Emanet ve Ehliyet
NAMAZ'IN MEKRÛHLARI
- Ayrıntılar
- Kategori: Emanet ve Ehliyet
- Gösterim: 4742
541 Namaz kilan kimsenin elbisesi, sakali ve bedeni ile oynamasi veya secdeye giderken elbisesini korumak maksadiyla önden veya arkadan çekip kaldirmasi mekruhtur. Miracü'd-diraye'de de böyledir.(315) Ibn-i Abidin "Namazda elbise ve bedeni ile oynamayi yasak eden delil Kudai'nin tahriç ettigi su hadistir: "Süphesiz ki Allah sizin için üç seyi, yani namazda elbise ve bedenle oynamayi, oruçta ayip açik seyler konusmayi ve kabristanda gülmeyi kerih görmüstür." Bahir'da bildirildigine göre buradaki kerahat kerahat-i tahrimiyyedir. "Ancak hacet varsa caiz olur" Yani yedigi zararli bir seyden vücudu kasinmak, rahatsiz eden teri silmek gibi bir hacetten dolayi abes sayilan bir seyle mesgul olmak caizdir. Ama bu amel-i kesir olmamak sartiyladir" hükmünü zikreder.(316) Resûl-i Ekrem (sav)'in namazda terledigi ve alninda teri sildigi eserle varid olmustur. Çünkü ter kendisini rahatsiz ediyordu. Bu durumda hacet var demektir. Ancak surasi unutulmamalidir ki; bir rükûn'da bir el ile üç defa kasinmak, her defasinda el kaldirilirsa namazi ifsad eder.
542 Resûl-i Ekrem (sav)'in: "Takke üzerine sarik sarmak, müsriklerle aramizdaki farktir. Onu saran kimseye her dolamasi için bir ihsan olunur" buyurdugu bilinmektedir.(317) Bütün muteber kaynaklarda sarik sarmanin sünnet oldugu kaydedilmistir. Nitekim Mülteka'da: "Sünnet olan sarigin bir tarafini, bir karis miktari iki omuz arasina salivermektir. Yine denildi ki; oturacak yere kadar salivermektir hükmü kayitlidir.(318) Imam-i Kasani'de sarigi hassaten zikretmistir.(319) Ulema; namaz kilan bir kimsenin, aldiris etmeyerek basi açik kilarsa bunun mekruh oldugunda müttefiktir. Ibn-i Abidin; "Tevazû için bas açik namaz kilmakta beis yoktur" Münye serhinde bildirildigine göre bu sözde bunu yapmamanin evlâ olduguna, kalbiyle husu ve tevazû gösterilmesine, zira bunlarin kalp isi olduklarina isaret vardir. Münye serhinden sonra imdad sahibi dahi Tecnis'ten naklen; "Husu ve tevazû müstehabtir. Çünkü namazin esasi husu üzerine kurulmustur" denmistir"(320) hükmünü beyan etmektedir. Mü'minler namazlarini sarikla kilma hususunda titizlik göstermelidirler. Günümüzde kullanilan takkeler tek basina sarik hükmünde degildir. Dolayisiyla takkenin "sünnet ilan edilerek" giyilmesi, sarik sünnetini tahrip edebilir. Sonuç olarak; namazda sarik ile basi örtmek sünnettir. Namazi önemsemeyerek, tenbellik sebebi ile basi açik kilmak mekruhtur. Namaz esnasinda sarik düserse, efdal olan alip onu giymektir. Ancak sarmaya veya amel-i kesire ihtiyaç olursa alinmaz. Çünkü amel-i kesir namazi ifsad eder.
543 Namazini edâ eden kimsenin; esnemesi veya gerinmesi mekruhtur.(321) Çünkü esnemek; gevseklik ve mideyi tika-basa doldurmaktan meydana gelen bir haldir. Gerinmek ise tenbellik alametidir. Ibn-i Abidin; "Esnemek midenin dolu olmasindan ve bedenin agirlasmasindan meydana gelir. Ben derim ki; bu sebebten de seytandan sayilmistir. Nitekim Sahihaynda rivayet edilen bir hadiste Peygamber (sav): "Esnemek seytandandir. Birisi esnerse mümkün oldugu kadar kendisini tutsun" buyurmustur. Müslim'in rivayetinde: "Eli ile agzini tutsun. Çünkü araya seytan girer" denilmistir. Elbisesinin yeni de el hükmündedir"(322) buyurmaktadir. Bilindigi gibi peygamberler esnemekten mahfuzdurlar. Resûl-i Ekrem (sav) "Biriniz namaza durdu mu, gözlerini yummasin" buyurdugu için; namaz kilanin iki gözünü yummasi da mekruhtur.(323) Bilindigi gibi secde yerine bakmak sünnettir. Gözlerin yumulmasi fiilinde bu sünnetin terki sözkonusudur. Ulema'dan bazilari ise; zihni dagitacak seyleri görmekten korunmak ve husû niyetiyle (gözlerin yumulmasi) mekruh degildir" demislerdir. Ancak asil olan Hadis-i Serif'te belirtilen durumdur. Nitekim zahir rivayet, gözlerin yumulmamasidir.
544 Resûl-i Ekrem (sav)'in: "Namazda iken parmaklarini çitlatma" Hadis-i Serifini esas alan hanefi fûkahasi; parmak çitlatmanin mekruh oldugu hususunda müttefiktir.(324) Ayrica namaz esnasinda, parmaklari birbirlerine geçirmek de mekruhtur.(325) Ulema; namaz disinda da parmaklari çitlatmanin sevimli olmadigi hususunda müttefiktir.
545 Namazini edâ eden kimsenin; secde yerinde bulunan çakillari döndürüp, düzeltmesi de mekruhtur. Ancak bu çakillar üzerine secde etme imkani yoksa bir defada düzeltmesi Resûl-i Ekrem (sav)'in; Hz. Ebû Zerri'l Gifari'ye (ra) hitaben; "Bir kere ya Ebû Zer!.. Yok eger fazla yapacaksan, o isten vazgeç" Hadis-i Serifi esas alinarak, mesru bulunmustur.(326) Ulema; namaz kilacak kimsenin, secde yerindeki taslari, namaza baslamadan önce temizlemesinin daha uygun olacagi hususunda ittifak etmistir.
546 Erkegin secde halinde iken kollarini yere dösemesi de mekruhtur. Bu husus Hadis-i Serif'le sabittir. Ibn-i Abidin; "Hadisten murad; Mûslim'in Hz. Aise (r.anha)'dan rivayet ettigi su hadistir: "Rasûlullah (sav) seytan ökçesini ve erkegin kollarini yirtici hayvan gibi yere dösemesini yasak ederdi" Bir rivayette "Seytan Nöbeti" denilmistir ki, bu da mekruhtur. Nitekim Hilye ve diger kitaplarda beyan edilmistir. Allame Kasim fetevasinda sunlari söylemistir: "Ayaklari dikip ökçeleri üzerine oturmaya gelince: Bildigimize göre bütün oturuslarda hilafsiz mekruhtur. Yalniz Nevevi'nin bildirdigi vecihle Imam-i Safii (rha) bir kavlinde iki secde arasinda müstehab imis" hükmünü zikretmektedir.(327) Imam-i Merginani; "Ne oturup, dizlerini diker ne de kollarini yere döser. Zira Hz. Ebû Zerri'l Gifari (ra) demistir ki: "Halilim (Yani dostum Resûl-i Ekrem (sav) diyor) beni üç seyden men etti; horozun yerden dane toplamasi gibi secde etmekten, köpegin ikâsi gibi (kiçini yere koyup oturmasi) ikâ etmekten ve tilkinin dösenmesi gibi dösenmekten. "Sahih olan budur"(328) buyurmaktadir.
547 Bir kimsenin; namazini edâ ederken kollarini dirseklerine kadar sivayip, kollari açik oldugu halde namaz kilmasi mekruhtur. Feteva-i Kadihan'da da böyledir.(329) Sarigi basinin etrafina sarip, üst kismini açik birakmaya i'ticar denir. Bu hal; hem namazin içinde, hem de namaz haricinde mekruhtur. Ayrica bornoz gibi uzun elbiselerle ve eski-yirtik elbiselerle (Temiz ve güzeli mevcutken) namazi edâ etmek de mekruh kabul edilmistir.
548 Namazini edâ eden kimsenin; basinin üstünde, tavanda veya önünde veya hizasinda resim bulunmasi da tahrimen mekruhtur. Bu hususta Cibril hadisi vardir. Cebrail (as) Resûl-i Ekrem (sav)'e hitaben; "Biz içerisinde köpek veya resim bulunan eve girmeyiz" buyurmustur. Sayet sûret (resim) çok küçük olur da, bakan kimse cüzlerini farkedemezse mekruh olmaz. Zira bu tür resimlere (suretlere) ibadet olunmaz.(330) Ulema; ta'zim ve hürmet edilen her türlü sûretin (resmin) mekruh oldugu hususunda ittifak halindedir. Alauddin El Haskafi: "Paralar üzerindeki resimler sebebiyle rahmet meleklerinin girmemesi hususunda hadis ûlemasi ihtilaf etmistir. Kadi Iyaz bunlarin meleklerin girmesine mani olmadigini, Nevevi ise mani oldugunu söylemislerdir" hükmünü zikrediyor. Ibn-i Abidin bu metni serhederken; kadi Iyaz'in görüsüne meyletmis ve Bahir sahibinin de: "Bizim ûlemamizin sözlerinden anlasilan da budur. Zira bu sözün zahirine göre namazda mekruh olmak yönünden bir tesiri olmayan seyin yerinde birakilmasi da mekruh degildir" dedigini kaydetmistir.(331) Ancak Islâm toplumunda; paralar üzerindeki resimler, genellikle cansiz esya resimleridir. Esasen cansiz esya resimlerinin mekruh olmadigi hususundaki rivayet, zahir rivayet durumundadir. Allahû Teâla (cc)'nin indirdigi hükümlere karsi ayaklanan Tagut'larin; paralar üzerindeki resimleri ta'zim ve hürmet kasdi ile basilmaktadir. Acaba hüküm ayni midir?
549 Molla Hüsrev: "Namazini edâ eden kimsenin üzerinde resim bulunan elbiseleri giymesi mekruhtur. Muhakkak ki onda put tasiyana benzeme vardir"(332) hükmünü zikreder.
550 Imam-i Merginani: "Imamin durdugu yerin mescidde olup, secdeye vardigi yerin mihrapta olmasinda bir beis yoktur. Tamamen mihrabta durmasi ise mekruhtur. Zira bu durum Ehl-i Kitab'in fiiline benzer. Ayrica imamin tek basina dam üzerinde (Yani çok yüksekte) durmasi da, Ehl-i Kitab'in fiiline benzedigi için mekruhtur. Zahir rivayete göre kuyu içerisinde (Yani çok çukurda) durmasi da, imamete hakaret olacagi için mekruh olur"(333) hükmünü beyan buyurmaktadir. Ayrica imamin saflarin hizasinda durmasi da mekruhtur.(334) Dolayisiyla imamin durdugu yerin; saflarin önünde, mescidin içinde olmasi, secde ettigi yerin mihraba dahil olmasi esastir.
551 Namazini edâ eden kimsenin; içinde ates yanmakta olan ocaga karsi durmasi da mekruhtur.(335) Çünkü bu fiilde mecûsilerin ibadetine benzeme tehlikesi vardir. Bilindigi gibi mecûsiler atese ibadet ederler. Ancak yanan herhangi bir kandil veya gaz lambasina bir beis yoktur.
552 Resûl-i Ekrem (sav)'in: "Siz namazi edâ ederken dâhi, iki siyahi (yilani ve akrebi) öldürünüz" Hadis-i Serifini esas alan hanefi fûkahasi; yilan ve akrebin namazda dahi öldürülebilecegi hususunda müttefiktir.(336) Sahih olan rivayete göre yilanin bütün nevileri buna dahildir. Sadece beyaz olan yilanin öldürülmesi hususunda ûlema, cinnlerden olma ihtimalini esas alarak tevakkuf etmistir. Ibn-i Hümam: "Öldürmenin helal oldugu sübût bulmustur. Ancak beyaz olan ve üzerinde cinn alameti bulunan yilani öldürmemek gerekir. Bu haram oldugu için degil, onlardan gelebilecek zarari defetmek içindir" buyurmaktadir. Ancak eziyet vermeyeceginden yüzde-yüz emin olunursa öldürülmeyebilir.
553 Namazda herhangi bir özre mebni olmaksizin yapilan her amel-i kalil (Az amel, tek elle yapilan isler) mekruhtur.(337) Yine namazi edâ eden kimsenin; ayetleri ve tesbihi elle saymasi mekruhtur. Bu hususta ittifak vardir. Ancak kalben saymak mekruh olmaz. Namazin disinda iken tesbihleri elle saymanin hükmüne gelince!.. Ibn-i Abidin; "Namaz disinda ayet ve sûreleri el ile saymak mekruh degildir. Zahir rivayet budur. Esah olan kavil de budur. Bazilari bunu mekruh saymislardir. Nehir. Birinci kavlin (Yani mekruh olmadiginin) delili Tirmizi"nin Yüseyre'den rivayet ettigi su hadistir. Yüseyre: "Bize Resûlullah: Tesbih ve takdise dikkat edin!.. Onlari parmak uçlarini yumarak sayin. Çünkü bunlar sorguya çekilecek ve konusturulacaklardir. Gafil olmayin ki rahmeti unutmayasiniz, buyurdu" demistir.(338) hükmünü kaydetmektedir.
554 Imam-i Merginani; "Namazini edâ eden kimse saga-sola bakmaz. Zira Resûl-i Ekrem (sav) buyurdu ki: "Sayet namaz kilan kimse; bununla (namazla) münacaatta bulundugunu (Allahû Teâla (cc)'yi) bilse, elbette baska tarafa bakmaz"(339) hükmünü zikretmektedir. Ibn-i Abidin; Namazda bakinmayi yasak eden delil Tirmizi'nin Hz. Enes (ra)'den rivayet ederek sahihledigi su hadistir: "Sakin namazda bakinma!.. Çünkü namazda bakinmak helâk olmaktir. Mutlaka bakinmak lazimsa farzda degil de, hiç olmazsa nafilede olsun." Buharinin rivayetine göre Peygamber (sav): "Namazda bakinmak bir hirsizlamadir. Seytan onu kulun namazindan çalar" buyurmustur. Gayede bakinma özürsüz olursa diye kayitlanmistir. Buradaki kerahatin kerahat-i tahrimiyye olmasi gerekir. Nitekim hadislerin zahiri de bunu göstermektedir. Bahir. Zeylei ile Bakani'nin Mülteka Serhinde bildirdigine göre göz ucuyla bakmak yüzü hiç yerinden çevirmemek sûretiyle olursa mübahtir. Çünkü Peygamber (sav) namazinda gözünün ucuyla ashabina bakardi"(340) buyurmaktadir. Namazini edâ eden kimsenin; arasinda bosluk bulunan saffin arkasinda namaza durmasi da, Resûl-i Ekrem (sav) tarafindan nehyedildigi için mekruhtur.(341)
555 Namazini edâ eden kimsenin; insanin yüzüne karsi durmasi da, surete tapmaya benzedigi için mekruhtur. Insana karsi namaza durmak, namaz kilandan gelmisse kerahat onadir. Aksi takdirde duran kimseye aittir. Velev ki uzak olsun ve arada mani bulunmasin. Ancak oturmus konusmakta olan kimsenin sirtina karsi namaz kilmakta bir beis yoktur. Bazilari bu da mekruh olur demislerdir. Imam-i Merginani beis olmadigini zikrettikten sonra: "Ibn-i Ömer (ra)'in bazi seferlerde Nafi (rha)'nin sirtina karsi namaz kildigini" kaydetmektedir.(342) Molla Hüsrev: 3Sahih olan mekruh olmamasidir3 dedikten sonra: Zira rivayet edilmistir ki; Resûl-i Ekrem (sav) sahrada namaz kilmak istedigi zaman, Ikrime (ra)'ye önüne oturmasini emredip namazini kilardi"(343) hükmünü zikretmektedir. Buradaki incelik sudur: Insanin yüzüne karsi namaza durmakta surete tapmaya benzeme sözkonusudur. Digerinde ise (sirti dönük iken) bu mevcud degildir. Ibn-i Abidin: "Münye sarihi diyor ki: Bezzar'in Hz. Ali (ra)'den rivayet ettigi su hadiste buna hamledilmistir: "Peygamber (sav) bir adama karsi kilan birini gördü de, ona namazini tekrar kilmasini emir buyurdu." Tekrarlama emri kerahati gidermek içindir. Çünkü kerahatle edâ edilen her namazin hükmü budur. Yoksa namaz bozuldu diye degildir. "Anlasilan buradaki kerahat, kerahat-i tahrimiyye'dir"(344) buyurmaktadir. Feteva-i Hindiyye'de: "Namazlardaki mekruh olma durumu; kerahat-i tahrimmiyye ise o namazi iade etmek vacibtir. Kerahat-i tenzihiyye ise, namazin iadesi müstehab olur. Süphesiz ki kerahat-i tahrimiyye vacib mesabesindedir"(345) hükmü kayitlidir.