Ölçüler
- Ayrıntılar
- Kategori: İnsan ve hayat
- Gösterim: 1631
* Bir insanın susuzluğunu başından aşağı bir kova su dökerek gideremezsiniz. Ama, bir bardak su içirerek giderebilirsiniz.
* Bir kıvılcım yerine yüz kıvılcım taşıyorsan, ateşini dağıtamıyorsun demektir.
* Dağıtamadığın yüz kıvılcımın olacağına, adresine ulaşan bir kıvılcımın olsun.
* Akılda tutulan, kalbe taşınmayan bilgi değersizdir. * Bilgiyi akılda tutmamalı; kalbe taşımalı. * Tutuşturamadığın sürece, koskoca bir odun yığını bile seni ısıtmaz. Zihnimizdeki malumat yığınını marifet kibritiyle yakmalı ki, kalb ve ruhumuzu ısıtsın. * Dayatmayla değil, keşfederek öğrenmeli. * Sınıfta kalabilirim diye okula gitmeyen, okula gidip çift dikişle sınıf geçenden daha iyi durumda değildir. * Herşeyimizle örnek alınmamız da kötü, kusurlarımızla mahkum edilmemiz de... * Bir hatalı mü’minin kalbini ameliyle mahkum etmek haksızlıktır. * Hayatını muhalefet üzerine kurma. * Tohum ekmek, çiçek dikmek için betonların arasında bir avuç toprak aradığımız gibi, ‘beton gibi’ gördüğümüz insanlarda bile gelişmeye ve düzelmeye açık bir yön aramalıyız. * Problem ile kişisini, fiil ile faili ayrı değerlendirmeli. * Küfürle mücadelemiz ebedîdir. Kâfir ile de, kâfir olduğu müddetçe mücadele ederiz. * Mü’min insan kâfire iflah olmaz bir öteki nazarıyla bakmamalıdır. * Tevbe suresindeki dört ay müddetten herkes için hisse ve ders var. Uyar, ama dört ay mühlet ver! * Nefret bağımlılıktır, sevgi özgürlüktür, sabır herşeydir. * Kirlenmenin mümkün olduğu bir ortamda elbiseye gelen leke için bir insanın kalbi itham edilmemeli. * Muhatabımızın yanlışlarına münferid bakabilmeliyiz. Tavırları tek tek düşünmeyip toptan biriktirip sonra hepsini birden muhatabımıza kusmayalım. Böyle yaparsak, hiç konuşmamak, küsmek gibi yanlışlara düşeriz. * Kendimizi başkasına dayanarak tarif etmemeliyiz. * Mü’min kendisini ‘mü’minim’ diye tanıtır; ‘kâfirin tersiyim’ diye değil. * Birisine göre hareket ederseniz, kendiniz olamaz; olsa olsa, ‘onun zıddı’ olursunuz. * Mü’min heyecanını iktisatlı kullanmalıdır. * Toplumun problemlerinin aynı zamanda kendi iç problemlerimiz olduğunun farkında olmalıyız. Kendisini ‘kurtarıcı’ görmeme gereği işte o zaman anlaşılılır. * Hizmeti toplumun içinde olarak yapmak: işte o zaman kendimizi ‘mürşid’ konumunda görmekten kurtuluruz. * “Sen kötüsün, ben seni adam edeceğim” üslubuyla hizmet olmaz. * “Ben temizim, siz de düzelin” üslubu doğru değil. Bataklıktaki birisi, bu üslupla ona yaklaşan kıyıdaki birisine “Gelme buraya!” diyebilir. * Gelecekteki imkânları düşünerek sabır olmaz, hesap olur. * Sabır bugün içindir. Hz. Eyyûb ‘herhalde bir gün iyileşirim’ diye sabretmedi. Sabır bugünü omuzlamak ve katlanmak içindir. * Sabır şu ana yeter. Geçmişe ve geleceğe harcamayalım. * Bir işte kıvamı bulmak, zamana karşı sabırlı olmayı gerektirir. Çabuk büyüyen kavak ağacı ancak odun olurken, yavaş büyüyen ceviz ağacından birinci sınıf mobilyalar yapılıyor! * Ağaç kendini göstermeden, boy vermeden önce kökünü sağlamlaştırır. Köksüz olmamak gerek. * Bir yere aşırı yüklenip bir tarafı ihmal etmek problemlidir. Himmetler ve vazifeler dengeli biçimde dağıtılmalı... * Günü gelince meyve zuhur eder. Sabitkadem olmalı. Hevesle başlayıp bırakmamalı. * Kendime konuşmadan başkasına konuşmak olmaz. * Hem kendine, hem insanlara şefkat, düzgün insan olmayı gerektirir. Ancak, günaha batmış olsak bile, hakkı anlatmaktan çekinmemeliyiz. * Doğruyu kimin yaptığından daha önemlisi, yapılan şeyin doğru olmasıdır. * Bir işi başarmak için esneklik ve rahatlık gerek. Gergin kasla koşulmaz. * Teoride net, pratikte esnek olmalı. * Bir konuda bir tenkid yapılacaksa, muhatabın ruhî dengesi muhafaza edilerek yapılmalı. Muhatap ümitsizliğe düşürülmemeli. * Rızkımızı öğütüyoruz ki, barsaklardan geçerken kılcal damarlarımızla vücuda lazım maddeler alınıp kana karışsın. Hakikatin de, hayatımıza geçmesi için, hazmedilmesi gerekiyor. * Cevabımız doğru olabilir, ama hissiz ve duygusuz ise kalbe işlemez. Þefkatli cevaplar gerek... * ‘Daha doğru’ ortada iken ‘doğru’da kalmak, doğru değildir. Böylesi durumlarda, ‘doğru’da duruyor olmak, belki de inkişafın manisidir. * Vazifeye dair dışa dönük, ücrete dair içe dönük olmalıyız. * Yüzümüz hizmete dönük olmalı; ama şöhrete sırtımızı dönmeliyiz. * Hiç kimsenin hizmeti, hizmet eden başka insanlara karşı kaba davranmanın ve hele kindarlığın mazereti olmamalıdır. * Ellerin çoğalması hayırdır. Her çalışmayı makbul ve muhterem bilmeliyiz. * İstibdadın olduğu yerde istidatlar yeşermez. Ya istidat, ya istibdat! * Bir iş ‘ulu’l-emr’ ile oluyorsa, o işin ‘ulu’l-emr’ine bîat gerekiyor. Bîatın makbul olması ise, dıştan dayatılması ile değil, içten gelmesi ile mümkündür. * İçten gelerek ürün vermeli; dıştan zorlama ile değil... * ‘Gaye-i hayal’i büyütmek lazım. Bir gaye-i hayal, bir ideal olursa kimse başkasını konuşmaz; herkes kendi hedeflerini düşünür. * Açıkta duran tohum, ağaç olamaz. * “Meziyetin varsa hafâ turabında kalsın; tâ neşv ü nema bulsun” der Bediüzzaman. Toprak olursan, başka ağaçlara da faydan olur. Bir tek çiçek olarak görülmek yerine, çok çiçekler suretinde görünürsün... * İnsan hayırda her daim yarışmalı. Yarışacağı hiç kimsenin olmadığı halde, kendisiyle yarışmalı. Hayırda yarışmayı hiç bırakmamalı. * Eteğinde bir taş varsa, suya bırakmaktan çekinme. Onun meydana getireceği dalgalar eninde sonunda bir sahile muhakkak ulaşı; en azından, meleklerin bekleştiği bir sahile... * Herşeyi kaybetmeyi göze almayan hiçbir şeyi kazanamaz. Hiçbir şeyi kaybetmeyi göze alamayanın kazancı hiçbir şeydir. Herşeyi kaybetmeyi göze alan herşeyi kazanır. Þehitler için bu yüzden ‘onlar diridirler’ buyurur Kur’ân-ı Kerîm. Bu yüzden feragat herşeydir. * Bir milyon tane sıfır 1 etmez. Bir tane 1, bir milyon sıfırdan daha kuvvetlidir. Çünkü, haktır. * Hakikatı ifade ederken, insanları kendimize değil, hakikate cezbetmeliyiz. * Birileri, birşeyin ‘Müslümanların yararına’ olmasını meşruiyet için yeterli görebilir. Ama gerçekte, meşruiyet için İslâm’ın izini sürüp iznini gözetmek zorundayız—bu zahirde ‘Müslümanların zararına’ gözükse bile… * Azimet yaşanır, ruhsat teklif edilir. * Bir nimeti, meselâ çayı esma–i hüsnaya cilvegâh yapmadan nefis terbiyesi için terketmek eksik bir yoldur. Nefsi öldürmek imtihanı kolaylaştırabilir, ama imanımıza şahit olacak malzeme azalır. * Kâinatta şoför değil, yolcu olduğumuzu unutmayalım. * Hayal kırıklığı yaşamaktansa, hayallerimi ertelemeyi tercih ederim. * Hedefinden sapmış bir hayat, ne derece yaşanması arzu edilir bir hayattır? Müstakim bir ölüm, zikzaklı bir hayata yeğdir. * Mevhum bir gelecek hesabına, mevcut yangını görmezden gelmemeli. * Okunan yazı değil, yazıdaki mana ezberlenmeli. * Ezberin arkası muhakeme ile beslenmeli. Ezber anlamanın garantisi değildir. Metin Karabaşoğlu |
|