Dünya ve ahiret saadeti O'nu sevmeye bağlı
- Ayrıntılar
- Kategori: Maneviyat
- Gösterim: 2860
Dünya ve ahıret saadetine kavuşmak, ancak dünya ve ahiretin efendisi olan, Muhammed aleyhisselama tabi olmaya bağlıdır. O'na tabi olmak için iman etmek ve İslamiyeti öğrenmek ve hakkıyla yapmak lazımdır.
O'na tabi olmak, yani O'na uymak; O'nun gittiği yolda yürümektir. O'nun yolu, Kur'an-ı kerimin gösterdiği yoldur. Bu yola İslam dini denir.
O'na hakkıyla uyabilmek için, önce iman etmek sonra Müslümanlığı iyice öğrenmek, sonra da farzları eda edip, haramlardan kaçınmak, daha sonra, sünnetleri yapıp mekruhlardan kaçınmak lazımdır. Bunlardan sonra, mübahlarda da O'na uymaya çalışmaktır.
İman etmek, O'na tabi olmaya başlamak ve saadet kapısından içeri girmek demektir. Allah'ü teâlâ O'nu, dünyadaki bütün insanları saadete davet için gönderdi ve Sebe' suresinin 28. Ayet-i kerimesinde mealen; "Ey sevgili Peygamberim! Seni, dünyadaki bütün insanlara, ebedi saadeti müjdelemek ve bu saadet yolunu göstermek için, gönderiyorum" buyurdu.
İKİ SEVGİ BİR ARADA OLAMAZ!
Muhammed aleyhisselama tabi olmak, dinin emirlerini beğenip, seve seve yapmak ve O'nun emirlerini ve İslamiyet'in kıymet verdiği üstün tuttuğu şeyleri ve alimlerini, salihlerini büyük bilip, hürmet etmek ve O'nun dinini yaymağa uğraşmak demektir. Dinine uymak istemeyenleri, beğenmeyenleri, aldırış etmeyenleri ise zelil, hakir ve aşağı tutmaktır.
Ahirette Cehennem'den kurtulmak, yalnız Muhammed aleyhisselama tabi olanlara mahsustur. Dünyada yapılan bütün iyilikler, bütün keşifler, bütün haller ve bütün ilimler, Resulullah sallAllahü aleyhi ve sellem efendimizin yolunda bulunmak şartı ile, ahirette işe yarar.
Yoksa, Allahü teâlânın Peygamberine tabi olmayanların yaptığı her iyilik, dünyada kalır ve ahiretinin harab olmasına sebeb olur. Yani, iyilik şeklinde görünen, birer istidracdan başka bir şey olamaz.
O'na uymanın ufak bir zerresi, bütün dünya nimetlerinden ve ahiret saadetlerinden kat kat üstündür. İnsanlık meziyeti ve şerefi, O'na tabi olmaktır.
Peygamber efendimize iman edip getirdiklerini tasdik etmek, O'nu sevip itaat etmek, nasihatlerini kabul etmek, kendisine hürmet ve tazim etmek farzdır.
Bu hususta Allahü teâlâ mealen; "O halde Allahü teâlâya ve O'nun ümmi nebisi olan Resulüne iman edin, O'na tabi olun ki, doğru yolu bulmuş olasınız" (A'raf suresi: 158). "Kim, Allahü teâlâya ve Peygamberine iman etmezse, muhakkak (bilsin) ki, biz o kâfirler için çılgın bir ateş hazırlamışızdır" (Feth suresi: 13).
O’na tabi olmanın alâmeti kafirleri, İslam düşmanlarını sevmeyip, onlara mahsus olan ve kafirlik alameti olan şeyleri yapmamaktır. Çünkü İslam ile küfür, birbirinin aksidir, zıddıdır. Birinin bulunduğu yerde, diğeri bulunamaz, gider. Bu iki zıd şey, bir arada bulunamaz. Bunlardan birisine kıymet vermek, diğerini hakaret ve kötülemek olur.
Peygamber efendimiz; "Bana kim itaat ederse, Allahü teâlâya itaat etmiş olur. Kim bana isyan ederse, Allahü teâlâya isyan etmiş olur. Benim emrime itaat eden, bana itaat etmiş, emirlerime isyan eden de bana isyan etmiş olur"
HERKESTEN ÇOK SEVMEDİKÇE
Bir kimse, her işinde, Resulullah sallAllahü aleyhi ve selleme tabi olmazsa, mü'min olamaz. O'nu, kendi canından çok sevmezse, imanı tamam olmaz. O, bütün insanların ve cinnilerin peygamberidir. Her asırda yaşayan her milletin O'na uyması vacibdir.
Her mü'minin, O'nun dinine yardım etmesi O'nun ahlakı ile huylanması, O'nun mübarek ismini çok söylemesi, ismini söyledikte ve işittikde, saygı ve sevgi ile salatü selam getirmesi, mübarek cemalini görmeye aşık olması, getirdiği Kur'an-ı kerimi ve İslam dinini sevmesi ve hürmet etmesi lazımdır.
Hadis-i şerif, “Bir kimse, beni çocuklarından, ana babasından ve herkesten daha çok sevmedikçe, imanı tamam olmaz” buyuruldu. Bu sevginin hasıl olması için, Resulullah efendimizin hayatı; mucizelerini, güzel ahlakını doğru olarak anlatan kitapları okuyup yakınlarımıza da okutmalıyız. ( Bu konuda, “KAİNATIN EFENDİSİ” kitabını – Arı sanat, 0212 5204151- önemle tavsiye edirim)
Mehmet Oruç