Emanet ve Ehliyet
KAZANCIN EN EFDÂLİ VE EN TEMİZİ: GANİMET!..
- Ayrıntılar
- Kategori: Emanet ve Ehliyet
- Gösterim: 3833
784 İmam-ı Merginani: "Zekât; Benî Haşim'e verilmez. Zira Resûl-i Ekrem (sav) şöyle buyurdu: "Ey Beni Haşim!.. Şüphesiz Allahû Teâla (cc) sizin üzerinize insanların yıkantı sularını ve kirlerini haram kıldı. Onun yerine sizi humusun humusuna bedel kıldı." Farz olmayan nafilede ise durum böyle değildir"(156) hükmünü zikreder. Bütün muteber hadis mecmualarında, "Beni Haşim'e" zekât verilmeyeceği kayıtlıdır. Resûl-i Ekrem (sav)'in: "Şüphesiz ki bu sadakalar ancak insanların (Kazançlarının) kirleridir. Bunlar ne Muhammed'e helâl olur, ne de HAl-î Muhammed'e!.."(157) buyurduğu bilinmektedir. Hanefi fûkahası; "Beni Haşim" veya "Al-î Muhammed'den" kasdın; Hz. Ali (ra)'nin, Hz. Abbas (ra)'ın, Hz. Cafer (ra)'in, Hz. Akil (ra)'in ve Hz. Haris b. Abdülmuttalib (ra)'in aileleri ve azadlı köleleri olduğu hususunda ittifak etmiştir. Dolayısıyla "Beni Haşim'e" ve "Al-i Muhammed'e"; Kazancın en efdali olarak tarif olunan "Ganimet" malının, beşte birinden pay ayrılır. Bilindiği gibi zekât; malı temizlemek için emrolunmuş bir ibadettir. Halbuki ganimet malı; tertemizdir.
785 Kur'an-ı Kerim'de: "Artık elde ettiğiniz ganimet'den helâl ve hoş olarak yeyin"(158) hükmü beyan buyurulmuştur. İmam-ı Muhammed (rh.a) "Ganimet'in sadece ümmet-i Muhammed için helâl kılındığını ve bu hususun Resûl-i Ekrem (sav)'in sünnetiyle sabit olduğunu" kaydediyor.(159) Bahsin devamında da; "Cihad'ı terkeden bir kavmin, zelil olacağı üzerinde hassasiyetle durmaktadır. Zira Cihad'ı terkeden bir kavim; Allahû Teâla (cc)'nın nusretinden mahrum olur. Nitekim İmam-ı Muhammed (rh.a) Hz. Ma'bed'den şu rivayeti kaydeder; "Bu ümmet ekin ekmeye yöneldiği zaman Allah'ın nusreti üzerinden kaldırılır ve kalblerine korku salınıverir". Yani bu ümmet; ziraate yönelir ve onunla uğraşıp tamamen cihadı terkederse, Allah'ın nusreti ondan alınır. Ama bir kısmı ziraatle meşgul olur, bir kısmı da cihad görevini yerine getirirse, o zaman (Ziraatle uğraşmanın) sakıncası yoktur.(160)