Mektubat-ı Rabbani-Tam Metin Tercümesi-Abdülkadir Akçiçek-Çile Yayınları-1979
318.Mektup
- Ayrıntılar
- Kategori: Mektubat-ı Rabbani
- Gösterim: 4089
318. MEKTUP
MEVZUU: Sübhan Hakkın sıfatları için iki
itibar vardır. Söyle ki:
a) Kendi varlıklarında husul bulmaları.
b) Sübhan Hakkın zatı ile kıyamları. Her iki
itibar da hariçte temeyyüz etmektedir.
NOT: İmam-ı Rabbani Hz.leri bu mektubu,
Mir Şemseddin Halhali'ye yazmıştır.
Allah'a hamd olsun. Selâm seçmiş olduğu
kullarına.
Ey Mahdum,
Yüce Allah'ın zatı ile kaim ve mevcud olan
vacib sıfatlar için iki itibar vardır. Şöyle ki:
a) Onların kendi varlıklarında sübut
bulmalarıdır.
b) İkinci itibar ise... Vacib Taala'nın zatı
ile kıyamlarıdır.
Birinci itibara göre, alemle münasebeti
vardır. Bununla da, taayyünlerin mebde'leri olmuştur.
ikinci itibara göre de, alemden müstağnidir;
aleme teveccühü yoktur. Keza, alemde olanlara da.
Üstte anlatılandan başka; birinci itibara
göre; Keşfi nazarla Yüce Mukaddes Zat'tan ayrılmış görülür. Zat, onun
ötesinde sabit olur.
İkinci itibara göre de, durum, üstte
anlatıldığı gibi değildir. Onda bir ayrılma tasavvur edilemez.
Üstte anlatılandan başka; birinci itibara
göre, zata hicaplar halindedir.
İkinci itibara göre ise., hicaplar
kalkmıştır. Libasla kaim beyaz gibidir. Ama, libasa bir hicab olmaz.
Bu babda netice söz şu ki:
-Her iki itibara göre beyaz, -ki onun kendi
özünden husulünü ve libas ile kıyamını kasd ediyorum- libasın kendisine hicab
değildir. İsterse, elle tutulup hissedilen o beyaz olsun; kendisinden hicab
olma durumu kalkmıştır. Amma, Yüce Mukaddes Zat'ın sıfatları böyle değildir.
Zira onlar, birinci itibara göre hicab olmakta, ikinci itibara göre ise, hicab
olmamaktadır.
Sakın ha... olmaya ki, iki itibar arasındaki
farkı az bir şey tahayyül edesin. Zira bu Fakir, kendisinde kuvvetli cezbe,
seyir sür'ati olmasına rağmen, iki itibar arasını on beş seneye yakın bir zamanda
kat etmiştir.
Mütekaddimun ulema, iki itibar arasındaki
farkı bulmakta hidayete eremediler. Bunun için dediler ki:
-Kendi nefsinde araz husulü, aynen cevherde
kıyamının husulüdür.
Ama, bazı müteahhirin ulema, bu farkı
anlamışlardır. Hakikat olan şu ki: Arazın kendi özünde husulü, kıyami
husulünden başkadır. Zira araz hakkında:
-Buldu kalktı...
Diye bir tabir kullanırlar. Bu manada,
bulmak, kalkmaktan başkadır.
Müteahhirinden bu bazılarının araz
hakkındaki tahkikleri, çıkılması gereken yere yükselten ve bilinmesine ihtiyaç
duyulan hususa da vesile olmuştur.
Felsefeye dair tetkiklerin, kelâma dair
tahkiklerin çoğu, bu seyr ü sülük işinde yardımcı olmuş; Yüce Sultan Zat'ın
ilâhi maarifini elde etmeye vasıta durumuna girmiştir.
***
Selâm, hidayete tabi olanlara... Mütabaat-ı
Mustafa'yı bırakmayanlara. Ona, âline, ashabına salâtların en tamamı,
selâmların dahi ekmeli.
***