Mektubat-ı Rabbani-Tam Metin Tercümesi-Abdülkadir Akçiçek-Çile Yayınları-1979
375.Mektup
- Ayrıntılar
- Kategori: Mektubat-ı Rabbani
- Gösterim: 4055
375. MEKTUP
MEVZUU: İnsan tab'an medenidir; medeni olmak üzere yaratılmıştır. Kendi cinsi ile iyi geçinmeye muhtaçtır. İnsanın iyiliği dahi bu ihtiyaçtan belli olur.
Bu münasebetle bazı hususların beyanı.
NOT: İmam-ı Rabbani Hz.leri bu mektubu, Hanlar Hanına yazmıştır.
***
Allah'a hamd olsun. Selâm, onun seçmiş olduğu kullarına...
Sübhan olan yüce Allah'tan suri ve manevi terakkilerinizi dilerim. Zira, sizin hayrınız ve Salahınız, bütün Müslümanların gönül birliğini tazammun eder ve onların refahını sağlar. Size yapılan dua dahi, bütün Müslümanlara yapılan duadır.
Allahu Teala, şahsınıza lâyık olmayan şeylerden yana size selâmet versin. Seyyid'l-mürselin hürmetine. Resulullah Efendimize ve diğer peygamberlere ve onların hepsinin âline salâtlann en faziletlisi, selâmların ekmeli olsun.
***
Nakşibendiye-i Aliyye büyüklerine karşı ihlâs, müridlik ve mahabbet bağlarınızı bilmekteyim. Hem de pek tamam ve pek mükemmel bir şekildedir. Allah onların sırlarının kudsiyetini artırsın. Buna binaen başınızı ağrıtmaya sebep olmaktayız.
***
Ey mükerrem mahdum,
Bu Silsile-i Aliyye mensuptan, bu diyarda garip düşmüşlerdir.
Bu diyar ehlinin; sünnet-i seniyeyi tutan bu Tarikat-ı Aliyye büyükleri ile oları münasebetine gelince; bid'atın şüyuu dolayısı ile pek azdır.
Üstte anlatılan manadan olarak; kısa görüşünden dolayı, bu silsile ehlinden bazdan bu Tarikat-ı Aliyye'de bid'atlar icad etmiştir. Bu bid'atlara alâka sebebi ile, insanların kalblerini kendi tarafına çekmek istemiştir. O bid'atlan icad ederken de, kendi kanaatına göre bu yaptığını bu Tarikat-ı Aliyye'nin tekmili sanmıştır. Hasa ki böyle bir şey ola. Elbette bu cemaatın maksadı, bu Tarikat-ı Aliyye'yi tahrib edip hiçe çıkarmaktır. Halbuki, bu Tarikat-ı Aliyye büyüklerinin muamelesini hiç de idrak edememişlerdir. Allahu Teala onlara doğru yolu göstersin.
Bu silsile-i aliyye ehlinin varlığı bu diyarda pek değerli olduğundan; bu silsile-i aliyye'nin müridlerine ve onları sevenlere düşer ki, o büyüklere ve bu Tarikat-ı Aliyye taliplerine yardım edip muavenette bulunalar.
İnsan tab'an medenidir. Medeni olmak üzere yaratılmıştır. Kendi cinsi ile iyi geçinmeye muhtaçtır. Bu manada gelen bir ayet-i kerime meali:
"Ey Nebi! Sana
Allah ve mü'minlerden ittiba edenler yeter." (8/64) (İMAM-I RABBANİ Hz.leri bu
ayet-i kerimeyi anlatılan manada almıştır. Ancak, pek çok müfessirler, şu
manadan almaktadırlar:
"Ey Nebi, Allah
sana ve mü'minlerden sana ittiba edenlere yeter.")
***
Hayrü'l-beşer Resulullah
(sav) Efendimizin ki, önemli işlerinde müminlerin dahli vardır; diğerlerine de
düşer?
Bu zamanda zenginlerin pek
çoğu, işlerin yolunda gitmesini, hacetin yerine gelmesini ihtiyaçsızlıkta
sanırlar. Ama durum böyle değildir. Zira ihtiyaç, zatidir. Hem de bütün
mürakinat için... O kadar ki, insanın iyiliği bu ihtiyaçtadır. Kulluğun züllü
dahi, bu cihetten gelmektedir. Faraza, insandan ihtiyaç gitse, kendisi için
bi"- istiğna hasıl olsa; onda isyandan inaddan, tuğyandan başka bir şey
olmaz. Bu manada gelen bir ayet-i kerime şöyledir:
"İnsan elbet azan
zenginliği görünce.."(96/6-7)
***
Bu babda netice söz şudur ki:
Dervişler, ağyar ile taalluktan halâs bulduklarından; sebeplere ihtiyaç, onların sebepleri yaratana havale eder. Her yana şamil bol nimeti, o yüce Zat'ın nimet sofrasında görürler. İtikad ederler ki, hakikatta veren ve alan o yüce Allah'tır.
Arada sebepler bir kısım hikmetlere ve yararlara göre varid olmuştur; güzellik ve çirkinlik dahi onlara bağlanır. Bu büyükler dahi, şükrü ve şikâyeti o sebeplere dönük olarak yaparlar. Haseneyi ve seyyieyi de ondan bilirler. Eğer onlar, sebeplere itibar etmemiş olsalar, büyük bir muameleyi iptal etmiş olurlar.
Bir ayet-i kerime meali:
"Rabbimiz, sen bunu batıl olarak yaratmadın... Sübhansın."(3/191)
***
Pek aziz kardeşim Seyyid Mir Muhammed Nu'man'ın varlığı orada bir ganimettir. Onun duası ve teveccühü dahi kibrit-i ahmerdir. Zannederim ki, onun teveccüh bereketleri ve bu teveccühün feyizleri devletinizi ayakta durdurtmaktadır. Onu, huzurda ve gıyabda sizin imdadınızda ve muavenetinizde bulmaktayım.
Adı geçen, bundan bir sene evvel, Fakir'e sizin iyiliklerinizi yazdı. Yazdığı mektuba dahi sizin dervişlere olan mahabbetinizi ve ihlâsınızı dahi dere etti.
Yine onda izhar ettiğine göre bu velayet idaresini bir başkasına bırakmış; zira, bu vakit, teveccüh ve imdad zamanıdır.
Bu Fakir için dahi, o mektubun mütalaası esnasında Fakir'e bu babda teveccüh hasıl oldu. O vakitte sizi kadri yüce buldum.
Zahir olan şu ki: O saatte bir şahıs, o cihete teveccüh ediyordu.
O mektubun cevabında şu tabiri kullandım:
-Hanlar Hanı, nazarda kadri yüce olarak zahir olmaktadır.
Emir Sübhan Allah katındadır.
***