Emanet ve Ehliyet
HAD'LERİ KİM TATBİK EDER?
- Ayrıntılar
- Kategori: Emanet ve Ehliyet
- Gösterim: 3359
1252 İslâm ahkâmının tatbik edilmediği beldelerde; insanları suça iten sebepler çeşitlidir. Mesela bir beldede; şarabın üretimi ve tüketimi tamamen serbest bırakılmış, hatta siyasi güçler tarafından içilmesi teşvik edilmişse, o belde de insanların "akıl emniyeti" tahrib edilmiş demektir. Fûkaha; had cezalarının tatbik edilmesi için, haddi gerektiren suçun "Darû'l İslâm'da" işlenmiş olmasının şart olduğunda ittifak etmiştir. Hz. Mekhûl (rha)'den rivayet edilen bir Hadis-i Şerif'te Resûl-i Ekrem (sav)'in: "Darû'l Harb'te had cezaları tatbik edilmez"(26) buyurduğu bilinmektedir. Küffarın istilası altında olan beldelerde had cezaları tatbik edilemez. Zira küfür ahkamının tatbikiyle birlikte o beldedeki mü'minler; din, can, akıl, nesil ve mal emniyetlerini kaybetmişlerdir. Bir belde de mü'minlerin nüfus oranı % 99, kâfirlerin oranı % 1 olsa; had cezaları tatbik edilmediği süre içerisinde o belde "Darû'l Harb'tir", Zira Had cezaları; Allahû Teâla (cc)'nın hakkı olarak, mütevatir nasslarla farz kılınmıştır. O belde de; % 99 gibi çoğunluğu teşkil eden müslümanlar; kâfirlerden (küfür ahkâmını tatbik eden hükümetlerden ve ordulardan) çekindikleri için had cezalarını uygulayamazlar, yoksa mütevatir nassları inkâr ettikleri için değil!.. Bu durumda o beldede; hakimiyet ve emniyet kâfirlerin, esaret ve korku ise müslümanların üzerinedir, her ne kadar nüfusun çoğunluğunu müslümanlar teşkil etse dahi, orası Darû'l Harb olur.(27) Sonuç olarak; bir İslâm beldesi küffarın istilasına uğrar uğramaz "Darû'l Harb'e" dönüşmez. Ancak o belde, küfür ahkâmı tatbik edilmeye başlandığı zaman; hakimiyet ve emniyet kâfirlerin olacağı için "Darû'l Harbe" dönüşmüş olur. Bu durumda bütün mü'minler üzerine cihad "Farz-ı Ayn" olan bir ibadet haline gelir!.. Tıpkı namaz gibi. Küfür ahkâmını icra eden müstevli kâfirlerle cihad etmeyen müslüman, tıpkı namazı terkeden gibi fasıktır.
1253 Had cezalarının tatbik edilmesi; mü'minlerin kalblerinde ortaya çıkabilecek kin ve intikam ateşlerini söndürür. Ayrıca insanların Allahû Teâla (cc)'nın hukukuna riayetini sağlar. Resûl-i Ekrem (sav)'in: "Kim suçlardan birini irtikap eder de, onun cezasına çarptırılırsa, bu onun keffaretidir"(28) buyurduğu bilinmektedir. Dolayısıyla Had cezaları sebebiyle; hem Ulû'lemr, (tatbik etme açısından), hem de mü'minler (teslim olma açısından) imtihan olunmaktadırlar.