وَإِنَّهُ عَلَى ذَلِكَ لَشَهِيدٌ
Ve innehu alâ zâlike le şehîd(şehîdun).
| ve inne-hu | : ve muhakkak ki o |
| alâ | : üzerine |
| zâlike | : bu |
| le | : elbette |
| şehîdun | : şahittir |
Hiç şübhesiz O buna hakkıyle şâhiddir.
Ve şüphe yok ki o (insan) bunun üzerine (bu nankörlüğüne) elbette bir şahittir.
Ve o kendi şâhiddir buna
Ve kendisi de şahittir buna.
Ve kendisi de buna şahittir.
Doğrusu kendisi de bunların hepsine şahittir.
Hiç şüphesiz buna kendisi de şahittir.
(1-8) Harıl harıl koşanlara, (nallarıyla) çakarak kıvılcım saçanlara, (ansızın) sabah baskını yapanlara, orada tozu dumana katanlara, derken orada bir topluluğun ta ortasına girenlere yemin ederim ki insan, Rabbine karşı pek nankördür. Şüphesiz buna kendisi de şahittir ve o, mal sevgisine de aşırı derecede düşkündür.
Kendisi de gerçekten buna şâhiddir.
Kendisi de buna şahittir.
İnsan da, bu nankör oluşuna şahiddir.
Doğrusu kendisi de buna, hakkıyla şahiddir.
Ve şüphe yok ki o, buna tanıktır.
Şüphesiz buna kendisi de şahittir,
Ve gerçekten, kendisi buna şahiddir.
Dogrusu kendisi de bunlarin hepsine sahiddir.
Ve kendisi de buna şahittir.
Ve gerçekten, kendisi buna şahiddir.
ve kendisi (de) buna şahittir:
Kendisi de buna şahittir.
Ve gerçekten, kendisi de buna şahiddir.
Üstelik buna kendisi de şahittir.
Ve o da buna şâhiddir.
Ve kendisi de buna iyiden iyiye tanıktır.
Üstelik buna da tanıktır.