Emanet ve Ehliyet
İSLÂM'A DAVET ZORBALIKLA YAPILMAZ
- Ayrıntılar
- Kategori: Emanet ve Ehliyet
- Gösterim: 3822
718 Kur'an-ı Kerim'de: "Eğer rabbin dileseydi yeryüzündeki kimselerin (insanların) hepsi iman ederlerdi. Böyle iken sen, hepsi mü'min olsunlar diye insanları zorlayıp duracak mısın?"(23) hükmü beyan buyurulmuştur. Başta Fahrüddin-i Râzi olmak üzere müfessirler: "İlâhi iradenin aksine herhangi bir hal meydana gelemiyeceği için, bu Ayet-i Kerime'de zamir "efe'ente tûkrihû'n-nase" şeklinde varid olmuştur. Resûl-i Ekrem (sav)'in kavminin iman etmesi hususunda haris olduğundan, bu kuvvetli arzuyu izale için" nazil olduğunu beyan etmektedirler.(24) Yine bir başka Ayet-i Kerime'de: "De ki; o (Kur'an) rabbinizden (gelen bir) haktır. Artık dileyen iman etsin, dileyen inkâr etsin"(25) buyurulmaktadır. Hatta bir kimse kılıç zoru ve baskı ile iman etse, daha sonra bu hali beyan ederek İslâm'dan dönse, "Mürted'e" tatbik edilen ölüm cezası tatbik edilmez. Zira kılıç zoru sebebiyle "kalbî tasdik" bulunmamıştır.(26) Ancak yeryüzünde "Allahû Teâla (cc)'nın hükmü ile mi, yoksa tağutî güçlerin kanunlarıyla mı hükmedilecektir?" meselesi oldukça önemlidir!.. Bütün insanlar; ruhlar aleminde verdikleri "Mîsak sebebiyle, Allahû Teâla (cc)'nın indirdiği hükümlere tabi olmak zorundadırlar. Yâni yeryüzünde İslâm'ın hakim olması esastır. İslâm'a inanmayanlar; mü'minlerin "Ulû'lemr"i ile "zimmet akdi" yaparak bütün haklarına kavuşurlar. Hatta öyle ki; zimmi'yi (Gayri Müslim'i) şiirle hicvetmek dahi haram olur.(27) Ayrıca zimmet ehli bir kimseyi (Gayr-i Müslim'i) öldüren bir müslüman; kısas edilerek öldürülür.(28) Zîmmilerin herhangi bir musibet anında korunması da şarttır. Zira Resûl-i Ekrem (sav): "Müslümanların lehine olan şeyler, onların da lehine, müslümanların aleyhine olan şeyler, onların da aleyhinedir"(29) buyurmuştur.
719 Hanefi fûkahası; "Emanet'i yüklenmek sûretiyle insanın kanının mâsum (Dokunulmaz) kılındığını, insanın ancak irtikab ettiği bir ma'siyet sebebiyle öldürüleceğini" esas almıştır. Dolayısıyla Cihad; kâfirlerin şerrini defetmek ve onların mukavemetlerini kırmak için meşru kılınmıştır.(30) Mü'minlere karşı silâh çekmeyen veya bizzat savaşmayan kimseler, harb anında dahi öldürülmez. Nitekim Resûl-i Ekrem (sav) bir harp'te öldürülmüş olan bir kadını görünce müteessir olmuş ve "Bu kadın savaşmıyordu" diyerek ileri birliklerin komutanı Hz. Halid b. Velid (ra)'e haber gönderip: "Kadınları ve çocukları öldürmesinler" emrini vermiştir.(31) Mâlum olduğu üzere; öldürülmemeleri taleb edilen kadınlar da küfür üzere yaşıyorlardı. Ancak bizzat savaşmadıkları için öldürülmemeleri esas alınmıştır. Dolayısıyla savaşın sebebi mücerred küfür değildir. Kafirlerin fitne ve fesadının ortadan kaldırılması esastır.
720 İmam-ı Şafii (rha) İbn-i Abbas (rha)'dan rivayet edilen: "Bana Sa'd b. Cessame anlatmıştı: Gece baskını sonucunda, kadın ve çocukları da öldürülen müşrikler hakkında Resûl-i Ekrem (sav)'in: "Bu çocuklar da, kadınlar da onlardandır" dediğini işittim" Hadis-i Şerifi ile Ka'b b. Mâlik (ra)'den rivayet edilen: "Resûl-i Ekrem (sav) İbn-i Ebi Hukeyke'yi Seriyye'nin başına geçirirken, kadın ve çocukların öldürülmesini yasakladı" Hadis-i Şerifini zikrettikten sonra: "Binaenaleyh bize göre (Allahû Alem) Resûl-i Ekrem (sav)'in buradaki nehyi, kasden öldürmeyi beyan buyuruyor. Yani bilerek, kadın ve çocuk olduğunu farkederek, kasden öldürülmezler. Müşrikler üzerine gece baskını yapmak ise sünnetle sabittir. Resûl-i Ekrem (sav) "Beni Mustalık'a" gece baskını düzenlemiştir. Mâdem ki gece baskını ve hücûm sünnetle sabittir; öyle ise hiç kimse çocuk ve kadınların öldürülmeleriyle sonuçlansa bile gece baskını ve hücûm cevazını önleyemez. Hakkında mübahlık bulunan bir hususta, hiç kimsenin kınama yetkisi de olamaz. Ancak kasden ve teammüden kadın ve çocuklar muharib olmadıkları için öldürülmezler"(32) hükmünü zikrediyor. Esâsen kadın ve çocuklar savaşırlarsa, öldürülmeleri caizdir.(33) Zira savaşla birlikte, mü'minlere karşı ma'siyet işleyen "muhârib" durumuna geçmişlerdir.