Yılbaşı bize neyi çağrıştırıyor?
- Ayrıntılar
- Kategori: Kültürel Bilgiler
- Gösterim: 2396
Yılbaşı kutlamaları, bize, o kadar çok olumsuz olaylar çağrıştırıyor ki, hangisinden başlasak?... Tüm iyi niyetlerimize ve olumlu düşüncelerimize karşın, bütün "menfi olaylar" ilk bakışta gözümüzün önüne geliveriyor. İnsanların sömürülen umutlarından tutun da, her çeşit israfın korkunç "tüketim organizesi" haline gelmesi, insanı hayretlere düşürüyor. Bir kaç ana başlıkları sıralayacak olursak: Yılbaşının yaklaşmasıyla birlikte, insanların duygularını sömüren "ümit tacirleri" piyango biletleriyle insanları, "hayalciliğe" sürüklemiyor mu?
Yılbaşı nedeniyle oynanan tombala, fırdöndü, iskambil, taş oyunları, oyun makineleri gibi şans oyunlarının her çeşidi denenerek insanlar, "kumar alışkanlığına" özendirilmiyor mu? İnsanları eğlendirme (!) bahanesiyle, alkollü içkilerin sergilenmesi ve özendirilmesi sonucunda, toplumlar ve insanlar "yozlaştırılmıyor mu?" .
Yoksulluğun alabildiğine yayıldığı bir dünyada, milyonlarca insan "bir ekmek" dahi bulamazken, yiyecek maddelerin çöplere atılması "sosyal dengeyi" bozmuyor mu? Yılbaşı kutlamalarında, kültürel değerlerin dejenere edilmesi, "bir milleti içerden yıkmak" için yapılan bir eylem değil de ne dir? .
Sınırsız cinsel özgürlüğün sergilendiği bir gecede, gençlerin "gayri meşru ilişkilere" özendirilmesi, aile faciası değil de, ne dir? Yılbaşı gecelerinde ve diğer günlerde yapılan bu eylemler, insanlık için yararlı olacağını söyleyebilecek "aklı selim" kişiler, olabilir mi? Yaşamakta olduğumuz onca "krizler (!)" varken, bir de "yılbaşı krizi"ni yaşamak, bize ne kazandıracaktır.? .
Noel Baba kutlamaları nereden geliyor? Esasen Hrıstiyanlıkta bile yeri bulunmayan "Noel kutlamaları" gökteki aya tapan putperestlerin, daha sonra Güneşi ilah seçmeleriyle gelişti. 24 Aralık'ta güneşin daha geç battığını görerek "Tanrımız bizimle daha çok beraber oldu" diye kabul ettiler. 24 Aralık 1 Ocak tarihleri arasında kalan süreyi içkiler içerek, domuz ve hindiler keserek danslarla kutlamaya başladılar.
Bu gelenek Hıristiyanlık dini tarafından benimsenmiş, resmi literatüre mitolojik bir kişilik olarak geçmiştir. Daha sonra Noel baba ile özdeşleştirilerek bir kültür haline getirilmiştir. Bu kültür akımını da, hakimiyetleri altındaki ülkelere ihraç ederek hegemonya kurmaya çalışmışlardır. Hala da çalışıyorlar.
Yılbaşı kutlamalarına gelince... Yılbaşı kutlamaları, Hz.İsa'nın doğumundan yaklaşık 350 yıl sonra Roma'da ortaya çıktı. Roma İmparatorluğu, Güneşperestlik ile Hristiyanlığı birleştirerek, Güneş tanrısının doğum günü olarak kabul etti.
24 Aralık'a kadar güneş biraz daha erken battığından senenin en kısa günleri olarak biliniyor. Batıda güneşe tapanlar, tanrıları olan güneş, her gün biraz daha erken kendilerini terk edince buna üzülüyorlardı.
25 Aralık'ta günler tekrar uzamaya başlayınca, tanrıları kendileriyle kalmaya razı olmuş ve yeniden doğmuş anlamına geldiğinden mutluluklarını, danslarla, içkilerle ışıklandırmalarla, ağaçlarla, yeşillendirmelerle, hindi kesme ziyafetleriyle kutlarlardı.
İşte, 25 Aralık 1 Ocak arası bu sebeple eğlence günleri ve tatil olarak kabul edilmiştir. Tahrif olmuş bir dinin akıbet.
Görüldüğü gibi Hz. İsa aleyhisselamın doğumuyla, yılbaşı kutlamalarının uzaktan yakından hiç bir ilgisi yoktur.
Noel'i, Protestanlar ve Katolikler 25 Aralık'ta kutluyorlar. Ortodokslar ise, 6 Ocak'ta kutluyorlar. Daha sonra Hristiyan alemi tarafından bu fark kaldırılmak istendi. Sonunda yılın ilk günü ağırlıklı olarak kutlanmaya başlandı.
İster Noel olsun, ister yılbaşı olsun, ikisi de değiştirile değiştirile günümüze kadar gelmiş ve Hz. İsa'nın doğumu olarak tüm dünyaya inandırılmıştır. Özet olarak belirtecek olursak, dünyada her şey değiştirilebilir. Ancak, kutsal değerler ve dini inançlar hiç bir surette değiştirilemez.
Kendi kimliğimizin gereğini yapmak İster yılbaşı kutlamaları olsun, ister Noel baba olsun, her iki anlayış, Türk Milletinin karakterine, tarihine, dinine ve kültürel değerlerine ters düşen davranışlardır.
Her millet, kendi kültüründen, geleneğinden, toprağından, tarihinden ve dini inançlarından güç alır. Bu değerlerin dışındaki tutum ve davranışlar, bir çok sapmalara ve yozlaşmalara yol açar. Kendi kültürel değerlerinden kopan milletler, bunalımlara ve krizlere düşerler.
Atalarımız, hiç bir dönemde bir başka milletin yaşantısına ve ideolojisine ihtiyaç duymamışlardır. Kendi kendilerine her zaman yetmişlerdir. Kendi doğal yaşantılarını olduğu gibi yaşamayı bir ilke haline getirmişlerdir. Kendi fıtri özellikleri nasılsa, öyle davranmışlardır. Hz. Mevlana'nın dediği gibi, "göründükleri gibi olmuşlar"dır.
Millet olarak, ne zaman taklitçiğe başladıysak, ne zaman batılı olma kompleksine girdiysek, ne zaman aslımızı inkar ettiysek, ne zaman kültürel değerlerimizi terk ettiysek, işte o andan itibaren sapmalar, yozlaşmalar, bunalımlar ve krizler baş göstermiştir.
Bu konuyla ilgili Peygamber Efendimiz'in (s.a.v.) tavrı ve ilkesi kesin ve net olarak ortadadır. Cihan Peygamberi şöyle buyuruyor: "Bizden başkasına benzemeye çalışan, bizden değildir" hadis-i şerifi, insanların ve milletlerin onuru ve şerefi için çok önemli bir ilkedir. Her Müslüman Türk vatandaşı, kendini bu hadis-i şerifin anlamıyla bütünleştirdikten sonra, yılbaşı ile ilgili tavrını ve yaşantısını ortaya koyması lazım.
Yazar :Mustafa Topaloğlu
Kaynak: Vuslatdergisi