Emanet ve Ehliyet
ÂMİL'DE (ZEKÂT MEMURUNDA) ARANAN VASIFLAR
- Ayrıntılar
- Kategori: Emanet ve Ehliyet
- Gösterim: 3381
874 Hz. Enes b. Malik (ra)'dan rivayet edildiğine göre, Beni Temim kabilesinden bir adam Resûl-i Ekrem (sav)'e gelerek: " Ya Resûlullah!.. Zekâtı senin gönderdiğin memura verdiğim zaman, Allah'a ve Resûlüne karşı mes'uliyetten kurtulur muyum?" diye sordu. Resûl-i Ekrem (sav): " Evet, zekâtı benim gönderdiğim memura ödediğin zaman kurtulur, beraat edersin. Ödediğin zekâtın mükafatı sana, (Eğer değiştirirse) günahı da, değiştirene aittir"(42) Cevabını verdi. Feteva-ı Hindiyye'de:"Âmil, açık olan malların zekâtını aldığı gibi, tüccarın yanında bulunan gizli malların da zekâtlarını alır. Kafi'de de böyledir. Âmil'in; hür, mü'min olması ve haşimi olmaması şarttır. Gaye'den naklen Bahru'r Raik'te de böyledir"(43) hükmü kayıtlıdır. Darû'l İslâm'da; bir mükellef "Âmil'i" beklemeden zahiri mallarının zekâtını vermiş olsa; "Ben zekâtımı şehirdeki fakirlere verdim" diye yemin etse dahi, tekrar zekât alınır. Birinci vermiş olduğu "Sadaka" olur; ikinci verdiği (Âmil'e ödediği) Zekâttır"(44) Ancak batınî (görünürde olmayan, para, altın ve gümüş vs. gibi) mallarda, mükellefin sözü tasdik edilir.
875 Âmil; aynı zamanda gayr-i müslimlerden (Zimmilerden) "Cizye'yi" de, tahsil etme durumundadır.(45) Mü'minlerin Ulû'lemr'ine karşı ayaklanan âsî ve bağyi'ler bir memur tayin ederek; müslümanlardan zekât toplamış olsalar, "Ulû'lemr" onlardan ikinci defa zekât alır.(46) Zira âsî ve Bağyi'lerin, zekât toplama hakları yoktur, bu "Velâyet'le" ilgili bir husustur. Müslümanların; "Ulû'lemr'e" karşı ayaklanan asi ve bağyilere "Zekât"larını vermiş olmaları, kendi kusurlarıdır. Ancak asi ve bağyilerin; çok güçlü olma durumlarında hüküm değişir.(47)
876 Ulû'lemr'in görevlendirdiği kimse (Âmil veya Âşir) "Harbi'lerle" de muhatabtır. Darû'l Harb'te ikamet eden müslümanlardan; ne kadar vergi alınıyorsa, Darû'l İslâm'a ticaret niyetiyle gelen Harbi'den de o kadar alınır.(48) Sözleri tasdik edilebilecek hallerde, mü'minlerle, zimmiler arasında fark yoktur. Ancak Harbi'nin hiçbir sözüne güvenilemez. Darû'l İslâm'da ikamet eden gayr-i müslimler (Zimmiler), İslâm fıkhına tabi oldukları için, Harbilerden üstündürler.