Emanet ve Ehliyet

HADD-İ ŞÛRB (AKIL EMNİYETİ)

1277 Kur'an-ı Kerim'de: "Ey iman edenler!.. İçki (hamr), kumar, (ibadet etmeye mahsus) dikili taşlar, fal okları ancak şeytanın amelinden birer murdardır. Onun için bunlardan kaçının ki, muradınıza eresiniz"(83) hükmü beyan buyurulmuştur. İmam-ı Gazali: "Hadd-i Şürb" (içki cezası) insanların akli melekelerini muhafaza içindir. İlahi teklife muhatab olan akıl, ancak bununla muhafaza edilebilir"(84) hükmünü beyan eder. İnsanı, zararlı (şer'i şerifin haram kıldığı) fiillerden alıkoymak, akla ait bir görevdir. Nitekim insan; akıl sebebiyle, diğer canlılardan daha üstündür. Resûl-i Ekrem (sav)'in: "Bizatihi şarap haram kılınmıştır"(85) buyurduğu bilinmektedir.

 1278 İbn-i Abidin: "Şarap, müslümanlığın ilk devresinde haram kılınmamıştı. Ashab-ı Kiram şarabı içip sarhoş oluyorlardı. Tirmizi'den naklen Fetihte zikredilmiştir ki; Hz. Ali (ra)'den: "Bir gün Abdurrahman b. Avf (ra) ziyafet verip, bize yedirdi ve şarap içirdi. Sarhoş olduk. Namaz vakti gelince ben imam oldum ve Kafirûn Suresi'ni yanlış okudum. Bunun üzerine şu mealdeki ayet nazil oldu: ® Ey Mü'minler; siz sarhoşken ne söyleyeceğinizi bilinceye kadar namaza yaklaşmayın¯"(En Nisâ Sûresi: 43) diye rivayet edilmiştir. Eğer içki müslümanlığın ilk devresinde haram olsaydı. Ashab-ı Kiram'ı fıska nisbet etmek lazım gelirdi. Sonra ben Tuhfe-i İbn-i Hacer'de: "Müslümanlar İslâmiyetin ilk devresinde içerlerdi" diye zikretmiş olduğunu gördüm.(86) hükmünü zikretmektedir. Birçok muteber kaynakta; Hz. Saad b. Vakkas ile Sahabe-i Kiram'dan bir zatın, sarhoşken kavga ettikleri, Hz. Ömer (ra)'in ise; içkinin haram kılınması için dua ettiği zikredilmektedir. Nitekim Kur'an-ı Kerim'de: "Şeytan; şarap ve kumar ile ancak aranıza düşmanlık ve kin düşürmek, sizi Allah'ı anmaktan ve namazdan alıkoymak ister. Artık siz (hepiniz) vazgeçtiniz değil mi?"(87) hükmü beyan edilmektedir. İçki haram kılındıktan sonra Resûl-i Ekrem (sav): "Gerçekten Allahû Teâla (cc) şarabı haram kılmıştır. Şimdi kimin elinde ondan birşey bulunduğu halde bu hüküm kendisine ulaşırsa, artık onu ne içsin, ne de satsın"(88) emrini vermiştir. Bunun üzerine Sahabe-i Kiram ellerinde ve hanelerinde bulunan şarap küplerini kırmış ve tamamını dökmüşlerdir. Yani Resûl-i Ekrem (sav) şarapla ilgili olarak: "İçilmesini haram kılan Allahû Teâla (cc), satılmasını (alışverişini) de haram kılmıştır.(89) buyurmuştur. Sonuç olarak şarabın haram oluşu; kitap, sünnet ve Sahabe-i Kiram'ın icmaı ile sabit olmuştur.

 1279 Hanefi fûkahası: "Büluğa ermiş akıllı (deli olmayan) bir müslüman; kendi rızasıyla şarap içip, kokusu ağzında hissedildiği halde yakalanırsa veya iki adil şahit, şarap içtiği hususunda şahidlikte bulunurlarsa veya şarap içtiğini kendisi itiraf ederse; had cezası tatbik edilir"(90) hükmünde ittifak etmiştir. Zira Resûl-i Ekrem (sav)'in: "Kim şarap içerse ona had tatbik ediniz (celde vurunuz), yine içerse, tekrar had tatbik ediniz"(91) buyurduğu bilinmektedir. Şarap içmenin ve sarhoşluğun haddi; hür için seksen, köle için kırk değnektir. "Hadd-i Zina" bahsinde izah ettiğimiz üzere, vücudunun çeşitli yerlerine, orta halli bir vuruşla tatbik edilir. Başına, yüzüne ve tenasül uzvuna vurulmaz.(92)

 1280 Susuzluktan ölüm tehlikesi noktasına gelen (ızdırar haline düşen) bir müslüman; bu hali defetmek niyetiyle şarap içerse kendisine had tatbik edilmez.(93) Ayrıca "dilsiz" olan (yani konuşamayan) kimse için de şüphe sözkonusudur. Dolayısıyla "Hadd-i Şürb" tatbik edilmez.

 1281 Şarap içen mükellef; velev ki bir yudum dahi içse ve sarhoş olmasa, yine "Hadd-i Şürb" tatbik edilir. Ancak diğer sarhoşluk veren içkilerde "Hadd-i Şürb'ûn" tatbik edilmesi için, mükellefin sarhoşluğunun sabit olması şarttır.(94) Zira şarabın haramlığı kat'i nass'larla sabittir. Sarhoşluk veren diğer içkilere gelince; Hz. Cabir (ra)'den rivayet edilen bir Hadis-i Şerif'te, çoğu sarhoşluk veren içkilerin, azının da haram olduğu açıkça beyan buyurulmuştur. Hadis-i Şerif şudur: "Yemen'den gelen bir mü'min, Resûl-i Ekrem (sav)'e kendi beldelerinde arpa ve darıdan imal ettikleri "Bira" isimli içkinin, hükmünü sorar. Resûl-i Ekrem (sav): " O içki, sarhoşluk verir mi?" diyerek, içkinin mahiyetini öğrenmek arzusunu izhar buyurur. Suali soran kimse: " Evet, sarhoşluk verir" deyince, Resûl-i Ekrem (sav): " Her sarhoşluk veren şey hamr (şarab) hükmündedir"(95) buyurur. Hz. Ömer (ra)'in: "Hamr (şarap) aklı örten ve gideren şeydir" tarifini yaptığı da bilinmektedir.(96) Sonuç olarak; sarhoşluk veren her türlü içkinin, azı da, çoğu da haramdır.

 1282 Resûl-i Ekrem (sav)'in: "Ûmmetimden bir gurup, başka bir isim koyarak, şarabı helal sayacaktır"(97) buyurduğu bilinmektedir. Günümüzde, başka başka isimlerle, her türlü müskirat; gerek siyasi iktidarlar, gerek diğer çevreler tarafından piyasaya sürülmektedir. Sarhoşluk veren her türlü içki haramdır. Bu noktada "Sarhoşluk Nedir?" sualine cevap arayalım. İmam-ı Azam Ebû Hanife (rha) göre sarhoş; erkek ile kadını, yer ile göğü ayırt edemeyen ve ne söylediğini bilmeyen (Hezeyan eden) kimsedir.(98) Sarhoş olan kimse; iki adil şahit veya kendi ikrarıyla; Kadı (Şer'i şerifle hükmeden hakim) tarafından "Had" cezasına çarptırıldığı zaman ayrılıncaya kadar beklenir. Had cezası, ayıldıktan sonra tatbik edilir.(99)

 1283 İçki içen on kimseye had vurulmaz. Bunlar:
  1. Mezhebin muhtar kavline göre zimmiye (Gayr-i Müslime),
  2. Mürted olmadan önce içip, tekrar müslüman olana,
  3. Çocuğa,
  5. Deliye,
  6. Zorla kendisine içki içirilene,
  7. Susuzluktan ölmek üzere olup, ölmeyecek kadar su yerine içen kimseye,
  8. Hıll dahilinde içip, harem-i şerife sığınana,
  9. Hakikaten ve hükmen içkinin haram olduğunu bilmeyerek içen kimseye,
  10. Darû'l Harp'te içen kimseye.(100)

  Darû'l Harp'te müslüman olan kimse; mü'minlerin imanının (Ulû'lemr'in) sultası altında olan ve Şer'i ahkâmın tatbik edildiği Darû'l İslâm'a hicret etse, bu arada içki içip sarhoş olsa: " Şarabın haram olduğunu bilmiyordum, bu sebeble içtim" ikrarında bulunduğu an, hadd cezası uygulanmaz. Zira İslâm'ın hükümleri kendisine ulaşmamıştır.(101) Fakat Darû'l islâm'da doğup-büyüyen kimsenin " Ben şarabın haram olduğunu bilmiyordum" şeklindeki ikrarı kabul edilmez. Had tatbik edilir.

 1284 İslâm ûleması "Şarabın"; alışverişe konu edilemeyeceğini, yani "Mal-ı mütekavvim" sayılmayacağı hususunda ittifak etmiştir. Şarap ticaretiyle zengin olan kimseye; hacc ibadeti farz olmayacağı gibi, zekâtda farz olmaz. Çünkü "haram"dan kurtulmak için, bütün kazancını fakir-fukaraya dağıtmak zorundadır. Şarabı döken veya şarab mahzenini soyan kimseye; herhangi bir ceza uygulanmaz. Çünkü şarap; "Mal-ı Mütekavvim" olmadığı için, suç işlenmemiştir. Tabii bu "Darû'l İslâm'da" söz konusudur. Şarabın devlet eliyle üretildiği ve tekel vasıtasıyla satıldığı toplumlarda "kanunen" ceza görürler. Ancak şer'an suç işlememişlerdir. Şarabın alışverişi haram olduğu gibi, üretilmesi de haramdır. Hanefi fûkahası; "İslâm'ın haram kıldığı ameller ve menfaatler üzerine yapılacak her türlü icare sahih değildir" hükmünde müttefiktir.(102) Dolayısıyla şarap ürettiği için, hiç kimse ücrete hak kazanamaz. Şarab ve diğer müskiratları (Bira, Rakı vs.) üreten fabrikalarda çalışan işçilerin aldıkları ücretler de helâl değildir.


 

Günün Sözü

" “Muhakkak Şeytan, mü’minlerin kendisine ibâdet etmelerinden ümit kesmiştir. Ancak onları birbirlerine düşürmeye, aralarını açmaya çalışacaktır.” (Hadîs-i Şerif—Müslim)"
Telif Hakkı © 2024 Open Source Matters. Tüm Hakları Saklıdır.
Joomla!, GNU Genel Kamu Lisansı altında dağıtılan özgür bir yazılımdır.