Bir Taşkenttir Eski Antep

antep_evleri_wEski Gaziantep’in yerleşim yerlerinin bulunduğu mahallere baktığınızda, sanki büyük bir kaya çekiçle yontulmuş da evler, sokaklar, pencereler hatta güneş öyle ortaya çıkmış izlenimi edinirsiniz. Bu sebeple eski Gaziantep “taşkent” fotoğrafı gibi karşımızda durur.

Dar ve dolambaçlı sokaklar sizi geçmişin derinliklerine götürür. Taşa dokunulduğunda çıkan her ses ilerdeki sokakta hala çekiçleri ile taş ustalarının taştan evler yaptığı hissi verir.

Sokaklar da daha hızlı adımlar atarak çekiç sesini yakalamaya çalışırsınız.

 

Evler yıllarca birbirine omuz vermiş adamlar gibi yan yana dizilmiş haldedir. Sokakların darlığı evlerin yüksekliği sebebi ile “Gölge sokaklar” oluşmuş. Güneşle / gölge yıllardır bu sokaklarda köşe kapmaca oynarlar. Evlerin bu kadar iç içe olmasının birkaç sebebi olduğu görülür. Taşın inşaat malzemesi olarak zor işlenilebilir özelliğinden dolayı, evler arasında bulunan duvarlar ortak duvar olarak kullanılmıştır. Bu durum özelikle avlulu evlerde avlu bahçelerinde daha çok görülmektedir. Taşın yanma özelliğinin az olmasından dolayı yangın durumunda yayılma kokusunun olmaması da buna bir etken oluşturmuştur. Evlerin bu kadar sık olması geçmişin şartlarına göre düşünüldüğünde, taş evler sıklığı ile düşmana karşı da bir kale suru görevi yapmıştır.

 

Evlerin gölgelediği dar sokaklar özelikle yaz aylarında sıcakların çok yüksek olduğu bölgede insanların sıcaktan etkilenmeden yürümelerine yardımcı olur. Eski evlerin bulunduğu gölgeli sokaklarda yürüdüğünüzde içinizde ve vücudunuzda bir ferahlık oluşur. Kim bilir belki de bu iç ferahlığından dolayı eski Antep’te müslümanlar ve diğer azınlıklar yıllarca huzur içinde yaşamlarını sürdürmüşlerdir.

 

Antep evlerinin bulunduğu sokaklara girdiğinizde  kendinizi sanki surlarla örülmüş bir yolda buluyorsunuz. Her adımınızda  tarihten, coğrafyadan, eski insanlardan bir şeyler keşfediyorsunuz. Sokak tam bitti diye düşündüğünüzde, keskin bir virajla başka bir yöne dönüyorsunuz. Sokaklar labirente benziyor, mahallenin acemisi iseniz bu labiretten çıkmanız o kadar kolay değil.  Tam sokak bitti yolumuz açıldı dediğinizde  bir anda labirentin kapalı yolunda olduğunuzu anlıyorsunuz. Önünüze çıkan bu çıkmaz sokaklar “dehliz” olarak adlandırılıyor. Sokak bitmiştir, bu sokaktan sağa ya da sola dönme şansınız yoktur, ileri de gidemezsiniz. Tek yapmanız gereken etraftaki insanlara buranın acemisi olduğunuzu belli etmeden geriye dönmektir.

 

Labirent  sokaklarda yürürken sizi tek şaşırtan bunlar değil elbette. Yürüyüşünüzün beklenmedik bir yerinde kendinizi bir anda  ırmağın içinden akan su gibi hissediyorsunuz. Yürüdüğünüz sokakta karşınıza kemerli bir köprü çıkıyor. Diğer köprülerin aksine bu köprülerin üzerinde ev var altından da insanlar akıyor. Bu tarz yapılara “kabaltı” deniliyor. Kabaltından asırlardır akan insan selinin devamı olarak bir damla misali sizde geçiyorsunuz. Kim bilir sizden sonra kaç kişi daha bu kabaltından geçip gidecek. Günümüzde Kabaltı yapılardan sadece altı tanesi varlığını sürdürmektedir. Kalanlar da büyük inatla varlıklarını sürdürmeye çalışıyor.

 

Eski sokaklarda dolaştığınızda insanların taşları nasıl sanata dönüştürdüğünü de görmemiz mümkün. Antep evleri “havara” veya “keymıh” adı verilen yumuşak kalkerli kesme taşlardan kalın olarak yapılır. Bu taşlar taş ocaklarından çıkartılarak ustalar tarafından kesilir duvarlara konulacak hale getirilirdi.  Taşların en büyük özelliği çıkarıldıkları zaman yumuşaktırlar, zamanla serlteşirler. Bugünkü Gaziantep mezarlığının yanında bu taşların çıkartıldığı yerlerde büyük mağaralar oluşmuştur. Mimarinin ana maddesinin taş olmasında  bölgede ağacın az olmasının büyük etkisi vardır. Taşın özelliğinden dolayı  evlerin içi yazın serin kışın sıcak olmaktadır. Bu evler geleneksel mimari dokusu ile Güneydoğu Anadolu, Mezopotamya ve Suriye’ye özgü özellik taşır. Evlerin duvarlarındaki taş örgülerin yıkılan yerleri zamanla onarılmış. Ancak bu eklemeler evlerin mimarisi ile dokuyu uyuşmazlığı taşıyorlar. İpek bir elbisenin üzerine basmadan yapılmış yamayı andırıyorlar. Evleri yıkılan bölümleri onarılırken aslına uygun olan malzeme ve işçilik kullanılmalı.

 

Eski Antep evlerinin günün şartlarına göre bir ya da iki katlı olarak yapıldığını görüyoruz. Az da olsa üç katlı evler vardır. Zenginler tarafından yapılan bazı evler çok geniş ve gösterişlidir, bir konak görünümü taşımaktadır. Bu evlerin dış yüzeyindeki mimaride taş hakim olarak görülse de, ahşap mimari özellikleri görmek azda olsa mümkündür. Ahşap; dış cephede, pencerelerde, kapılarda ve çatılarda görünmektedir. Kapılar ve pencere kapakları ağaç işçiliğinin özgün örneklerini oluşturur.

Evlerin çatıları kiremitlerle örtülmüştür. Düz dam olanları da bulunmaktadır.

 

Evlerin pencereleri sokak yerine avluya açılır. Bunun dini inançlardaki mahremiyet geleneğinden geldiği düşünülür. Pencerelerin üzerinde “kuş tağası” denilen küçük pencereler bulunur. Bu pencereler evin havalandırılmasında kullanılır. Odaların aydınlatılmasında da etkilidir.

 

Eski Antep sokaklarında gördüklerimizin büyüsü bizi evlerin içine de çağırmaktadır. Bu büyülü ve gizemli evlerin içine de girmede yarar var. Ancak hemen evlerin kapısını çalmanız mümkün değil. Öncelikle avlu kapısını çalmanız gerekmektedir. Çünkü  Antep evlerinin çoğunluğu avluludur. Avluların etrafı yüksek duvarlarla çevrilidir bunun sebebi ev hayatının çoğu bu avluda geçer. Yazları yemekler avluda pişirilir, çamaşırlar avluda yıkanır, bölgenin içtiği kaçak çayın tadına burada varılır. Bu avlulara bu sebepten “hayat” adı verilmektedir. Avlunun bir kısmı taş parke ile kaplıdır bir kısmı ise topraklıdır.

Topraklı kısımlarında çiçek yetiştirilir. Geniş avlular ise ağaçlandırılmıştır. Bazı evlerin avluların da evlerin böğürlerine sarılmış asmalar vardır. Asmalara yapılan bir yayvan ile gölgelik oluşturulmuş, altına da hazır minder yastık atılarak oturma ve dinlenme yeri yapılmıştır. Evlerin su ihtiyacını karşılamak için avlularda su kuyuları vardır. Bazı kuyular hâlâ varlıklarını sürdürmektedirler. Kuyular sadece su için değil bir nevi buzdolabı olarak da kullanılmıştır. Yaz aylarında yemeklerin bozulmasını önlemek için yemekler kaplarla su kuyularına sarkıtılırmış.

 

Avludan artık evin içine doğru girme zamanı geldi. Evlerin hemen girişinde bulunan kapısı avluya açılan tandır odası vardır. Bu odada gömme bir taş ocak bulunur. Bu ocaklar ısınma ve yemek pişirme amaçlı kullanılmıştır. Þimdilerde sobaların tüp ocaklarının çıkması ile beraber hükmünü kaybetmiştir. Yine giriş katlarında “hazne” denilen kışlık mutfak erzaklarının saklandığı kilerler vardır. Hazneler daha çok güneş almayan bölümlerdir. Bu da burada bulunan erzakların bozulmasını önlemiştir. Bazı evlerde evlerin altındaki kayalar oyularak erzak saklanması için mahzenler oluşturulmuştur. Özellikle bu mahzenlere bölgede yetişen zeytinden yapılan zeytin yağları konulmuştur. Pekmezler, reçeller de burada saklanmıştır.

 

Evlerin Odalarında ilk dikkatimizi çeken, yatakların konduğu döşeklik, yemek kapları için kübbiye adı verilen dolap nişleridir. Bunlar nacar denen çok güzel ahşap işçiliğine sahiptir. Yeni yapılan Antep evlerinde bile bu gelenek devam etmektedir. Evlerin bütün odalarında duvarlara gömmeli olarak yapılmış dolaplar vardır. Bu dolaplara yorgan, elbise, ev içerisinde görüntüyü bozan eşyalar konur. Bu dolaplar evin içindeki bütün kalabalığı içlerine aldıkları için “yüklük” olarak da adlandırılırlar. Bu sebepten Anteplilerin evleri hep derli toplu görünür. Antep’te yaşayan birisinin fazladan bir dolap almasına gerek yoktur.

 

Oda zeminlerine hasır otundan yapılmış hasırlar serilir. Hasırın üzerine kilim, halı, keçe örtülür. Oda duvarlarını dolanan tahta pervazlar vardır. Bu pervazlar duvarlara çakılmadan önce üzerlerine çeşitli motifler işlenmiştir. Üzerlerine mısralar yazılmıştır. Evler İslâmiyet’e ki kadın erkek mahremiyeti göz önünde bulundurularak, haremlik ve selamlık odaları yapılmıştır. Gelen misafirlerin kadınları haremlikte, erkekler ise selamlıkta ağırlanır.

 

Evlerin tavanları ile çatı aralarında kalan kısımları kışlık soğan, sarımsak, biber patlıcan kurusu, nar, ayva  gibi yiyecekler asılırdı.

 

Antep evleri için yazılacak çok şey var belki. Her şeyin yazılması onların sırını keşfedeceklere haksızlık olur. Her merak yeni bir keşifin başlangıcıdır. Antep evleri görmek isteyenler Þahinbey ilçesi sınırları içindeki, Eyüboğlu Mahallesi, Türktepe Mahallesi, Tepebaşı, Bostancı ve Kozluca Mahalleleri, Þehreküstü semti, Kale civarında, Hıdır Sokak civarında, Þeroğlu Sokak ve Harap Mescit Sokak\'ın yer aldığı bölgede eski kent dokusunun ve eski mimarinin en güzel örneklerine rastlayabilirler.

 

Kurtuluş savaşında Fransızlar tarafından işgal edilen Antep, işgal sırasında harabeye dönmüştür. Bu savaş sırasında çok sayıda tarihi eserle evler zarar görmüştür. İnsanların daha lüks konutlara taşınması sebebi ile de taş evler kaderlerine terk edilmiştir. Çoğu yıkılarak yerlerine beton bloklar dikilmiştir.  Þehir merkezinin yeni yapılan alanlara taşınması sebebi ile eski yerleşim yerleri şehre dışardan gelenler tarafından özel bir gezi olmadıkça görülmemektedir. Evlerin sahipsizliği, yıkılanların onarılmaması sebebi ile Antep evlerinin gelecek nesillere taşınması çok zordur.

 

Gün gelir de Gaziantepli bir arkadaşınız olur, ona bir şeyler ısmarlatmayı düşünürseniz, buna niyeti yoksa size Antep ağzı ile bir söz söyler. “Süğükten in havuşta ariş var, arişte sakom asılı, içinde iki yüz kaıt var. Al gel de sana bi yıkılıyım” Merak ettiniz ne dediğini açıklayalım “evin duvarından bahçeye in bahçede asma var, asmada ceketim asılı, onda iki yüz eli kağıt var. Alıp gel de sana bir kıyak çekeyim”. Antep evlerinin güzelliği muhabbetlere de yansımış durumda. Muhabbetlerin uzaması, dostlukların derinleşmesi için Antep evleri ayakta kalmalıdır.

 

Þimdilerde doğan her güneş evlerin  taş duvarlarına  sarımsı bir ışık boyası çalar. Gün batımı ile ışıklar evlerin içine taşınır, sonra insanların kalplerine. Antep’te ayakta kalacak her taş, bizi geçmişe bağlayacak, ayakta kalan her duvar umutsuzluğumuzda sırtımızı dayayacağımız dayanağımız olacaktır.

 

Hasan Mahir

siraze.net

Telif Hakkı © 2025 Open Source Matters. Tüm Hakları Saklıdır.
Joomla!, GNU Genel Kamu Lisansı altında dağıtılan özgür bir yazılımdır.