazu’s-Salihin Tercümesi: 170.
[50] Tirmizî, Zühd 30.
[51] Abdullah Parlıyan, Açıklamalı Tam Riyazu’s-Salihin Tercümesi: 171.
[52] Müslim, Zühd 3–4. Ayrıca bk. Tirmizî, Zühd 31, Tefsîru sûre (102) 1; Nesâî, Vesâyâ 1.
[53] Abdullah Parlıyan, Açıklamalı Tam Riyazu’s-Salihin Tercümesi: 171.
[54] Tirmizî, Zühd 36.
[55] Abdullah Parlıyan, Açıklamalı Tam Riyazu’s-Salihin Tercümesi: 171.
[56] Tirmizî, Zühd 43.
[57] Abdullah Parlıyan, Açıklamalı Tam Riyazu’s-Salihin Tercümesi: 171.
[58] Tirmizî, Zühd 44.
[59] Abdullah Parlıyan, Açıklamalı Tam Riyazu’s-Salihin Tercümesi: 171.
[60] Tirmizî, Zühd 37. Ayrıca bk. İbni Mâce, Zühd 6.
[61] Abdullah Parlıyan, Açıklamalı Tam Riyazu’s-Salihin Tercümesi: 172.
[62] Buhârî, Nikâh 88, Rikak l6, 5l, Bed’ü’l–halk 8; Müslim, Zikr 94. Ayrıca bk. Tirmizî, Cehennem 11.
[63] Abdullah Parlıyan, Açıklamalı Tam Riyazu’s-Salihin Tercümesi: 172.
[64] Buhârî, Nikâh 87, Rikak 51; Müslim, Zikr 93.
260 da geçmişti.
[65] Abdullah Parlıyan, Açıklamalı Tam Riyazu’s-Salihin Tercümesi: 172.
[66] Buhârî, Menâkıbu’l–ensâr 26, Edeb 90, Rikak 29; Müslim, Birr 2–6. Ayrıca bk. Tirmizî, Edeb 70; İbni Mâce, Edeb 41.