Mektubat-ı Rabbani-Tam Metin Tercümesi-Abdülkadir Akçiçek-Çile Yayınları-1979
459.Mektup
- Ayrıntılar
- Kategori: Mektubat-ı Rabbani
- Gösterim: 4253
459. MEKTUP
MEVZUU: a) Duanın sırları, b) Ulemayı ve sulahayı medhetmek.
NOT: İmam-ı Rabbani Hz.
bu mektubu, sayesi eksik olmasın, zaman sultanına yazmıştır.
***
Duacıların en küçüğü AHMED, zat-ı muallanın hizmetçilerine tavazu ve inkisar izhar eder. Avama ve havasa şamil olan emniyet ve eman nimetinin şükrünü edaya çalışır. Duanın kabul olacağı bilinen vakitlerde, fakirlerin (dervişlerin) toplandığı zamanlarda, İslâm askerlerine fetih ve yardım talep eder.
Mahlukun her ferdi, bir iş için yaratılmıştır. Her neden yaratıldıysa, kendisine müyesser olan odur. Zira, Sübhan Allah'ın fiillerinde abes mümtenidir.
Gazi mücahid askerlere bağlanan işe gelince, üstün devletin sütunlarını takviyedir; açık saltanatın rükünlerini teyiddir. Şöyle ki:
Şeriat-ı garranın revaç bulması dahi o saltanatın kıyamına bağlıdır, bu manada şöyle gelmiştir:
"Şeriat, kılıçların
gölgesi altındadır."
Bu iş, değeri üstün bir iş olup, dua askerlerine bağlıdır. Bu dua askerleri, fukara ve ashab-ı belâdır.
Çünkü, fetih ve nusret iki kısımdır. Şöyle ki:
a) Sebeplere bağlı olan kısımdır. Ki bu savaş askerlerine taalluk eden fetih ve nusrettir.
b) Diğer kısım ise, fethin ve nusretin hakikatidir ki; sebepleri sebep eyleyen yüce Zat katından gelmektedir. Allahu Teala'nın buyurduğu:
"Nusret, (yardım) ancak allan kalındandır..." (3/126) ayet-i kerime bu manaya işarettir. Bu dahi, dua askerlerine taalluk eder.
Dua askerleri, züllü ve inkisan ile önde olup sebepten müsebbibe terakki etmiştir.
Bir mısra:
Topu kaptılar, bu
meydanda gönlü kırıklar...
Bundan başka, dua kazayı dahi reddeder. Nitekim bu manada, Muhbiri Sadık Resulullah (sav) Efendimiz şöyle buyurdu:
"Kaza, ancak dua
ile reddolur..."
Kılıcın ve cihadın, kaza reddinde bir kudreti yoktur. Bu manada, zaaf ve inkisar varlığına rağmen; dua askerleri, gaza askerlerinden daha kuvvetlidirler.
Anlatılan manadan başka, dua askerleri, gaza askerlerine ruh gibidir; gaza askerleri de onlara bir kalıp. Bu manadan olarak, gaza askerine mutlaka dua askeri lâzımdır. Zira, ruhtan hali kalan kalıp teyid ve nusret babında kabiliyetli değildir. Bu mana icabı olarak, anlattılar ki:
- Resulullah (sav) Efendimiz, muhacirlerin fakirlerine tevessül ile fetih ve nusret talebinde bulunurlardı. Hem de, gaza askerlerinin varlığı ve muhariplerin istilâsına rağmen...
Fukara; zillet, meskenet, itibarsızlık olmasına rağmen, dua ordusu olmuşlardır. Nitekim, bu manada demişlerdir ki:
-Fakirlik, iki cihanda yüz karasıdır.
Bazı yerlerde, bunlara ihtiyaç olmuştur. Bu itibarsızlıklarına rağmen, onların itibarı olmuştur. Anlatılan yerlerde, onlar, akranlarından üstün tutulmuşlardır.
Muhbir-i Sadık Resulullah (sav) Efendimiz, şöyle buyurdu:
"Kıyamet günü,
ulemanın mürekkepleri, şehitlerin kanı ile tartılacak; ulemanın mürekkepleri
ağır gelecektir."
Sübhanellah, ona hamd
olsun, bu mürekkep ve yüz karalığı, onların izzet ve rif'at bulmalarına sebep
olmuştur. Derecelerini, aşağılıktan alıp yükseklere çıkarmıştır.
Evet, şu mısra güzeldir:
Zulmetlerdedir, hayat
suyu...
Bu manada, bir şair de
şöyle demiştir:
Lâle yanaklı aldı beni
köleliğine;
Sonunda yaradı kara
yüzüm işe yine...
Bu Fakir, her ne kadar
kendisini dua askerlerinden saymaya lâyık olmasa dahi, mücerred FAKR ismi ile
ve duanın kabul olunacağı ihtimaline göre kendisini üstün devlete duadan yana
boş bırakmıyor. Hal ve kal dili ile dua ve Fatiha okuyup dilini ıslak
tutmaktadır.
"Rabbimiz bizden kabul buyur; sen duyan bilensin..."(2/127)
***