Riyazus-Salihin
233) Hac İle İlgili Hadisler
- Ayrıntılar
- Kategori: Riyazus- Salihin
- Gösterim: 5895
HAC BÖLÜMÜ
233) Hac İle İlgili Hadisler
Bu bölümdeki bir ayet ve 14 hadis-i şeriften, gücü yeten kimselere haccın farz kılındığını, haccı inkar edenlere Allah’ın ihtiyacı olmadığını, haccın İslamın 5 temel esasından biri olduğunu, Allah ve Rasulü tarafından emredilen hususlara gücü yettiğince uyulması gerektiğini, kabul olunmuş haccın da faziletli amellerden biri olduğunu, kötü söz ve günahlardan sakınılarak yapılan hacdan kişinin evine annesinden doğduğu gibi döneceğini, Allah tarafından kabul edilmiş haccın karşılığının cennet olacağını, kadınların en üstün cihadının kabul edilecek hac olduğunu, Arefe günü Allah’ın cehennemden kullarının çoğunu azat ettiğini, Ramazanda yapılan umrenin hac sevabına veya Peygamberle beraber yapılan hac sevabına eşit olduğunu, hacca sıhhaten güç yetiremeyecek kimseler adına başka birinin vekaleten hac yapabileceğini, küçük yaştaki çocuklara da hac yaptırılabileceğini ve sevabının velisine de olacağını, her türlü vasıtayla hacca gidilebileceğini, hacda alış-veriş yapmanın yasak olmadığını öğreneceğiz. [1]
“...Kabe’yi haccetmek, gücü yeten tüm insanların yerine getirmek zorunda oldukları bir görevdir. Kim bu vazifeyi inkar edip yapmazsa bilsin ki Allah alemlerden bağımsız olup her bakımdan kendi kendine yeterlidir” (Al-i İmran: 3/97)
* Bu ayetin açıklayıcısı durumunda olan fakat Nevevi’nin buraya almadığı (Tirmizi, Hacc, 3)’de bildiren bir hadiste peygamberimiz şöyle buyururlar: “Kim yiyecek ve Allah’ın evine ulaştıracak bir bineğe sahip olur da hac görevini yerine getirmezse, Yahudi veya Hristiyan olarak ölmüş fark etmez.” Çünkü hristiyan ve Yahudiler namaz kılarlar asla hac yapmazlar. (Müslim, İman, 194)de namazı kılmayan da Müşrik’e benzetilmiştir ki müşrikler de namaz kılmazlar fakat haccederler. [2]
1274. İbni Ömer raıyallahu anhümâ'dan rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
"İslâm dini beş esas üzerine kurulmuştur: Allah'tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed'in Allah'ın Resulü olduğuna şehâdet etmek, namaz kılmak, zekât vermek, hacca gitmek ve ramazan orucunu tutmak."[3]
* (Buhari, İ’tisam, 3)’de Allah Rasûlü, “Suçu günahı en ağır olan kişi yasaklanmamış olan bir meselede soru sormak üzere o işte yasak getirendir” buyurmaktadır. Yani insanlar lüzumsuz bazı sorularla bazı sınırlamaların getirilmesine sebep olur. İşi zorlaştırıyorlarsa dikkatler buraya çekilip böyle sorular sorarak işlerin zorlaştırılmaması gerektiği vurgulanmış oluyor. Böylelikle kişi yasaklara mutlaka uyacak, emirleri de gücü yettiği kadarıyla yapacaktır. Yani içki, faiz, zinayı herkes yapmayacak, zekat ve hacca gücü yeten imkanı olan yapacaktır. [4]
1275. Ebû Hüreyre radıyallahu anh şöyle dedi: Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bize bir gün bir konuşma yaptı ve:
– "Ey müslümanlar! Allah size haccı farz kıldı, haccedin!" buyurdu. Sahâbilerden biri:
– Her sene mi, ey Allah'ın Resulü? diye sordu.
Hz. Peygamberimiz, adam sorusunu üç defa tekrarlayıncaya kadar cevap vermeyip sustu. Sonra şöyle buyurdu:
– "Eğer "evet" deseydim, her sene haccetmeniz farz olurdu, siz de onu yerine getiremezdiniz!” Sonra sözlerine devamla:
– "Ben sizi kendi halinize bıraktığım sürece siz de beni kendi halime bırakın. Çünkü sizden öncekiler peygamberlerine çok sual sormaları ve aldıkları cevaplar konusunda ihtilâf etmeleri sebebiyle helâk oldular. Bundan dolayı size, bir şey emrettiğim zaman onu gücünüz yettiğince yerine getirin. Herhangi bir şeyi de yasaklarsam ondan da kesin olarak kaçının!" buyurdu.[5]
1276. Yine Ebû Hüreyre radıyallahu anh şöyle dedi: Nebî sallallahu aleyhi ve sellem'e:
– En üstün amel hangisidir? diye soruldu.
– "Allah ve Resulün’e iman etmektir" buyurdu.
– Sonra hangisidir? denildi.
– "Allah yolunda cihad etmektir" buyurdu.
– Sonra hangisidir? denildi.
– "Makbul olan hacdır" buyurdu.[6]
1277. Yine Ebû Hüreyre radıyallahu anh dedi ki, ben Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'in şöyle buyurduğunu işittim:
"Kötü söz söylemeden ve büyük günah işlemeden hacceden kimse, annesinden doğduğu gündeki gibi günahsız olarak (evine) döner."[7]
1278. Yine Ebû Hüreyre radıyallahu anh'den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
"Umre ibadeti, daha sonraki bir umreye kadar işlenecek günahlara kefârettir. Mebrûr haccın karşılığı ise, ancak cennettir."[8]
1279. Âişe radıyallahu anhâ şöyle dedi:
– Ey Allah'ın Resulü! En üstün amel olarak cihadı görüyoruz. Biz hanımlar cihad etmeyelim mi? dedim. Peygamber aleyhisselâm:
– "Fakat (sizin için) cihadın en üstünü, hacc–ı mebrûrdur" buyurdu.[9]
* Bugünkü şartlar altında hiçbir günaha girmeden ihlaslı ve samimi olarak bir kadın haccını tamamlarsa en büyük cihadını yapmış olur. (Buhari, Cihad, 8) de “Hac kadınlar için ne güzel cihaddır” buyrulmakla da bu gerçek pekiştirilmiş oluyor. Son derece hareketlilik isteyen bir ibadetle hiçbir canlıya bile zarar vermemek pek kolay değildir. [10]
1280. Yine Ebû Hüreyre radıyallahu anh'den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
"Allah'ın, cehennemden en çok kul âzat ettiği gün, arefe günüdür."[11]
* “Haccın temel direği olan rüknü Arefe günü öğleden sonra gün batıncaya kadarki zaman içinde yapılır, bunu kaçıran kimsenin haccı olmaz. Tüm dünya Müslümanlarının aynı gün aynı yerde Allah’a yalvarmaları ve bağışlanma dilemeleri gerçekleşir. Allah da o gün başka günlere oranla daha fazla kişiyi cehennemden uzaklaştırmış oluyor. Yıl içinde en faziletli gün arefe, hafta içerisinde en faziletli gün de Cuma günüdür.” (Müslim, Cuma, 17) [12]
1281. Abdullah İbni Abbâs radıyallahu anhümâ'dan rivayet edildiğine göre Nebî sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
"Ramazan ayında yapılan umre, tam bir hac sayılır, yahut da benimle birlikte yapılmış bir haccın yerini tutar."[13]
* Bu hadis bize “ibadetin fazileti vaktin faziletiyle artar” kaidesini hatırlatır. Bu hadisten Müslümanların yapacakları ibadetlerin zamanlamasına da önem vermeleri gerektiği de çıkmaktadır. [14]
1282. Yine İbni Abbâs radıyallahu anhümâ'dan rivayet edildiğine göre bir kadın:
– Ey Allah'ın Resulü! Hac farîzası hakkındaki Allah'ın emri, babamın hayvan üzerinde duramayacak kadar yaşlı olduğu bir döneme denk geldi. Onun yerine ben haccedebilir miyim? dedi. Hz. Peygamberimiz:
– "Evet, haccedebilirsin" buyurdu.[15]
1283. Lakît İbni Âmir radıyallahu anh'den rivayet edildiğine göre kendisi Nebî sallallahu aleyhi ve sellem'e gelip:
– Babam çok yaşlıdır. Ne hac, ne umre yapabilir, ne de sefere çıkabilir. (Ne emir buyurursunuz?) dedi. Hz. Peygamberimiz de:
– "O halde babanın yerine sen haccet ve umre yap!" buyurdu.[16]
1284. Sâib İbni Yezîd radıyallahu anh şöyle dedi: Ben yedi yaşımda iken, Vedâ haccında Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'in maiyyetinde bana da haccettirdiler.[17]
1285. İbni Abbâs radıyallahu anhümâ'dan rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Ravhâ denilen yerde bir grupla karşılaştı:
– "Siz kimlersiniz?" diye sordu. Onlar:
– Biz müslümanlarız, peki sen kimsin? dediler. Hz. Peygamberimiz:
– "Ben Allah'ın Resulüyüm" buyurdu. Bunun üzerine içlerinden bir kadın, (kucağındaki) küçük bir çoçuğu Peygamber'e doğru havaya kaldırarak:
– Bunun için de hac var mı? diye sordu. Resûl–i Ekrem:
– "Evet, ona hac, sana da sevap vardır" buyurdu.[18]
1286. Enes radıyallahu anh'dan rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, erzak ve eşyâsı da aynı deve üzerinde olduğu halde deve ile hacca gitmiştir.[19]
* Bu hadiste bize Rasûlullah’ın ne kadar tevazu içinde olduğunu, riya ve gösterişten uzak olarak haccını yaptığını, erzak ve yükleri için ayrı bir deve daha kullanması mümkün iken kullanmadığını göstermektedir. Bu hadisten bu günde hangi şartlar altında olursa olsun binitinin markası ve şirketi ne olursa olsun tevazu üzere gösterişten uzak hac yapılması gerektiğini öğrenmiş oluyoruz. [20]
1287. İbni Abbâs radıyallahu anhümâ şöyle dedi: Ukâz, Mecinne (Micenne) ve Zülmecâz İslâm öncesi dönemde meşhur panayır yerleri idi. Bu sebeple İslâm döneminde (bazı müslümanlar) bu pazarlarda alış – veriş yapmayı günah sandılar. Bunun üzerine hac mevsiminde "Alış-veriş yaparak Rabbinizin fazl ve kereminden istifade etmenizde sizin için bir günah yoktur" âyeti indi.[21]
* Hac günleri tüm dünya Müslümanlarının senede bir sefer bir araya gelip siyasi, ekonomik ve her türlü münasebetlerinin en yoğun olduğu günlerdir. Bu günlerde, ibadet ve manevi feyzden alıkoymayacak şekilde meşru olan her türlü ticaret yapılabilir. Bunun bir sakıncası olmadığı ayetle bildirilmiştir. Alışveriş ve ticaret yasağı yalnızca Cuma ezanı okunduktan sonra başlayıp Cumanın farzı kılınıncaya kadarki zaman diliminde geçerlidir. Bunun dışında her yerde ve her zaman serbesttir. [22]
[1] Abdullah Parlıyan, Açıklamalı Tam Riyazu’s-Salihin Tercümesi: 370.
[2] Abdullah Parlıyan, Açıklamalı Tam Riyazu’s-Salihin Tercümesi: 370.
[3] Buhârî, Îmân 1, 2; Tefsîru sûre (2), 30; Müslim, Îmân 19–22. Ayrıca bk. Tirmizî, Îmân 3; Nesâî, îmân 13.
Önceden 1075 ve 1207’de geçmişti.
[4] Abdullah Parlıyan, Açıklamalı Tam Riyazu’s-Salihin Tercümesi: 371.
[5] Müslim, Hac 412; Nesâî, Menâsik 1. Ayrıca bk. Buhârî, İ'tisâm 2.
Hadisin kısa bir şekli 157’de geçmişti.
[6] Buhârî, Îmân 18, Hac 4, 34, 102, Umre 1, Sayd 26, Cihâd 1, Tevhîd 47; Müslim, İman 135, Hac 204, 437. Ayrıca bk. Tirmizî, Fedâilü'l–cihâd 22, Hac 88; Nesâî, Hac 4, 5, 6, Cihâd 17; İbni Mâce, Menâsik 3.
314’de geçmişti, 1286’da tekrar gelecektir.
[7] Buhârî, Hac 4, Muhsar 9, 10; Müslim, Hac 438. Ayrıca bk. Tirmizî, Hac 2; Nesâî, Hac 4; İbni Mâce, Menâsik 3.
[8] Buhârî, Umre 1; Müslim, Hac 437. Ayrıca bk. Tirmizî, Hac 88; Nesâî, Menâsik 3, 5, 77; İbni Mâce, Menâsik 3.
[9] Buhârî, Hac 4, Sayd 26, Cihâd 1.
[10] Abdullah Parlıyan, Açıklamalı Tam Riyazu’s-Salihin Tercümesi: 371.
[11] Müslim, Hac 436. Ayrıca bk. Nesâî, Menâsik 194; İbni Mâce, Menâsik 56.
[12] Abdullah Parlıyan, Açıklamalı Tam Riyazu’s-Salihin Tercümesi: 371.
[13] Buhârî, Umre 4; Müslim, Hac 221. Ayrıca bk. Tirmizî, Hac 55; Ebû Dâvûd, Menâsik 89; Nesâî, Sıyâm 6; İbni Mâce, Menâsik 45.
[14] Abdullah Parlıyan, Açıklamalı Tam Riyazu’s-Salihin Tercümesi: 372.
[15] Buhârî, Hac 1, Cihâd 154, 162, 192, Edeb 68; Müslim, Hac 407, Fedâilü's–sahâbe 135, 137. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Menâsik 25; Nesâî, Hac, 22, 23, Kudât 9, 10.