Her yiğidin gönlünde bir güzel yatar

guzel4İnsanın yaşamdaki temel görevi, genlerinin varlığını daha sağlıklı bir hale getirerek, sürdürmektir. Eğer genetik materyalini basitçe ikiye bölerek çoğaltsaydı, zararlı muatsyonların tamamı da tüm yavrularına geçecek, buradan da ileriki nesillere taşınacaktı. Örneğin bir mutasyonla gözlerini kaybetse, ikiye bölündüğünde, diğer yarısının da gözleri olmayacak ve bu böyle nesiller boyu devam edecekti. Neticede, görmeyen bir canlılar dünyası ile karşı karşıya kalacaktık. Hoş bir tablo değil.

İşte zararlı mutasyonları elimine edecek bir mekanizma, kendi genlerini bir başka bireyin genleri ile karıştırarak, ondaki faydalı genleri kazanmak, kendindeki sakat genleri ile atmak olmuştur. Buna crossing-over yaparak genlerin karşılıklı değiştirilmesi diyoruz. Tek gereksinim ise bir eş bulmaktır. Ama herhangi bir eş değil. Herhangi bir eş olsa, yine durum değişmeyecekti: ya eş de sağlıklı değilse, ya onda da örneğin sağırlığa yol açan bir gen defekti varsa? Hem kör hem de sağır bir yavru kazandırmaktan ileri crossing-over bir işe yaramayacaktı. O halde, eş, ama sağlıklı bir eş olmalıydı. İşte, canlıların gelişiminde temel kural; sağlıklı bir eşleşme ile genlerini tazeleyerek, ileri nesillere aktarabilmektir. Pekiyi, bilinçli olarak sağlıklı genlere sahip eş seçimi yapabiliyor muyuz?
 
Doğa eş seçiminde esas görevi dişiye vermiştir. Yani, genellikle dişiler, erkek bireyler arasından eşini seçerler (1). Örneğin erkek tavuskuşları rengarenk kuyruklarını açarak adeta “beni seç” diye haykırırlar. Sadece tavus kuşları değil, erkek aslanın yelesi veya erkek geyiğin boynuzu da dişiyi cezp edecek süsler arasında sayılabilirler. Erkeğin böyle süsler geliştirmesinde en önemli etkenin, dişiye kendini beğendirmek telaşı olduğunu unutmamak gerekir. Çünkü erkek küçük ama çok sayıda sperm üretir, bu nedenle sperm yapımı için fazla bir yatırım yapması gerekmez, Oysa dişinin yumurtası görece olarak daha büyüktür ve enerjisini yumurtasını beslemek ve korumak için harcar, diğer bir ifadeyle kendini ispatlamak için diğer dişilerle savaşmaz. Uzaktan bakarak erkeğini seçer. Erkek ise sperm yapımından arta kalan enerjisini kendini dişiye beğendirmek için harcar. Bunu yaparken de, savaşır, güç gösterisinde bulunur. Belki de erkek geyiğin boynuzu bu nedenle gelişmiştir.
 
 
 
Simetrinin en güzel yansıması yüz güzelliği olarak saptanmıştır. Yapılan çoğu çalışma, yüz çekiciliğinin vücudun genel sağlık durumuyla da yakın ilişki içinde bulunduğunu vurgulamaktadır (4). Güzel bir çehre beyindeki ödül merkezlerini faaliyete geçirir, cinsel davranışları motive eder, aynı tür içinde seks yapılmasını uyarır ve pozitif kişilik özellikleri kazandırır. “Güzel olan iyidir” felsefesi boşuna değildir. Bu nedenledir ki, yüzyıllardan beri filozoflar, bilim adamları ve tüm insanlar yüzün neden çekici olduğu sorusuna bir açıklık getirmeye uğraşmışlardır. Güzellik tercihi kültürel ya da kalıtsal birikimlerden çok, biyolojik gerçeklere dayanır. Çünkü genelde kültürler farklı da olsa, güzellik standartları değişmemektedir. Ayrıca, henüz kültürel bir bilince erişmeden de güzellik bilinci edinilmektedir. 
 
Morfometrik ölçümlerde, bilateral vücut simetrisindeki ufak değişikliklerin, sağlık durumuyla ters bir oran gösterdiği savunulmaktadır (5). Örneğin orman tavuklarında (black grouse) erkeğin ayak bileklerinde asimetri bulunuşu, onun grup içerisinde merkezi rol almasını önlemektedir (6). Atletler arasında da, kulak ve burun delikleri ölçümleri arasında farklılık olanların, koşu performanslarının düştüğü, simetri ne kadar fazlaysa performanslarının da o kadar düzeldiği gözlemlenmiştir (7). İnasanlarda da, kadınların iyi genlere sahip koca bulma yetileri evrimsel bir kazançtır. Bunu ortaya koyan bir çalışmada, fertil dönemdeki kadınlara değişik yapıdaki erkeklerin çamaşırları koklatılmış ve ilginç olarak, kokusunu çekici buldukları erkeklerin vücut simetrilerinin anlamlı derecede düzgün olduğu gözlemlenmiştir. Otörler, fenotipik ve genetik olarak sağlıklı erkeklerin vücut simetrilerinin de düzgün olduğunu, bunun da kadınlar için bir seçim kriteri oluşturduğunu önermektedirler. Neticede, daha simetrik erkekleri seçmekle kadın, daha sağlıklı erkeği de seçmiş olur ve böylece çocuğuna da daha sağlıklı genler vermeyi garantiler (8).
 
Erkek tavuskuşları (Pavo cristatus) kuyrukları ile dişilerine kur yaparlar. Kuyruğun çekiciliği ise, tüyler üzerindeki mavi ve yeşil noktaların genişliği ile ilgilidir. Bunların genişliği ne kadar fazla ise, o erkekten doğan yavruların sağlığı ve hayatta kalım oranları da o kadar fazla olmaktadır. Dolayısıyla dişiler, bu özellikteki erkekleri seçme eğilimine kapılırlar, amaçları daha iyi genleri olan erkek ile çiftleşerek daha sağlıklı yavrular dünyaya getirebilmektir (9). Sadece görüntü değil, ses de kadınlar için erkeğinin seçiminde bir faktördür. Bir kadın için erkek ne kadar çekici ise o erkeğin vücut simetrisi de o kadar fazladır. Aksine, çekici bulmadıkları erkeklerin vücutlarının simetrisi bozulmaktadır (10). Ya dans? Gerçekten de, dans eden erkeklere bakıp bir seçim yapmaları istendiğinde kadınların vücut simetrisi fazla olan erkek dansçıları tercih ettikleri görülmekte (11). Buna karşı görüşler de vardır. Örneğin simetrilerini çekici buldukları erkeklerde yüzün yarısı kapatılıp deneklere gösterildiğinde, seçimlerinde bir değişiklik olmadığı fark edilmiş. Ancak burada yüzdeki genişlik ve erkeksi ifade gibi başka faktörler de etkili olmuş olabilir (12). Oysa gelişimsel biyoloji bakımından incelediğimizde, morfolojik göstergelerin genetik sağlamlılık bakımından ne kadar önemli olduğu açıkça görülür. Çünkü morfolojinin belirlenmesi yine genler tarafından yapılır.
 
Acaba genler ile vücut şekillenmesi arasında gerçekten bir ilişki var mı? Aslında her hücre etrafına bir ekstrasellüler matriks salgılar. Bu matriks de ya doğrudan mekanik etkisiyle ya da diğer moleküller için sinyal oluşturarak morfolojiyi geliştirir (13). Örneğin böcek yumurtalarının dış yüzündeki kılıf bir korion tabakasıdır. Yapısı proteinlerden oluşmuş olup, içeriğine bağlı olarak böcekten böceğe değişik şekiller oluşturur. Korionu oluşturan proteinler ise epitelyum tabakasının bir ürünüdür. Tavuğun yumurtasında olduğu gibi. Daha gelişmiş hayvanlar da ise, örneğin vertebralılarda, daha embriyo gelişiminde vücudun morfogenezi belirlenir. Embriyonun ilk günlerinde gastrulasyon adı verilen bir olayla, iç hücre kitlesi arasında bir boşluk belirir. Dorsal yüzde ise nörulasyon adı verilen bir gelişim ile, ileride somitleri oluşturacak nöral yapı gelişir. Bu iki olay hem hücrelerin komşu hücreler ile olan mekanik teması hem de hücrenin kendi genetik emirleri doğrultusunda erişkin vücut yapısını şekillendirmeye başlar. Bütün bu olaylar mükemmel bir simetri içerisinde gerçekleşir. Örneğin spinal kordun gelişimini ilk başlatan nöral plak oluşumu Pax3/prd, Nk-2.2, BMP2 ve BMP4 genleri ile olur. Eğer bu genler sağlıklı çalışıyorlarsa, embriyonun simetrik gelişimi ve sonuçta vücut simetrisi de düzgün gelişecektir. Mitoz sırasında kromozomların sayılarını ikiye katlamaları S fazında ortaya çıkar. S öncesinde ve sonrasında ise kısa bir bekleme süresi geçer: G1 ve G2. İşte bu fazlar arasındaki süre farklılıkları, hücrenin kendine has morfogenetik özelliğini belirler. Bunun işlemesi ise DNA’nın fosforilizasyonu veya defosforilizasyonu ile gerçekleşir. Fosforilizasyonu ayarlayan gen aileleri ise kinaz’lar ve siklin’lerdir. Demek ki, daha hücre bölünmesi sırasında, genetik belirleyiciler dokunun, konumuz gereği simetrinin şekillenmesini sağlamaktadır. Þimdi rahatça söyleyebiliriz ki, vücut simetrisi doğrudan genetik yapı ile ilişkilidir. 
 

 

 
Meyve sineği Drosophila’da vücudun simetrik gelişiminden sorumlu başlıca gen grubu homeobox genleridir (HOX genleri) (15). 5,6 ve 8. exonları antennopedia adlı geni eksprese ederler. 8. eksondaki DNA üzerindeki 180 nukleotidten oluşan bir dizesi (homeobox) de 60 aminoasitlik bir protein kodlar (homeo domain) Bu protein bir transkripsiyon faktörü şeklinde görev görerek, DNA’ya bağlanır ve o dokunun farklılaşmasını yönetir. İnsanda ise benzer genler 4 kromozom (2, 7, 12, 17 numaralı) üzerinde bulunurlar ve aynı görevi gerçekleştirir; vücudun simetrisi.
 
O halde, dişiler en iyi geni seçerken, bazı fenotipik özellikleri değerlendirmekteler. Ama iyi gen seçimi neden bir avantaj sağlasın? Ya da, dişi iyi genleri seçmek için neden uğraşsın? Bunun altında yatan nedenlerden biri immün sistemin ekinliğini artırmaktır. Örneğin serçe türü kuşlarda yapılan çalışmalarda, dişinin sosyal eşi dışında seçtiği ikinci bir erkekle ilişkiye girerek doğurduğu yavrularının hücresel immün reaksiyonlarının daha kuvvetli olduğu gösterilmiştir. Demek ki, eş seçimi yaparak daha sağlıklı immün sisteme sahip erkekler bulunabilmekte, bunlar da daha sağlıklı yavrunun dünyaya gelmesine yardımcı olmaktadır (16).
 
Benzer şekilde, MHC doku uygunluk antijenleri heterozigotik olan hayvanların, virüslere karşı dayanıklılığı %2 ile %19 arasında daha fazla olmaktadır (17). Bunun anlamı, değişik genlere sahip eşlerin çiftleşmesi, gen çeşitliliğini artırarak, enfeksiyonlara daha dirençli yavruların doğmasına neden olmaktadır. Benzer örnekleri insanda da verebiliriz. Üreme periyodundaki bayanlara çeşitli erkeklere ait çamaşırlar koklatıldığında, kendi HLA tiplerinden farklı HLA tiplerine sahip erkekleri daha fazla tercih ettikleri görülmektedir. Yukarıda da belirtildiği gibi, HLA’ların farklı olması, gen repertuarını genişleterek, çocuğa daha sağlıklı genlerin nakledilmesi mümkün olacaktır. İlginç olanı ise, gebe ya da doğum kontrol hapı kullanan kadınların, kendi HLA’larına benzer HLA’ya sahip erkekleri seçerek, doğacak çocuklarına bir akraba şefkati gösterecek erkekleri arıyor olmalarıdır. MHC/HLA vücudun immün yanıtında rol alan proteinlerdir. Eş seçimi immün sistemi güçlendirmeye yönelik bir avantaj sağlıyor olabilir. MHC’leri heterozigotik, yani farklı olan yavruların infectious hematopoietic necrosis virus (IHVN)’e karşı daha korunaklı oldukları görülmektedir (18). Değişik gen kombinasyonlarının gerçekleştirilebilmesi ise sadece crossing over, yani eşeyli üreme ile gerçekleşebilir. İyi ki eşeyli ürüyoruz!

 

 
Diğer yandan, simetrik eş seçimi, populasyonun sağlığını da artırır. Stres, asimetrik bireylerin toplum içinde azalmasına neden olarak, daha sağlıklı bireylerin çoğalmasına yol açar. Örneğin ölümcül dozda arsenik bulunan ortamda yaşayan hayvan populasyonunda nesiller boyunca, asimetrik canlıların oranı anlamlı derecede düşer, sonuçta simetrik vücut morfolojisine sahip olanlar ayakta kalırlar. Çünkü stres ortamında canlılar daha simetrik olan eşlerle çiftleşerek ürediklerinden, dayanıksız olanlar (asimetrikler) ortamdan elimine olmuşlardır (19).
 
Sonuç olarak, canlıların biyolojisinde güzeli seçmek, seçememiş olsa bile buna özenmek bir dürtüdür. Bunun altında yatan gereksinim ise üreyerek sağlıklı yavru dünyaya getirmektir. Aslında amaç sağlıklı yavru gibi görünmekle beraber, kendi genlerimizin sonsuza kadar devam etmesini sağlamak, üstüne üstlük sağlıksız kısımlarını onarmaktır. Her ne kadar son derece bencil bir davranış olsa da, yaşadığımız dünyanın renklenmesi hep bu dürtünün eseri olmuştur.
 
 
Hazırlayan: Prof.Dr. Kaan AYDOS
Telif Hakkı © 2025 Open Source Matters. Tüm Hakları Saklıdır.
Joomla!, GNU Genel Kamu Lisansı altında dağıtılan özgür bir yazılımdır.