Kalplerin Keşfi
Gündüzleri ve Başka Zamanları Düşünmek
- Ayrıntılar
- Kategori: Kalplerin Keşfi
- Gösterim: 4166
Ulu Allah (C.C.) bir çok kereler Kur'ân-i Kerihin bir çok yerlerinde düsünmeyi emretmis: «— Hiç süphesiz, göklerin ve yerin yaratilisinda, günün ve gecenîn (uzayip kisalarak) birbirini kovalayisinda derin düsünebilenler hesabina bîr çok ibretli deliller vardir.» (Âl-i Imran Sûre-i Celilesi - 90) buyurmustur.
Yine Ulu Allah (C.C.) buyuruyor ki:
"Derin düsünmek isteyenler, yahud sükretmek niyetinde olanaar için gece ile gündüzü (uzatip kisaltarak) birbirine kovalatan O'dur."
(Furkan Sûre-i Celilesi - 62)
Ata der ki: "Ayetteki ihtilâftan gece ile gündüzün, aydinlik ve karanlik hususundaki degisikligini, ziyade ve noksani kasdetmistir." Nitekim sâirin biri bunu ne güzel ifade etmistir: «Ey gecenin baslangicinda sevine içinde uykuya dalan kimse.
Beklenmedik belâlari seher vakti kapiyi çalabilir.
Baslangici mes'ud geceye sevinme, nice gecenin bitiminde ates tutusur.»
Diger bir sâir de söyle der:
«Geceler canlilar için birer duraktir.
Ki, onlarin sonunda ömürler ya dügümlenir ya da açilir
Onlarin kisasi kederler ile uzundur.
Uzunlari da sevinç ile kisadir.»
Ulu Allah (C'.C.) düsünenleri överek söyle buyuruyor:
"Bu derin düsünceliler ayakta, oturarak ve yanüstü uzanirlarken Allah'i anarlar ve «ey Rabb'imiz, sen bütün bu varligi bosuna yaratmadin, seni böyle bir isnaddan tenzih ederiz, o halde bizi cehennem azabindan koru.» diyerek göklerin ve yerin yaratilisi hakkinda enine - boyuna düsünceye dalarlar."
(âl-i imrân Sûre-i Celilesi; 191)
ibni Abbas (R.Anhuma) der ki. «Peygamber (S.A.V)´imiz, Allah (C.C.) hakkinda akil yürüten bir gurup ile karsilasti, onlara buyurdu ki:
«Allah (C.C.)'in kendisi hakkinda degil, O'nun yarattigi varliklar üzerinde akil yürütün. Çünki siz O'nun ululugunu degerlendiremezsiniz.»
Rivayet edildigine göre Peygamberimiz ((s.a.v.).) bir gün düsünceye dalmis bir gurup ile karsilasir. Onlara:
"Nicin konusmuyorsunuz?" diye sorar. Onlar da: «Allah (C.C.)'in yarattigi varliklar hakkinda düsünüyoruz» diye cevap verirler. Bu cevaplani üzerine Peygamber ((s.a.v.).)'imiz buyurur ki:
"iste böyle yapin. Allah (C.C.)'in kendisi hakkinda degil, yarattigi varliklar üzerinde akil yürütün."
Su Bati tarafinda bembeyaz bir ülke vardir. Oranin akligi aydinligi gibi ve aydinligi da akligi gibidir. Günese uzakligi kirk gündür. Allah (C.C.) orada öy
elerini yaratti ki, onlar göz yumup açasiya kadar bile Allah (C.C.)'in emrini kirmazlar.» Dinleyenler «Yâ Rasûlallah (s.a.v.), seytan onlari ayartmaya kalkismaz mi?» diye sorarlar. Peygamber ((s.a.v.).)'imiz «Onlarin, seytanin var olup olmadigindan bile haberleri yoktur.» diye cevap verir. Bu sefer dinleyenler O'na: «peki, insanogullari ile münasebetleri yok mudur?» diye sorarlar.
Peygamber ((s.a.v.).)'imiz: «Onlar insanoglunun da varolup olmadigindan haberdar degillerdir.» diye karsilik verir.
Sahabilerden Ata (R.A.) öer ki: «Bir gün Ubeyd Ibni Ümer (R.A.) ile birlikte Hz. Ayse'ye (R. Anha) gittik. Bizim iie perde arkasindan konustu. «Yâ Ubeyd, ziyaretimize gelmeni engelleyen sebep nedir?» diye sordu. Ubeyd de ona: «Peygamber ((s.a.v.).)'imizin arasira ziyaret et ki, sevgin artsin» seklindeki hadisidir.» diye cevap verdi. Bu sefer Ibni Umeyr ona «Bize Rasûlallah (s.a.v.) ile ilgili olarak gördügün en sasirtici olayi anlat.» dedi. Bunun üzerine Hz. Ayse aglayarak dedi ki, «O'nun her seyi sasirtici idi. Nöbet gecelerinin birinde bana geldi, yatagima girdi, tenim tenine degmisti ki, «Beni birak da Rabb'ime ibadet edeyim.» diyerek yataktan kalkti, su kirbasinin yanina vararak abdest aldi ve namaza durdu.
Namaza dururken bir yandan da yaslari sakalini islatacak sekilde agliyordu, secdeye varinca da yeri islatacak kadar gözlerinden yas akiyordu. Arkasindan yanüstü yere uzandi, sabaha kadar böyle kaldi, sabah olunca ezen vermeye gelen Bilâl ona dedi ki, «Yâ Rasûlallah (s.a.v.), Allah (C.C.) senin geçmis gelecek» bütün günahlarini bagisladigina göre niye agliyorsun?»
O da Bilâl'e dedi ki. «Yazik sana, yâ Bilâl! Allah (C.C.) bana bu gece su âyeti indirdigine göre beni aglamaktan alakoymak mümkün mü?» Sonra da su âyeti okudu:
"Hiç süphesiz, göklerin ve yerin yaratilisinda, günün ve gecenin (uzayip ktsalarak) birbirini kovalayisinda derin düsünebilenler hesabina bir cok ibretli deliller, vardir."
(Al-i Imrân Sûre-i Celilesi: 190)
Sonra da «Yazik olsun, bu âyeti okuyup da üzerinde akil yürütmeyentere.» diye buyurdu.
Evzaî'ye (R.A.) «Bu âyetler hakkinda düsünmekten gaye nedir?» diye sorarlar. O da «Onlari okuyup iyice anlamaktir.» diye cevap verir.
Muhammed Ibni Vasi (R.A.) der ki; «Basrali bir kisi Ebû Zerr'in (R.A.) ölümünden sonra onun dul esi olan Ümmü Zerr'e (R. Anha) vararak kocasniin nasil ibadet ettigini sordu. Ümmü Zerr de ona «Bütün gününü evin bir kösesinde düsünceye dalmis olarak geçirirdi» dedi.
Hosan-ül Basrî (R.A.) der ki; «Bir saatlik düsünce, bir gecelik nafile namazdan daha hayirlidir.»
Fudayl (R.A.) der ki; «Düsünmek, sana iyiligini ve kötülügünü gösteren bir aynadir.»
Ibrahim Ibni Edhem'e: «Cok düsünüyorsun» derler. O da: «düsünmek aklin iligidir.» diye cevap verir.
Süfyan ibni Uyeyne (R.A.) bu konuda sik sik su beyti misal verirdi:
Adamin düsüncesi olunca.
Her seyde onun için ibret vardir.»
Tavus'un (R.A.) bildirdigine göre havariler Hz. Isa (A.S)'ya sorarlar. «Yâ Ruhullah yeryüzünde su zamanda senin gibisi var mi?» Hz. Isâ (A.S) da onlara:
«Evet var. Konusmasi zikir, susmasi fikir ve bakisinin amaci ibret olanlar benim gibidirler» diye cevap verir.
Hasan-ül Basri (R.A.) der ki. «Hikmet tasimayan söz, bos bogazliktir. Susmasi düsünce olmayar, yanilmistir. Bakisinin amaci ibret olmayan kimse, bosubosuna oyalanmistir.»
Ulu Allah (C.C.) buyuruyor ki:
«— Yeryüzünde bosu bosuna kibirlenenlerin idrâklerini âyetlerimi kavramaktan alakoyacagim. Bunlar bütün âyetlerimi görseler bile, yine iman etmezler, eger dogruluk yolunu görseler onu yol edinmezler, buna karsilik azginlik yolunu görünce o yola koyulurlar. Çünki onlar, bizim âyetlerimizi yakan saymislar, onlarin farkina varamamislardir.»
(A´raf Sûre-i Celilesi; 146)
Âyette gecen «kibirlenen idrâklerini âyetlerimi kavramaktan alakoyacagim.» cümlesini, "Benim tebligim hakkinda düsünmekten kalblerini alakoyoarim" seklinde yorumlanmaktadir."
Ebû Said-ü Hudri'nin (R.A.) rivayet ettigine göre Peygamber (S.A.V)'imiz:
«Gözlerinize ibadetten paylarim veriniz» buyurdu. Sahâbiler: «Yâ Rasûlalllah (S.A.V) onlarin ibadetten payi nedir ki?» diye sordular. Peygamber (S.A.V)'imiz onlara söyle buyurdu: «Kur'an´a bakmak, onun âyetleri üzerinde düsünmek ve onun sasirtici yönlerinden ibret almaktir.»
Mekke yakinlarmda çölde yasayan ehli halden bir kadin der ki:
«Eger Allah (C.C.) korkusu tasiyanlarin kalbleri, kendileri için bu âlemin ötesinde hazirlanan Âhiret nimetleri üzerinde durarak düsünceye dalsalardi, dünyadaki hic bir mes'ut yasama tarzi onlari kandirmaz ve hiç bir basari karsisinda gözleri gülmezdi.»
Lokman-ül Hekim, yalniz basina oturmayi huy edinmisti, kölesi onun yanina girince ona «Yâ Lokman, devamli yalniz basina oturuyorsun, oysa eger insanlar ile düsüp kalksan senin için daha eglendirici olurdu» dedi.
Lokman (A.S) da kölesinin bu sözlerine «uzun yalnizlik devamli düsünmeyi saglar, uzun süreli düsünce de cennet yolunun kilavuzudur.» diye karsilik verdi.
Veheb Ibni Münebbih (R.A.) der ki; "Uzun düsünce mutlaka bilgiyi gelistirir, bilgi de insani mutlaka amel islemeye götürür."
Ömer ibni Abdüiâziz (R.A.) der ki; «Allah (C.C.)'in nimetler: hakkinda düsünmek, en üstün ibadetlerdendir.»
Abdullah Ibni Mübarek bir gün suskun ve düsünceye dalmis gördügü Seni Ibni Ali'ye (R.A.) «Nereye ulastin» diye sorar. O da «sirata» diye karsilik verir.
Bisr (R.A.) der ki: «insanlar Allah (C.C.)'in ululugu hakkinda akil yürütseler, O'na asla karsi gelmezlerdi.»
Ibni Abbas (R. Anhuma) der ki. «Düsüne tasina kilinan iki rek'atlik namaz, havaî bir kalb ile yapilan bir gecelik namazdan üstündür.»
Ebu Süreye (R.A.) bir gün yolda yürürken ansizin yere çöker, obasina bürünür ve aglameya baslar. Görenler ona «Niye agliyorsun?» diye sorarlar. O da söyle cevap verir, «ömrümün gitmesi, amelimin azligi ve ölümümün yaklasmasi üzerine düsünceye daldim da ondan agliyorum.»
Ebu Süleyman (R.A.) der ki. «Gözlerinizi aglamaya ve kalblerinizi düsünmeye alistiriniz.» Dünya hakkinda düsünmek. Âhiret ile araya giren bir perde ve Allâh (C.C) dostlarina verilmis agir bir cezadir. Âhiret hakkinda düsünmek ise hikmet kazandirir ve kalbi diri tutar.»
Hatem-ül Esâm (R.A.) der ki. «ibret bilgiyi, zikir muhabbeti ve düsünce de Allah (C.C.) korkusunu çogaltir.»
Ibni Abbas (R.A.) der ki; «Iyilik hakkinda düsünmek, onu islemeye yol açar, kötülükten pisman olmak, ondan vazgeçmeye sevkeder.»
Söylendigine göre ulu Allah (C.C.) kitablanndan birinde buyurur:
«— Ben her hikmet sahibinin sözünü kabul etmem. Onun hedefine ve arzusuna bakarim. Hedefi ve arzusu ben olunca sususunu düsünce ve hiç konusmasa bile sözünü hamd yaparim.»
Hasan-ül Basrî (R.A.) der ki; «Akli basinda kimseler zikirden düsünceye ve düsünceden zikre geçerek kalblerini dile gelmeye sevkederler. O da sonunda hikmet konusur.»
isak Ibni Halef (R.A.) der ki. «Dâvûd-üd Taî bir gece ay isigi altinda evinin damina çikar ve bakislarini semaya dikerek göklerin ve yerin azameti hakkinda düsünceye dalar. Bir yandan da göz yasi döker. Bu halde iken kendisini kaybederek damdan yuvarlanir ve komsunun evinin içine düser. Komsusu da eve hirsiz girdigini sanarak yatagindan çirilçiplak siçrar ve kilicina sarilir. Fakat Davud ile karsilasinca kendini geri çekerek kilicini indirir ve komsusuna «seni damdan kim düsürdü» diye sorar.
Dâvûd da ona «farkinda degilim» diye cevap verir.
Cüneyd-ül Bagdadî (R.A.) der ki. «Meclislerin en sereflisi, en üstünü Tevhid meydaninda düsünceye dalarak oturmak, ma'rifet yeli ile serinlenmek, muhabbet kâsesi ile dostluk deryasindan içmek ve hüsn-ü zan ile Allah (C.C.)'a bakmaktir.
Böyle bir oturum, ne muhtesem ve böyle bir sarap ne tatlidir, nasip olanlara müjdeler olsun!»
Imam-i Safii (R.A.) der ki; "Konusmayi susmak devresi iie ve ilmî arastirmayi düsünce ile destekleyiniz."
Meselelere saglikli acidan bakmak, aldanmaktan kurtarir. Kanaat edinmede titizlik göstermek, asiriliktan ve pismanliga düsmekten kurtarir, görüs keskinligi ve düsünce anlayisi ve zekâyi meydana ckarir. Bilginlere danismak, vicdana istikrar ve basirete güc kazandirir. Buna göre ise girismeden düsün, tesebbüs etmeden önce tedbirini al, adim atmadan önce danis.
Faziletler dörttür:
Birincisi hikmettir ki, dayanagi düsüncedir.
Ikincisi iffettir ki, dayanagi sehvete hâkim olmaktir.
Üçüncüsü kuvvettir ki, dayanagi öfkeyi yenmektir.
Dördüncüsü adalettir ki, dayanagi psikolojik güçler orasinda denge saglamaktir.»