Fast food müziği
- Ayrıntılar
- Kategori: İnsan ve hayat
- Gösterim: 1504
Bu yazımn başlığına bakıp, "Allah Allah, demek şu ayaküstü aburcubur dükkanlarınında kendinemahsus müziği varmış!" diye düşünmekte haklısınız, sevgili okuyucular. Ama bendeniz böbrek nakil ameliyatı olmak üzere ABD'ye gitmeden önce -moda denen illetten hayatı boyunca uzak dunnaya çalışmış bir insan olarak- ne şu "çabukyemek" anlamıııdaki "fast food"u bilirelim, ne de bunun, hemen her Amerikalınm ağzındaki karşılığını: Junk foad" yani "çöp tenekesi yemeği".
Zaman kazandırma gibi makul görünen bir kılıf altında Batı'nın bizim kültürümüze daima çöp tenekelerisoktuğunu,bu örnek enveciz şekildeanlatımyor mu? Ne dersiniz?..
Marshall yardınu adı altında kokmuş peynirlerle bozuk süt tozlarını bizim kültürümüze kim soktu?.
Vücut ısısında erimediği içinyüksekkolesterol ve damar sertliğine sebep olan bitkisel yağı "margarin" adı altında kim soktu; mis gibi zeytinyağınııZln ve ısıtılıp köpüğü alınınca kolesterolü de kalınayan tereyağınıızın yerine?!.. Daha 5O yıl öncesine kadar halkımızın yabancıSl olduğu,içirtdeki tein-kafein birleşimi dolayısıyla sindirim bozuklukları, uykusuzluk, çarpıntı ve erken kireçlenmeye sebep olan çayı, bizim kültürümüze kim soktu (bin defa daha sağlıklı adaçayımızın, ıhlamurumuzıın, kekiğimizin yerine)?.. Kumar makinesi benzeri, attığınız parakarşılığında diliniziııa$!< kahve derneğe alıştığı (belki yarın daha çağdaş olsun diye blucinli papyonlu ente'fterimiz "kofi" demeyi yeğlerler) kahverengi sıcak suyu veren Qtoınat pisliğinikiınsoktu kültürümüze? Siz, "recyele" yolu ile geldiği çöplüğe"geridönecekkarton bardakıan içilen bu nanenin "kırk yıl hatırı" olabileceğine inanıyor musunnz? Kör alıcılar olmasa, kör\atıcılar nasıl yaşardı acaba?!..
Hele, çalışıın.çalışmayanhemen kütün hanımlarımızın; önce çocuklarının sağlığı için kanser tehdidi taşıyan MSG (mono sodium glUW1nl1J,e) ile hazırlandığına dikkat bile etmeden, paketlenmiş yiyeceklere alışmaları (ıo yıl bile dursa bozıılmayacak şekilde kimyevi koruyucu veboyalafla dejenereedilmiş,üsteıik dondurulmuş yiyecek, gıda değil, posadır), çabuk oluyor mazeretiyle (aslında tembellikten) doğranıp dondurulmuş (yani besin değeri sıfırlanınış) patates, havuç, bezelye ve soğanlarla; kanserojenliği sabit olduğu için Amerika1ının dahi terkettiği "micro wave" fırınlara özenmeleri; içindeki !
Washington'da kaldığım 00 yıl içinde, McDonalds, Kentucky Fried Chicken, 7-Eleven türü yerlerde yemek yiyen, aklı başında bir tek Amerikalı gömıedim dersem inanınız; en azından çevremdekiyüzlercemüzik ve tabiat dostU içinde. Ha, onlar ne mi yerler? Amerikalının, bilirsiniz, hamburger, "hotdog" (sosisli sandviç) ve "popcom" (patlamış mısır) dışında milli yemeği yoktur (çlünyaya külahı nasıl ters giydiririz diye düşünmekten, mutfak kültürlerini geliştirıneğevakit billamamış olmalılar!). Bu yüzden en çok düşkün oldukları, Çin, Hind, Tayland başta olmak üzere Meksika, İran ve İtalyan yemekleri. Can1an Türk yemeği istediği.zaınan da köşedeki Rum lokantasına giriverirler. Tabii bilmeden!'Dolmilkis'in, peynirli borekis'in, musaka'nın, "cayro" diye okuduğu "döner"den çevimıe "ğyiro"nun aslını ne bilsin Amerikalı? Peki, Türk lokantası vardır da mı gitınezler? Yoo. Biz kendimizden vazgeçmeğe karar vereli neredeyse 15O yıl olduğu için, güzelim yemeklerimizin Amerikalıya tanıtılması en varlıklı lokantacılanmlZı bile pek ilgilendinnez. Biz dışarıya yemeklerimizi değil, tııristik ayin ekiplerimizle müzelerimizigötürürüzl OySa, mesela başkentWashington'da bir Konyalı, bir Hacı Salih, bir İskender niye olmasın? Ama iyi ki, ABD bizden vasıfsiz işçi istememiş, yoksa bütün Amerikayı;Almanya gibi lahmacun kokuturduk!..
Iyi, güzel de bütün biinların müzik1e ilgisi ne, diye soracaksmız, değil mi? Ilgisi şu: Til, üstün Çin beylerine hoş görünmek için kendi adlarını bırakıp Çin adları alan atalanmız Göktürk'lerden beri;niteliği ne olursa olsun "yeni" ve "yabancı"ya olan zaafımızı dünyaya o kadar güzel anlatımşız ki, müzik de dahil olmak üzere her türlü sanatkültür, yiyecek-giyecek ve dil atıklarını bize boşaltmaktan büyük keyif alır olmuşlar. Tabii biz de biinları kendimizinkilerin yerine beniırisemekten! Her yaştan gençlerimiz çöp tenekesi yemeğini kola'layıp bayılarak mideye indirirken, kulak zannı zorlayan gürültüyü müzik, eşliğindeki,yamyam tepinmesini de -ne yazık- dans zannediyorlar. Bırakın gece klüplerlyle pavyonları ya ömür boyu sürecek bir kutSal beraberliğin töreni olan düğünlerimizdeki oryantal genç kız ve ev hanımlanmızın haline ne diyeceğiz?!.. Hadi mide zehirlenmesi tıbbi yoldan tedavi edilir diyelim. Ya kültür zehirlenmesi?.. Biz, Mehterdeki ilıtişanun ürpertisiyle teslim aldığımız düşmanı, müzik1e fethediyordllk. Beethoven şahit! Onlar, kültür zehirlemesiyle sömürgeleştiriyor, maymiinlaştınyorlar. Yaratan şahit!
Çinuçen Tanrıkorur
Aksiyondergisi