Evliyalar Ansiklopedisi
MUHAMMED KUMUL EFENDİ
- Ayrıntılar
- Kategori: M-N-O-Ö-P
- Gösterim: 2835
İstanbul velîlerinden. İsmi, Muhammed Kumul'dur. Hüseyin Paşazâde Kumul Bey de denir. İstanbul'da doğdu. 1726 (H.1132) târihinde Başrûznâmeci iken İstanbul'da vefât etti. Fındıklı'da deniz sâhilinde bulunan Molla Çelebi Câmii yanında Şeyhülislâm Sadreddînzâde Muhammed Sâdık Efendinin kabrinin bulunduğu etrâfı çevrili yere defnedildi. Kabr-i şerîfi ziyâret mahallidir.
Muhammed Kumul Efendi, tahsîlini İstanbul'da yaptı. Devlet hizmetinde Hâcegân-ı Dîvân-ı Hümâyûn adı verilen memuriyete tâyin edildi. Bu sırada Mekke-i mükerremede Ahmed Yekdest Cüryânî hazretleriyle görüşüp, ondan tasavvuf ilmini öğrendi ve icâzet, diploma aldı. Ahmed Yekdest hazretleri kendisini çok sever ve İstanbul'a giden talebesiyle mektup gönderir, ona, Kumul Efendinin sohbetine gitmesini söylerdi.
Ahmed Yekdest hazretleri mânevî terbiyesini hakkıyla verip yüksek derecelere ulaştırdığı talebesi Mehmed Emin Tokâdî'yi İstanbul'a gönderirken ona nerede kalacağını sormuştu. O da cevâben; "Siz nerede emrederseniz." deyince, ona bir mektup verip; "Al bunu İstanbul'da Hâcegânı Dîvân-ı Hümâyûndan Hüseyin Paşazâde Kumul Muhammed Bey vardır. Varınca bu mektubu ona verirsin. Seni onun sohbetine havâle ettik. Ne buyurursa itâat et. Ona teslimiyetin bize teslimiyettir." buyurup kıymet ve fazîletini bildirmiştir.
Mehmed Emin Tokâdî hazretleri anlatır: "İstanbul'a varınca doğruca Muhammed Kumul Efendinin kaldığı yeri buldum. Mektubu verdim. Beni kucaklayıp gözlerimden öptü. Bana izzet ve ikrâmlarda bulundu. Kalacağım yeri temin etti. Muhammed Efendinin sohbetlerine iştirâk edip, yanıbaşında oturuyordum. Nice kimse sohbetlerini dinliyordu. Yalnız kaldığımızda bana tasavvufun inceliklerine âit bilgiler, mârifetler anlatırdı. Bir müşkilim olunca, ben sormadan bir menkıbe, ibretli hâdise anlatır, anlattıkları ile derhal müşkilim ve suâlim hallolurdu."
Mehmed Emin Tokâdî hazretleri anlatır: Muhammed Kumul Efendi vefâtından önce, hasta iken, bana şöyle vasiyette bulundu: "Şu birkaç cilt kitabı Dârüsseâde ağası Beşir Ağa'ya götür. Bizim duâ ettiğimizi söyle. Bunlar Medîne-i münevvereye gönderilecek. Bunların konulacağı yeri onlar bilirler. Gönderip bizi duâdan unutmasınlar." dedi. Birkaç gün sonra vefât etti. Vasiyetleri üzerine o kitapları alıp, vâlilerin toplantı günü olan Çarşamba günü huzurlarına vardım. Kalkıp kucaklaşarak, yanlarına oturmamı söyledi. Hâl hatır sorduktan sonra, İstanbul'da bulunup, ziyâretlerine fazla gidemediğim için üzüldüğünü söyledi. Merhûm MuhammedKumul Efendinin selâmını söyleyip kitapları arzettiğimde, büyük bir üzüntü ve ağlama ile kitapların yerine gönderilmesi için emir verdi. Meclistekilere beni tanıtıp, âhiret kardeşimizdir dedi. Vedâ edip kalktığımda, hizmetçilerine şöyle emretti: "Bize gelenler dünyevî bir iş için gelirler. Bu zâtı iyi tanıyın. Geldiği zaman misâfir var diye bekletmeyin. Zîrâ bunlar bizi Allah rızâsı için ziyârete gelirler." dedi. Koynuma bir kese koydu. Sonra içinde yüz altın olduğunu gördüm. Evime dönüp kendi hâlim ile meşgûl iken, bâzı dostlar ısrar ederek evlenmemi istediler. Merhum Muhammed Kumul Efendinin mahallesi olan Filyokuşu'nda evlendim ve ders vermek, ilim öğretmekle vakit geçirdim."
Mekke-i mükerremede bir gün gâib namazı kılındığını görenler sorduklarında; "Haremeyn-i şerîfeyne büyük hizmetleri görülen Muhammed Kumul Bey İstanbul'da vefât etti. Onun namazıdır." demişlerdir. O gün tesbit edildiğinde tamı tamına İstanbul'da cenâze namazının kılındığı vakte rastladığı anlaşılmıştır.
Muhammed Kumul Efendi, İstanbul'da Dârüsseâde ağası İstanbul Vâlisi Beşir Ağa ile sık sık görüşür sohbet ederdi.Beşir Ağa da Ahmed Yekdest hazretlerinin talebesi olduğundan aralarında derin bir muhabbet vardı.
Muhammed Kumul Efendi ömrünü hak yolun bilgilerini öğretmekle insanların kalplerine Allahü teâlânın ve onun sevdiklerinin sevgisini yerleştirmekle meşgûl oldu. Vefâtından az önce hastalığı sırasında Mehmed Emin Tokâdî'ye bâzı vasiyetlerde bulundu.
1) Risâle (Mehmed Emin Tokâdî), Süleymâniye Kütüphânesi, Es'ad Efendi Bölümü, No: 3430
2) Tam İlmihâl Seâdet-i Ebediyye; (49. Baskı) s.1162