Merhametin ve sevginin mimarîsi: Kuş sarayları

image055aa0Kuş evleri, diğer bir deyişle kuş sarayları, artık sadece nadiren örneklerine rastlayabileceğimiz, Osmanlı medeniyetine ait bir yapı türü. Kuş evleri, Osmanlı döneminde, on beşinci yüzyılda hayata geçmiş ve on dokuzuncu yüzyıla dek varlığını sürdürmüşler. Bir kuş evinde, aynen dönemin evleri gibi koridorlar, cumba biçimli çıkıntılar, sütun kabartmalarla yükselen balkonlar ön yüzünde pencereler, çatılar ve kubbeler bulunurmuş. Zaten, bu yüzden, onlara "kuş yuvası," veya "kuş bahçesi" gibi bir isim vermek yerine, insanların yaşadığı evlere benzediği için "kuş evi" deniyormuş. Aynı zamanda bu taş evlere "kuş köşkü," "kuş sarayı" diye de isimler verilebiliyormuş.

Medrese, ev, mektep, saray gibi yapıların ve bilhassa camilerin dış cephesine monte edilen bu evleri yuva belleyen kuşlar, yaşamlarını buralarda sürdürür, soğuktan ve tehlikelerden böylece korunur, yavrularını buralarda beslerlermiş. Zarif mimari yapılarıyla göz dolduran kuş evleri, bir başka zarafet göstergesi olarak, binaların bol güneş alan ve rüzgâr vurmayan cephelerinin, ulaşılamayacak yüksekliklerine yerleştirilmiş. Kısacası, bu nazik yapılarda kuşlar için her detay ince ince hesap edilmiş. 

Kuş evlerinin icadı 

Kuş evlerinin ilk örnekleri, aslında, Osmanlı’daki taş ustalarının tutumluluğu sayesinde ortaya çıkmış. Taş yontulurken köşesi kopunca, taşı atmak istemeyen ustalar, taşı yine de kullanırmış. Böylece tüm taşlar birleştirilince ortada bir oyuk kalırmış. İşte kuş evlerinin ilk örnekleri böyle ortaya çıkmış. Zamanla kuş dışkılarının cepheye değmemesi için çıkıntılı kuş evleri yapılmış. Sonra da kuşların yağmurdan korunması için bu yapılara, ufak çatılar eklenmiş. Ardından zamanlar gelişen bu evler, bugün hâlâ örneklerini görebildiğimiz saraylara dönüşmüş. 

Günümüzde kuş evleri 

İstanbul, Doğubeyazıt, Tokat, Amasya, Kayseri, Ankara, Kastomonu, Niğde, Nevşehir, Antakya, İzmir, Bolu, Bursa, Tekirdağ, Kırklareli ve Edirne’deki kuş evlerinin varlığını geride kalan örnekleri sayesinde biliyoruz. Aslında, “bizim bulabildiğimiz kadarıyla” demek, herhalde daha doğru olur. Zira üç kıtada hüküm süren bir medeniyetin sahip olduğu bir yapılanmadan bahsettiğimizi unutmamak gerekir. Þu anda saydığımız şehirlerde numuneleri bulunan bu evler, muhtemelen Osmanlı medeniyetinin göz kamaştırıcı ahengî içerisinde, üç kıtanın mümkün olan her bir köşesine serpiştirilmişlerdir. Eğer bu evleri görüp de sakinlerine, yahut sakinlerinin bıraktığı hatıralara selam vermek isterseniz, kuş köşkü arayışınıza İstanbul Taksim’den başlayabilirsiniz. Çünkü İstiklal Caddesi’nin girişinde yer alan yapının üzerinde iki tane kuş evi bulunuyor. Gazete ve dergi satan kulübenin yanında, köşedeki çeşmenin hemen üzerinde yüzyıllık anılarının gölgesinde sessizce bekliyorlar. 

Gotik şatonun minyatürü 

Ardından, Taksim’den bir Sultanahmet otobüsüne binip Topkapı Sarayı’nın yolunu tutabilirsiniz. Buradaki kuş evlerinin adresi, tarihî Darphane-i Amire binası. 1832’den beri hizmet veren bu bina, günümüzde de pek çok önemli sergi ve gösterilere ev sahipliği yapıyor. Ancak, aslında sergilediği –ve ev sahipliği yaptığı- başka önemli konukları da var: iç avlu duvarlarında ikamet eden iki adet kuş evi. Eğer avluya Aya İrini tarafındaki kapıdan girerseniz, karşınıza iki yol çıkacak. Soldakini takip etmeniz halinde, dış duvardaki kuş eviyle karşılaşacaksınız. Bu kuş evi diğerine nazaran daha eski ve küçük. Diğer büyük olan kuş evi, bütün heybetiyle darphane bölümünde yer alıyor. Yani, aşağıya doğru biraz yürümeniz gerekiyor. Göreceğiniz bu ikinci kuş evi, adeta, gotik tarzı bir şatonun minyatürü gibi. Pencerelerinden, çatısına her bir ayrıntısı büyük bir özenle işlenmiş bu kuş şatosunun. 

Baca değil kuş evi 

Sultanahmet’ten Karaköy’e yürüyerek inerseniz, buradan vapur ile Anadolu yakasına, Haydarpaşa’ya geçebilirsiniz. Haydarpaşa iskelesinin çatısında bacaya benzer bir detay göreceksiniz. Belki bugüne kadar çok görmüşsünüzdür, ancak, sadece bir baca olduğunu düşünmüşsünüzdür. Oysa bu yapı baca değil, bir kuş evidir. Yolumuza, Üsküdar istikâmetinde devam ediyoruz. Çiçekçi durağına gelip, sola doğru giden yolu takip ederseniz, karşınıza çıkan Selimiye Camii’nin ön cephesindeki kuş evini de ziyaret edebilirsiniz. Buradan, Üsküdar Meydanı’na geçerseniz, Yeni Valide Camii’nin içindeki iki kuş evini görme şansınız olur. Üsküdar Meydanı’nda bulunan PTT Merkez Müdürlüğü yanındaki yokuşu takip ettiğinizde Ayazma Camii’ne varacaksınız. Bu camiin de duvarlarında, küçük konsol çıkmaları üzerinde oturan tam bir Türk köşkünün minyatür modeli biçiminde kuş evleri görülüyor.  

İstanbul’da kuş sarayları 

İstanbul’un birçok bölgesinde kuş evlerine rastlamak mümkün. Gezi rotanıza isterseniz bu yapıları da ekleyebilirsiniz:İstanbul’da: Süleymaniye,Büyük Çekmece; Sokullu Mehmet Paşa Köprüsü, Feyzullah Efendi Medreseleri, Þah Sultan Sıbyan Mektepleri, I. Mahmut Kütüphanesi, 3. Mustafa Türbesi, Büyük Yeni Han, Çukurçeşme Hanı, Hasan Paşa Hanı, Balat; Ahrida Sinagogu, Yahudi Gasilhanesi, Üsküdar; Yeni Valide Çarşısı, Doğancılar Camii, Eminönü; Yeni Cami, Büyük Yeni Han (Çakmakçılar Yokuşu), Eyüp; Zal Mahmut Paşa Camii, Eyüp Sultan Camii, Edirnekapı; Mihrimah Sultan Camii, Laleli; Sultan III. Mustafa Türbesi ve Taşhan, Çemberlitaş; Nuruosmaniye Cami, Fatih Camii ve Kütüphanesi, Amcazade Hüseyin Paşa Medresesi, Bayezıt; Kara Mustafa Paşa Külliyesi, Yenibahçe Mesih Mehmet Paşa Camii ve Bali Paşa Camii.Tokat ve Antakya'da ise Ulu Câmi, Niğde - Kığılı Câmîi, Amasya - Sultan Beyazıt Câmîi, Doğu Beyazıt - İshak Paşa Sarayı Câmîi, Hayrabolu - Çorumî Mustafa Efendi Câmîi, Nevşehir - Damat İbrahim Paşa Kütüphanesi, Merzifon - Kara Mustafa Paşa Hanı, Zile - Çarşı Hamamı (Yeni Hamam), Kayseri - Þeyh Çeşmesi. 

İnce bir ruhun neticesi 

Her sokakta kuş evlerinin bulunduğu, insanların, yardım edecek bir fakir bulamadığı o ihtişamlı günlerden bugünlere genellikle camiler kaldığı için, daha ziyade bu adreslere ulaşabiliyoruz. Aslında kuş evleri, Osmanlı insanının evinin de duvarlarını süsleyen bir yapıydı.Kuş evleri, dönemin medeniyetinin ulaştığı noktayı göstermesi açısından da büyük önem arz ediyor. Her bireyin tek tek tatmin edildiği bir hayat standardı olmadan, kuşlara varıncaya dek bütün yaşayanların ihtiyaçlarına sıra gelmesi mümkün olmaz. Bir insanın hem düşünceli, hem merhametli, hem de halinden memnun olması gerekir ki, evinin duvarına gelip geçen kuşların rahatı için başka bir ev yerleştirsin… Böyle bir uygulama, ancak çok ince bir ruhun ve çok gelişmiş bir medeniyetin neticesi olarak doğabilir.

İlgisizlik çürütüyor 

Kuş evi gibi nahif bir düşünce, elbette bizim ecdadımızın kurduğu medeniyet için çok da şaşılacak bir öğe değil. Mimarî harikası köprüler ve camiiler yapan, hanlar kuran tarihin en şahane eserlerini yeryüzüne serpiştiren, en incelikli besteleri tellerde titreten, ebru çeken, hat istifleyen, divanlarca şiir söyleyen, hafızlar, gazelhanlar yetiştiren, bilim adamlarını baş göz üstünde tutan bir ecdadın geleneğinden rahatlıkla beklenebilecek bir ayrıntı. Ancak, asıl şaşırtıcı olan, günümüze gelip baktığımızda, kuş evlerinin hal-i pür melâli… 

Günümüzde bir çoğu yağışlar, dış hava etkenlerinin yaratmış olduğu etki ile tahrip olan kuş evleri, serçe saraylar ilgisizlik ve biriken gübrelerin temizlenmeme, bakımsızlık gibi nedenlerle su giderlerinin tıkanması sonucu çatlamalarla, kırılma ve dökülmelerle karşı karşıya kalıyorlar. Yıllar önce ahşap malzeme kullanılarak yapılanların izlerine ise hiç rastlanmıyor.

 

 

 

Moral Dünyası

Telif Hakkı © 2025 Open Source Matters. Tüm Hakları Saklıdır.
Joomla!, GNU Genel Kamu Lisansı altında dağıtılan özgür bir yazılımdır.