Elazığ'ın 10 Harikası!

elazig02Dünyanın her köşesinde olduğu gibi ülkemizde de önemli turizm değerleri bulunmaktadır. Ülkemizin sahip olduğu turizm potansiyeli içerisinde ilimizin de turizm açısından önemli bir yeri bulunmaktadır. Biz de günışığı olarak, Turizm haftasına girdiğimiz bugünlerde Elazığ’ın 10 harikasını sizler için araştırdık. Bu araştırmada, özellikle ilimizin tanıtımında etkili olan güzellikleri kriter olarak ele aldık. İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü’nün de onayladığı araştırmaya göre, Elazığ’ın 10 Harikası şöyle sıralanıyor:

Keban Barajı, Elazığ'ın Keban ilçesinde, Fırat Nehri üzerinde, 1965-1975 yılları arasında inşa edilmiş olan elektrik enerjisi üretimi amaçlı barajdır. Beton ağırlık ve kaya dolgu tipi olan barajın gövde hacmi 16.679.000 m³, akarsu yatağından yüksekliği 210,00 m, normal su kotunda göl hacmi 31.000,00 hm³ normal su kotunda göl alanı 675,00 km²'dir.

 
keban_baraji_2b
Keban Baraj Gölü bu özellikleriyle Türkiye’nin Atatürk Barajı'nın gölünden sonra en büyük yapay gölüdür. Doğal göllerle bir arada sıralandığında Van Gölü, Tuz Gölü ve Atatürk Baraj Gölü'nün ardından 4. sırada yer almaktadır. Baraj gölünün Murat Nehri Vadisi boyunca uzunluğu 125 km’dir. Genişliği yer yer değişmektedir. Keban baraj gölünde elektrik üretiminin yanısıra su avcılığı yapılmakta ve balık üretimi de gerçekleştirilmektedir. Gölün etrafında Elazığ ve çevre illerin halkının faydalandığı eğlence ve mesire yerleri mevcuttur. Üzerinden feribotla üç ilçeye geçiş yapılabilen gölün, özellikle iskelelerinde ve [Elazığ]]-Bingöl karayolu üzerindeki sahilde çok sayıda balık lokantası hizmet vermektedir.
Enerji açısından Türkiye’nin ilk dev yatırımlarındandır. 1965 yılında yapımına başlanılmıştır. 1974 yılında ilk 4 büyük tribünü, 1981 yılında da diğer 4 türbini devreye girdi. Barajın toplam kurulu gücü 1330 Megawatt olup yıllık enerji üretimi 6 Milyar kW/Saat dir. Kurulduğunda Türkiye’de üretilen elektriğin %20 sini tek başına karşılayan santral şu an tüketilen toplam elektriğin % 8’ini karşılamaktadır. Keban Barajı böylece 1950'lerde Hirfanlı Barajı ve Sarıyar Barajı'nda büyük baraj inşaatı tecrübesini kazanmış Türk mühendisliğinin ortaya koyduğu ilk dev baraj olup, gururu ve alnının akıdır.
Baraj mevkii Elazığ’ın 45 Km. kuzeybatısında, Malatya’nın 65 km. kuzeydoğusunda olup, Karasu ve Murat nehrinin birleştiği yerden 10 km. daha aşağıda nehrin aktığı en dar boğazlarından birindedir. Karasu ile Murat nehirlerinin birleşmeleri ile meydana gelen Fırat nehrinin bu birleşme noktasından itibaren ilk uygun baraj yeridir.
Fırat nehri yılın muhtelif zamanlarında çok farklı bir akım düzenine sahiptir. Ortalama geçen su miktarı 635 m³/sn.'dir. Kış aylarında ortalama debi 200 ile 300 m³/sn. arasında değişir. Nehrin bir yıl içinde geçirdiği suyun % 70’i kar erime mevsiminde yani Mart ile Haziran ayları arasında geçer.
Keban barajı, dünyanın 4. büyük, Türkiye'nin en büyük barajıdır.
 
HAZAR GÖLÜ (SİVRİCE)
Elazığ'a 22 km. Uzaklıkta, Elazığ - Diyarbakır karayolu güzergahında olup, Hazarbaba ve Mastar dağları arasına sıkışmış tektonik bir göldür.
Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesinin kendine has plajları olan su sporları ve balık avcılığı yapılan en önemli gölüdür.
Uzunluğu 22 km., genişliği 5-6 km. olan göl, günün her saatinde değişik görünüm kazanarak mavinin ve yeşilin her tonunu gösterir. Suyu berrak, sodasız ve tuzsuzdur.
Çevresinde 25'e yakın kamu kurum ve kuruluşlarına ait eğitim ve dinlenme tesislerinin yanı sıra turizm Bakanlığından belgeli otel, motel lokanta ve günübirlik piknik alanı, ayrıca özel kuruluşlar tarafından işletilen balık evleri bulunmaktadır.
Son zamanlarda çevresinde çok sayıda ikincil konutlar ve yazlıklar ile tatil sitelerinin yapıldığı göl, çevre illerin de faydalandığı tatil merkezi konumundadır.
Yaz ayları boyunca nüfus yoğunluğunun arttığı gölde, 1990 yılında yapılan araştırma neticesinde; içerisinde batık bir kentin olduğu keşfedilmiş, bu da göle ayrı bir gizem kazandırmıştır.
Gölün en önemli kullanımı rekreaktif amaçlıdır. Deniz etkisine kapalı, yüksek dağlık alanlardan oluşan Doğu Anadolu Bölgesinde akarsu ve göl kıyıları rekreasyon alanı olarak büyük önem taşımaktadır. Elazığ, Malatya ve Diyarbakır illerine olan yakınlığı, doğal güzelliği ile yazın su sporlarına imkan taşıması nedeniyle Hazar Gölü çevre halkının önemli bir rekreasyon alanı durumuna gelmiştir. Göl kıyısındaki iki plajına "Mavi Bayrak" bulunmaktadır.
Hazar Gölünde Karabalık ve Aynalı sazan avlanmakta olup, göl çevresindeki balık lokantaları ile çevre halkı tarafından tüketilmektedir.
Alanın çevresinde tarıma elverişliği alan çok azdır. Kırsal kesimin geçim kaynağını tarım ve hayvancılık oluşturmaktadır. Genellikle bağ, bahçe ziraatı yapılmaktadır.
Göl suları sulama ve enerji üretiminde kullanılmaktadır.
 
BATIK ÞEHİR (HAZAR GÖLÜ-SİVRİCE)
1990 yılında yapılan araştırma neticesinde; Hazar Gölü içerisinde batık bir kentin olduğu keşfedildi.
Yaklaşık bin yıldır su altında olan şehrin Selçuklulardan önce bölgede yaşayan Çubuk Beyliği'ne ait olduğu tahmin ediliyor. Uzmanlar Hazar Gölü'nün altında büyük bir kültürel hazine bulunduğunu söylüyor.
Elazığ sınırları içindeki Hazar Gölü'nde yapılan çalışmalar sırasında su seviyesi 10 metre kadar düşünce, ortaya Ortaçağ'dan kalma bir batık şehrin kalıntıları çıktı.
11 ile 13'üncü yüzyıl arası bölgede yaşayan Çubuk Beyliği'ne ait olduğu tahmin edilen şehri araştırmak için uzman dalgıçlar harekete geçti.
Bin yıla yakın süredir su altında bulunan şehrin kalıntılarını görüntüleyen ekibin başındaki dalış eğitmeni Tahsin Ceylan, "birkaç evin içine girdik. Onların içinde testiler bulduk. Bir takım eşyalar var. Çok az bir tahribata uğramış. Yüzyıllardır orada olan bir şehir sanırım. Su ciddi bir şekilde korumuş" dedi.
Hazar Gölü'nün altında daha çok fazla tarihi kalıntı bulunduğu tahmin ediliyor.
Ceylan, "şu anda Hazar Gölü'nün altında tespit ettiğimiz bazı duvarları takip edip sualtına gittiğimde 150-180 metreye kadar uzanan duvarlar var. Bu duvarların içinde evler var... Saray gibi bir yer. Sarayın etrafında surlar ve içinde yaşam alanları var" diyerek su altındaki zenginliği anlattı.
Hazar Gölü'ndeki araştırma çalışmaları Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın
gözetiminde devam ediyor.
 
HARPUT KALESİ
Elazığ’ın güneydoğusunda Elazığ Ovası’na hakim kayalar üzerinde bulunan Harput Kalesinin ilk yapımı Urartu dönemine kadar inmektedir. Kale içerisindeki kayalara oyularak yapılmış odalar ve gizli geçitler Urartu döneminden kalmıştır. Tarihi belgelerden kalenin Roma, Bizans ve Arapların da eline geçtiği öğrenilmektedir. harput_kale_2b
Kalenin yapımı ile ilgili bir söylentiye göre taşların harcına daha sağlam olabilmesi için süt katılmış ve bu yüzden de bu kaleye Süt Kalesi ismi de yakıştırılmıştır.
Artukoğullarının yöreye hakim olmasından sonra Artukoğlu Belek 1115’te bu kaleyi ele geçirmiştir. Artukluları izleyen dönemlere kale birkaç kez onarılmış ve yeni eklemeler yapılmıştır. Kale üzerindeki kitabelerde ilk onarımın ve yeni ilavelerin Nizameddin İbrahim tarafından 1205’te yapıldığı öğrenilmiştir. İç ve Dış kaleden oluşan bu kalenin bir bölümü Nizameddin İbrahim döneminde saray-köşk olarak da kullanılmıştır. Bunun ardından Dulkadiroğulları, Akkoyunlular ve Osmanlılar da bu kaleyi onarmış, bu onarımları belirten kitabeyi de kale üzerine yerleştirmişlerdir. Dulkadiroğullarının yapmış olduğu onarımlar moloz taştan olduğundan ötürü diğerlerinden ayrılmaktadır. Özellikle Akkoyunlu Uzun Hasan bu kaleye önem vermiştir. Emir Ali Bey kaleyi ve burçlarını yenilercesine onarmıştır. Buradaki burçlarda görülen arslan ve boğa mücadelelerini yansıtan kabartmaların Urartulardan önceki dönemlere ait olduğu sanılmaktadır.
Kalenin girişi doğuda ve Harput’a bakan yöndedir. Bunun dışında kuzeyde Metris, batıda Dağ Kapısı ismini taşıyan iki ayrı kapısı daha bulunuyordu. Dış ve İç kale olarak iki ayrı bölümü olan kale, kesme ve kaba yontma taşlardan yapılmış, duvar işçiliğinde de oldukça ileri bir düzeye erişilmiştir. İç Kale oldukça küçük bir alanda yapılmış olmasına rağmen burada bir cami, arasta, su sarnıçları ve ambarlar da yapılmıştır. Bunların yanı sıra Munzuroğlu Konağı, Köseoğlu Konağı da burada yapılmıştır. Ancak bu konaklardan hiç birisi günümüze ulaşamamıştır.
XIX.yüzyılda bu kalenin içerisi yerleşime açılmış ve burada toprak damlı yöresel evlerde insanlar yaşamıştır.
 
BUZLUK MAÐARALARI (HARPUT)
buzlukBuzluk Mağaraları, Tarihi Harput beldesinin kuzeydoğusunda Elazığ’a 11 km. uzaklıktadır. Buzluk mağarası, jeomorfolojik yapısı nedeniyle burada gerçekleşen klimatolojik şartlar ve hava sirkülasyonu özelliğinden dolayı yaz ayları içinde doğal olarak tabakalar, sarkıt ve dikitler halinde hatta bazı kısımlarında bal peteğini andıran buz tabakaları oluşturmaktadır. Kış aylarında ise tam tersine içerisinde sıcak hava oluşmaktadır.
Mağaranın tarihinin, Harput’un tarihi kadar eski olduğu, Harput’un ilk sahipleri olan Urartular dönemine kadar uzandığı salnamelerden bilinmektedir.
1990 yılında merdiven basamakları ve aydınlatılması yapılan mağara, Türkiye’de gezilebilen on mağara arasında yer almaktadır. Buzluk Mağaraları, çevresinin doğal güzelliği yanında tarihi Harput beldesinde bulunması, tarih ve doğanın iç içe bulunduğu nadir turistik yörelerimizden biridir. Yılda yaklaşık 15-20 bin kişi mağarayı gezmektedir.,
 
GOLAN KAPLICALARI (KARAKOÇAN)
Elazığ’ın Karakoçan İlçesi turizm açısından zengin doğal güzelliklere sahiptir. İlçenin batısında Yoğunağaç Köyü`nde Peri Çayı`nın yanı başında bulunan Golan Kaplıcaları her yıl binlerce ziyaretçinin akınına uğramaktadır. Refik Saydam Merkez Hıfsı Sıhha Enstitüsü`nün 27.01.1973 tarih ve 108/7 b sayılı raporuna göre bu kaplıcaların romatizma, nevrit, poli-nevrit, kırık-çıkık, kadın hastalıkları ve cilt hastalıklarının tedavisine iyi geldiği belirtilmektedir. Golan Kaplıcaları ve Peri Suyu`nun güzel bir manzara teşkil ettiğini de göz önüne alırsak, iyi bir eğlence ve dinleme yeri olarak görebiliriz.
 
Ayrıca Karakoçan İlçesi madensel sular bakımından da zengindir. Kalecik Köyü yolu üzerindeki “Tuzlu Çeşme” ve Bahçecik Köyü'ndeki “Acı su” çeşmelerindeki zengin içerikli madensel suların çeşitli hastalıklara deva olduğu söylenmektedir. Bu çeşmelerimiz de bolca ziyaretçi almaktadırlar. Karakoçan ilçe merkezinden 18 km asfalt yol ile ulaşılan tesisler Golan(Yoğunağaç) köyü sınırları içinde bulunuyor. 2006 yılında KÖY-DES projesi kapsamında yolu asfalt haline getirilen kaplıca, Elazığ-Tunceli il ve Karakoçan-Mazgirt ilçe sınırlarını çizen Peri suyu kıyısında bulunuyor. Mülkiyeti Karakoçan Kaymakamlığına ait tesis yap-işlet devret modeliyle Özel sektöre 20 yıllığına kiralanmış durumdadır.
36 adet tam donanımlı (2 oda, mutfak, uydu, sistemi, soğuk ve sıcak su vb.) apart daire, modern lokanta, bay ve bayan havuzu, açık havuz ile dört yıldızlı bir otele eşdeğer tesis yurtiçi ve yurtdışından gelen ziyaretçiler dolup taşıyor.
 
PALU KALESİ (PALU)
Elazığ ili Eski Palu ilçesinde Murat nehri'nin kuzeyindeki alanda kayalık bir kütle üzerinde oluşturulan kale yapısı, mevcut sur duvar izleri ölçeğinde kuzeydoğu-güneybatı doğrultusunda gelişmiş, Güney ve doğu eteklerinde Murat suyu ile kuşatılmış, yalnız Palu, Kovancılar, Karakoçan alanını değil aynı zamanda Murat Nehri'nin doğu ve batı geçtiği noktaları da denetim altında bulunduran hakim bir konuma sahiptir. Kuzey ve batıdan da sarp kayalıklarla korunmuş ve dünyada bir eşi olmayan bu doğal korunaklı tüm çevreye hakim ve görkemli konumuyla Urartular'ın yerleşim geleneğindeki tüm koşulları taşıyarak bu yönüyle başı çekmektedir. Batı yönünden yapıldığı öngörülen girişten itibaren, kuzeydoğuya doğru dikleşerek devam eden ve çeşitli kırılmalarla kayalık alanın zirvesine ulaşan sur duvarları, kesintilerle birlikte doğuya doğru devam edip, tapografik koşullarla birlikte önce güneye hemen devamında güneybatıya doğru devam eder.
 
Sur duvarlarının en büyük kesintisini oluşturan bu bölümün devamında, sur duvarları güneydoğu köşede tekrar yakalanır. Bu noktada sert bir kırılma ile kuzeydoğuya dönen surlar, yine çeşitli kırılmalar ile birlikte, doğu eksendeki olası kapı girişine ulaşır.
Urartu sur kalıntılarının yanında ağırlıklı olarak Ortaçağ karakterli ve oldukça tahrip olmuş olan sur duvarları, kendi içinde farklı dönem izlerini yansıtsa da, detaylı araştırma ve kazılar yapılmadan dönemlendirmelerin yapılması oldukça zor görünmektedir. Ortaçağ kaynaklarında, Çubuk Bey'in fethettiği ve ilk beylik merkezini kurduğu bir kale olarak, Bizans Dönemi sonrasında Çubukoğulları ve devamında Artuklular Dönemi'nde yoğun olarak kullanılmıştır.
 
PALU KÖPRÜSÜ
kopruElazığ’ın Palu ilçesinde bulunan bu köprünün 1305 yılında yapıldığı sanılmaktadır. Harput Valisi İsmail Hakkı Paşa yöredeki diğer köprüleri onarırken bu köprüyü de onarmıştır.
Murat Suyu üzerindeki bu köprü kesme taştan yapılmış olup 193 m. uzunluğundadır. Sekiz yuvarlak kemerlidir.
 
AÐIN KALESİ
Elazığ’ın Ağın ilçesinde bulunan Ağın Kalesi Arapkir Çayı’nın kuzeydoğusundaki kayalar üzerinde yapılmıştır.
Bu kalenin ne zaman yapıldığı da kesinlik kazanamamıştır. Bununla beraber bazı kaynaklarda bu kalenin Roma döneminden kaldığı belirtilmiştir.
Günümüze yalnızca kalıntıları gelebilmiştir.
Hastek Kalesi: Yenipayam Köyü sınırları içerisinde olup, bugünkü Keban Baraj Gölü’ne dik inen kayalıklar üzerinde alttan itibaren kat kat oyularak sığınak stilinde, dışarıya kapalı oyma mağaralardan oluşmuştur.
Kalenin büyük emeklerle meydana getirilmiş olduğu, hizmet verdiği çağlarda her türlü gereksinimi karşılayacak durumda olduğu salon görünümündeki geniş kullanım yerleri, odalar, depolar ve benzeri sığınakların koridorlarla birbirine bağlanması, kayaya oyulmuş gizli merdivenler, havalandırma ve ışık alma, ya da düşmana karşı savunma yeri olarak kullanılan mazgal delikleri ve pencerelerden anlaşılmaktadır.
Mağara şeklindeki bu sığınakların tümüne bakıldığında bir kale görüntüsü oluşturduğu ve dik inen kayalıklar üzerinde yapılması ile de tamamen savunma amaçlı olduğu anlaşılmaktadır. Hastek Kalesi’nin, Romalılar, yada Bizanslılar tarafından yapıldığını ileri sürenler olduğu gibi yine kalenin yörede yaşayan Þemenler tarafından yapıldığını ileri sürenler de vardır.
Günümüzde bu kaleyi ancak göl üzerinden kayıkla gezmek mümkündür.
 
BADEMLİ KAYA MEZARLARI (AÐIN)
Elazığ’ın Ağın ilçesi Bademli köyünün çevresinde bulunan oyma kaya mezarlarının Roma dönemine ait olduğu, mezarlarda bulunan bazı sikke ve yazılı taşların incelenmesinden anlaşılmaktadır.
Kaya mezarları 2 ya da 2,5 metrekare genişliğindedir. Stil olarak Urartu kaya mezarları ile büyük benzerlikler göstermektedir. Mezar girişleri 90x60 cm ebatında olup, tek bir oda şeklinde olan mezarların yüksekliği ise yaklaşık 1.90 metre’dir. Tavanların bazıları tonuzlu, bazıları ise düz görünümündedir. Mezarın tabanında sandık şeklinde dikdörtgen çukurlar bulunmaktadır. Mezar duvarlarına aşı boya ile çeşitli şekiller çizilmiştir. Bu mezarların bazılarında birbirine açılan küçük delikler mevcuttur.
 
günışığı gazetesi
Telif Hakkı © 2025 Open Source Matters. Tüm Hakları Saklıdır.
Joomla!, GNU Genel Kamu Lisansı altında dağıtılan özgür bir yazılımdır.